Bölüm 5

97 13 0
                                    

Yanımda kanlar içinde yatan kurda diktim gözlerimi. Saniyelerin ardından da gözlerim uyuştu. Vücudum tembelleşti, hareket etmek istemez hale geldim. Orman tehlikeliydi, ama o an için aklımda uyku dışında hiçbir şey yoktu. Kendimi bıraktım. Kafam yere değdiğinde bakışlarım tekrar kurtla karşılaştı. Gözlerimi başka bir yöne çevirmeden canını aldığım hayvana odaklandım. Ondan sonra da uyumam çok zaman almadı.

Gözlerimi açtığımda yeniden kurdu gördüm. Birden irkildim. Dün gece avladığım ve dibinde uyuduğum hayvan sabah uyanınca korkunç gözükmüştü gözüme. Geri fırlayıp titreyen gözlerle kurda baktım. Karnındaki yarığın etrafı tamamen kanla kaplanmış, bu kan da kurumuştu. Kürküne de kan bulaşmış, siyah ve kırmızının birleşimi bedbaht bir görüntü ortaya sunmuştu. Ağzı açık halde kalmış, fazla büyük olmayan dili dışarı fırlamıştı. Kustuğu kanlar kuruyup mat kırmızı renkte ağzının etrafını kaplamış, salyası da bu kanların üstünden akmış ve mat kırmızıya iğrenç bir parlaklık sağlamıştı. Sinekler üstünde uçuşuyor, vücudunun kanlı bölgelerinde topluluklar halinde geziniyorlardı. Birden burnuma gelen leş koku bu iğrenç görüntüyü öyle desteklemişti ki tahammülüm anında kayboldu. Dün yediğim yabani meyvelerin hepsini istifra ettim. Ağzımı silip kurda geri döndüğümde iğrençliğinden bir nebze olsun kaybetmediğini gördüm, aksine, çok daha kötüydü.

Birkaç dakika gözlerimi kurda dikmeye devam ettim. Biraz olsun alışmayı umuyordum. En sonunda bunun da bir yararı olmadığını fark edince sol elimle burnumu tıkayarak kurda yaklaştım. Bana yakın olan ayağını tutup sürükleyerek yürümeye başladım. Ayağımla yerdeki çimleri eziyor, durmadan öne bakıyordum. Bir an olsun arkamı dönecek olursam kusacağımdan korkuyordum. Kurdun ağırlığını tamamen unutmuştum, tek odaklandığım leş kokusu ve iğrenç görüntüsüydü.

Cehennemi andıran yürüyüşün ardından sisin yanına geldim. O an için iki görünmezi tamamen unutmuştum. Tek arzum görevimi tamamlamaktı. Hızla sise daldım, birkaç adım attıktan sonra kurdun ayağını fırlatırcasına bıraktım ve kurt ile arama birkaç metre koydum. O iğrençlikten kurtulduğuma sevinerek kendimi bir taşın üstüne bıraktım. Oturur pozisyon aldım. Kulağıma gelen gülme seslerinin ardından değişik sesler duydum. Kurdun olduğu yerden sanki kemik kırılıyormuş, bir şeyler parçalanıyormuş, et kopartılırcasına yırtılıyormuş gibi sesler geliyordu. Avını yiyen vahşi bir hayvanın şarkısıydı bu.

Arkamı dönmeye korkuyordum. Orada ne yaşandığını biliyordum, ancak kendimi arkama dönmemek için zor tutuyordum. Bu çabam birkaç saniyede kırıldı. Gözlerimi kurda çevirdiğim an dehşete kapıldım. Tüm vücudumu derin bir ürperme kapladı, tüylerim diken diken oldu. Yüzümdeki soğuk terleri o an daha kuvvetli hissettim. Bu korkutucu görüntüyü anlatarak sizleri tiksindirmek istemem ama birkaç kelimeyle özetleyebilirim: O kadar iğrenç ve korkunç bir görüntü vardı ki karşımda, kusmak veya bakışlarımı kaçırmak gibi ani reflekslerimi bile gerçekleştiremedim. Kanım vücudumdan çekiliyordu, sanki, orda parçalanan kurt değil de bendim. Bu kurdu getirmeseydim, belki de gerçekten, kurdun yerinde ben olacaktım. Bu düşünce kafamda belirdiğinde bir rahatlama duydum. Buraya eli boş gelmemek gerçekten doğru karardı.

Beni kendime getiren yine görünmezler oldu. "Hey, Çocuk." dedi kaba olanı. Ses çok yakınımdan geliyordu. "Yüzünde kan kalmış!" Yanağımda pütürlü ve yapışkan bir ıslaklık hissettim. Hemen ardından da nazik olanın "Kardeşim!" diye bağırdığını işittim.

"Tamam, tamam, kendimdeyim."

"Bizler birer silah değiliz, kardeşim. Akıllı varlıklarız. Ona göre davran."

"Biliyorum, kardeşim."

"İlerle, İnsan." dediğinde nazik olan, önümde sisler yarıldı ve bir yol peyda oldu. Kaçmak istiyordum, ama bunu göze alamazdım. Böyle bir şeyi yapmak tehlike arz ediyordu. Beni biraz olsun tanıyorsanız, tehlikeden nefret ettiğimi anlayabilmişsiniz demektir.

PakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin