Eve geldiğimde hala şaşkınlık içerisindeydim. Odama girdiğimde çalışma masamın üstündeki deri kaplama defter dikkatimi çekti. Baran'ın yaşadığını öğrendiğimden beri yazmıyordum o deftere.
Defteri alıp gardroptaki giysilerimin arasına sakladım. Kitaplığımdan yeni olan daha hiç kullanmadığım mavi kilitli ajandamı aldım. Kilidini açıp yazmaya başladım.Merhaba yeni yoldaşım. Eski ajandamda yeni bir sayfa açmak yerine direkt defter değiştirmek istedim. Belki sen bilmezsin ama o geri döndü. Tenine doyamadığım adam geri döndü. Sevdiğim adam geri döndü. Ruhumu iyileştiren adam geri döndü. Ama bu sefer ruhumu iyileştirmeye değil iyileştirdiği yerden delip geçmeye geldi. Eskiden sığındığım cennetim‚ yanıp tutuştuğum cehennemim olurken şimdiyse arada kalmamı sağlayan Arafım oldu. Ama o bilmiyor ki; ben Arafım için cennettimden de cehennemimden de vazgeçerim.
Gözlerimden yaşlar firar ederken ajandanın kapağını kapatıp onu düşündüm o an tenimin intihar etmesini sağlayan dokunuşunu. Beni öldürüp öldürüp dirilten mavi gözlerini. Her baktığımda içimi ısıtan gülüşünü. İçime çekmekten ciğerlerimin patlamısına neden olacak kokusunu. O kim miydi???
O bir zamanlar cennetim ve cehennemim‚ şimdiyse Arafım olan adamdı.
Düşünmek bile beynimi ele geçiyorsa kalbimi esir almasını sorgulamak saçma olurdu.
Kapım tıklatıldığında dışarıdakine gelmesini söyledim. Annem içeriye girince ayağa kalktım. Ona farkettirmeden gözlerimi silerken ağladığımı anlamaması için dua ettim. Çünkü Araf'ı ona anlatamazdım. Eskiden hayatımda Baran diye biri olduğunu sadece Kerem biliyordu. O da Baran'ı hiç görmemişti.
"Armin neden aşağı gelmiyorsun? Senin için geldim buraya ben". Kesinlikle babam için değil canım benim için gelmiştir!
Annemde dediğinin doğru olmadığının gayet farkındaydı bence.
"Bir şey yok anne. Sadece çok yoruldum bugün". Annem odadan çıkarken bana son kez dönüp bakmayı ihmal etmedi. Onu seviyordum ama biraz bencil biriydi. Benim için bir babam edemezdi. Bu günlerde çok telaşlıydı. Malum iki gün sonra düğünü vardı. Aklıma gelmişken benimde düğün için bir elbiseye ihtiyacım vardı. Bunu aklımın bir köşesine yazarak yatağıma uzandım. Gözlerim kapanmaya başlayınca uykuya bıraktım kendimi.
🌜🌜🌜🌜🌜🌜🌜🌜🌜🌜🌜🌜🌜🌜🌜
"Yaa neden ben? Başka insan mı yoktu?"
"Murat arkadaşlarımın arasında en sevdiğim sensin ama. Hem söz alış–verişin sonunda sana yemek ısmarlayacağım".
"O zaman emret kraliçem". Tatlı bir zorlamayla elbise bakmak için Muratla alış–verişe gelmiştik. Zaten Kerem‚ Doğa varken gelmezdi. Uğurlaysa dünden beri hiç konuşmamıştık. Yaklaşık iki saattir mağazaları dolaşıyorduk. Herşeyi kolay kolay beğenen bir kız değildim. Ki eğer alacağım elbise babamın düğününde giyilecekse durum vahimdi. Nihayet üç saatin ardından bir elbise bulabilmiştim. Elbiseyi giydikten sonra aynadan kendimi süzdüm. Zümrüt yeşili düşük omuz, sağ bacağımı tamamen gözler önüne seren dekolteli bir elbiseydi.Kabinden çıktıktan sonra Murat'a fikrini sormak için yanına gittim. Gözleri beni bulduğunda baştan aşağı süzmeye başladı. Yavaşça yaklaştı ve omuzlarımdan tuttu.
"Bu ne lan böyle? Oğlum kardeş katilimi yapacaksın beni. Çok güzel ve seksi olmuşsun kızım. Kardeşim olmasan ben bile yürürdüm. O derece muhteşem yani" dediklerine karşılık kahkahalara boğulurken kabine girip soyunmaya başladım. Giyindikten sonra kasaya gidip elbiseyi aldım. Murat alış– verişin bittiğine dua ediyor bir yandan da yemeğini giyiyordu. Yemekten sonra onu evine bıraktım. Sonra kendi evime gittim.
🌚🌚🌚🌚🌚🌚🌚🌚🌚🌚🌚🌚🌚🌚🌚
DÜĞÜN GÜNÜ
Bir yandan annemin hazırlanmasını kontrol ediyor diğer yandan da davetlilerle ilgileniyordum. Annemle ilgilenmeyi‚ annemin en iyi arkadaşı olan Hande teyzeye bırakıp davetlilere odaklandım. Teker teker masaları dolaşırken çok fazla masa olmasına küfür ettim. Arka masalara yaklaşırken tanıdık bir simaya rastladım. Yanında tanımadığım birkaç kız ve erkekle birlikte oturuyordu. Yanına gidip gitmemekte arada kalırken masadan kalkıp benim yanıma gelmeye başladı. Masadaki bütün kızların gözleri Araf'ın üzerindeydi. İlk kez erkek görüyorlardı galiba. Gözümü onlardan ayırmazken neşeli ses kulaklarımı doldurdu.
"Onları tanımıyorum bile. Kimse sana rakip olamaz Armin".
"Tanıyıp tanımaman umrumdumda değil. Sende umrumda değilsin". Hayır umrumda aptal. Sende umrumdasın!
"Şimdi ben gidip şu masadaki bir esmer güzeliyle el ele şu kapıdan çıkıp gitsem. Ve gecenin geri kalanında türlü türlü pozisyonlar denesem umrunda olmayacak öyle m?"
Soğuk kanlı ol Armin!!!
"Hayır olmayacak. Hatta bir beşlikte benim için çak".
"Peki nasıl istersen. Ben gecenin devamında eğlenirken sen burada sıkıcı düğüne katılabilirsin. Görüşmek üzere Armin Kızıltan".
Az önce ne demiştim ben!
Dediğini yapıp masadan(bana göre) çarpık bacaklı çirkin bir kızı kaldırdı. Kız at gibi sırıtırken salondan çıktılar. Yapacaktı. O kızla birlikte olacaktı?
Annemle babam imzalarını atarken bir nebzede olsa nefes alabilmek için
dışarı çıktım.Salonun biraz daha ilerisindeki iki binanın tam arasındaki karanlık sokağa gittim. Çoğu kız korkardı belki ama ben korkmazdım. Kimsenin olmamasının verdiği rahatlıkla yere oturdum. Sırtımı duvara yaslayıp bacaklarımı kendime çektim ve ağlamaya başladım. Olabildiğince sessiz olmaya özen gösterdim. Ağlamamı gösteriş oyununa çevirecek türden bir kız değildim. Göz yaşlarım dökülürken üşümeme engel olamadım. Araf gideli yirmi dakika olmuştu. Acaba napıyorlardı? Ondan soğumak için büyük bir sebebim vardı artık. Şimdiden sevgimin azaldığını hissediyordum sanki.
Omzuma atılan kumaş parçasıyla irkildim. Gözlerim ağlamaktan netliğini kaybetse de onu görebiliyordum. Omzuma koyduğu ceketi yere atıp ayağa kalktım.
"Neden burdasın? Defol git sürtüğünün yanına! S*ktir git yanımdan!"bağırışlarıma karşı sessiz kalmadı. Yere eğilip ceketi aldı.
"Giy şu ceketi Armin"dedi emir verircesine.
"Adımı ağzına alma! Sen kendini ne sanıyorsunda bana emir veriyorsun. Git o sürtüğünü–"
"Yeteer!" bağırmasıyla gülmeye başladım.
"Suçunu bağırarak bastırmaya çalışma".
"Ne suçum var benim. İstediğim kızla yatıp kalkarım. Bana karışamazsın". Doğruydu karışamazdım. Gülmeyi kesip başımı önüme doğru eğdim. Ben kimdim ki ona karışacaktım.
"Olmadım. S*ktiğimin o*ospusuna dokunmadım. Bi bara bırakıp geri geldim. Yapmam Armin. Senden nefret bile etsem bunu yapmam. Benim kalbimde bedenimde başkasına ait".
Çenemden tutup yüzümü yüzüne sabitledi.
"Gözlerin kıpkırmızı olmuş. Sanki uçsuz bucaksız bir denize tonlarca kan dökmüşler gibi. Mavi gözlerine hiç yakışmıyor".
Ceketini omuzlarıma örterken kıpırdamadım. Yüzü yüzüme yaklaşırken dudaklarımı güven dolu dudaklarına yasladım. Benden beklemediği bir hareket olduğu belliydi. Öpüşüme karşılık verirken kendine has tadında kayboldum. Baran'ın tadı değildi bu. Araf'ın eşsiz tadıydı.
Öpüşmemize son verdiğimde konuşmaya başladı.
"Şimdi beraber içeri giriyoruz. Ceketim omuzlarından sen ısınana kadar bir süre çıkmayacak".
İçeri girdiğimizde annemle babamda dahil olmak üzere çiftlerin dans ettiğini farkettim. Şarkı ise biraz şaşırmama neden oldu. Ay Tenli Kadın..
Arafla gözlerimiz buluştuğunda elimden tutup piste götürdü beni. Ben ceketini tamamen giyerken elleri elimi ve belimi kavradı. Gözleri gözlerimdeyken yüzünü süzdüm. Yeni çıkmaya başlayan sakalları daha mı yakışıklı yapmıştı onu????
Benim için bu gecenin önemi çok büyüktü. Olmamıştı. O kızla birlikte olmamıştı. Salondaki kimseyi umursamayıp başımı omzuna yasladım. O da beni beklercesine çenesini kafama yasladı. Beni evine götürdüğü günkü gibiydik. Dengesizdi. Hemde fazlasıyla. Ama seviyordum. Ben bu dengesiz herifi seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumu İyileştiren Adam
Teen FictionBir tarafta geçmişe sarmaşık misali dolanmış destansı bir aşk, bir tarafta şimdinin yürek çarpıntıları ve arafta kalmış ruhu yaralı bir kadın... O benim ruhumu iyileştiren sonra da iyileştirdiği yerden tekrar tekrar kanatan adamdı..