medya o özel elbise
Siyah spor arabanın önünde durduğumuzda binmem için kafasıyla işaret verdi. O sürücü koltuğuna geçerken ben arka tarafa oturdum. Beni gördüğünde kaşları çatıldı. Oda arka tarafa oturmama şasırmış gibiydi.
"Merak etme insan yemiyorum".
"Yiyemezsin zaten ben senin boğazında kalırım".
Sessizce gülmeye başlayınca ona baktım. O gülüşü görmek için bir zamanlar canımı bile verirdim. Ona baktığımı farkedince dikiz aynasından gözgöze geldik. Bakışlarımı kaçırırken o bir süre daha bana baktı. Kısa geçen sürenin ardından üç katlı krem rengi bir evin önünde durduk. Bu ev beni kaçırdığı evdi. Demek ki yeni evi buydu. "İçeriye geçtiğinde odanı sana gösterecekler".
Ne demişti o. Odamı mı!
Araf evin bahçesine doğru ilerlerken dışarıdaki korumalar bana kapıyı açtı. İçerisi güzel dekore edilmişti doğrusu. Şimdi daha iyi bakma fırsatı bulmuştum. Mavi ve beyaz renkleri hakimdi. Orta yaşlı bir adam yanımda belirdi.
"Buyrun efendim" dedi ve önümden yürümeye başladı.
Sonunda ikinci katın en uçtaki kapısının önünde durduk. Yanımdaki çalışan gittiğinde odaya girdim.
Baştan aşağı mavi olan odayı süzdüm. Her yer en sevdiğim renge bulanmıştı. Odaya girdiğimde gözüme çarpan ilk şey büyük aynalı gardırop ve makyaj masası oldu. Bu üç mobilya dışında herşey masmaviydi. Hatta yatak bile. Yatağa baktığımda donakaldım. Yavaşça yaklaştım ve üzerindeki elbiseyi elime aldım.
"İlk buluşmamızda giydiğin elbise" dedi omzumun üstünden bir ses.
Arkama döndüğümde Arafla dudak dudağa geldim. Bir anlığına dudaklarımız bir birine değdi.
"Hala neden saklıyorsun?".
"Özel olan şeyler saklanır" dedi gözleri gözlerimdeyken. Kapıdan çıkarken bir şeyler demeyi ihmal etmedi. "Hazırlanmaya başla Armin. Saçlarını sadece tara ve sakın makyaj yapma".
Elbiseyi giyerken biraz zorlanmıştım. Nede olsa çok zaman geçmişti ! Altına gardırop ta bulduğum dore tek bantlı topuklu ayakkabıları giydim. İşim bittiğinde aşağı indim. Yemek masası özenle kurulmuştu. Dikkatli bakınca üstünde gül yaprakları ve inci taneleri olduğu belli oluyordu. Masayı süzerken iki iri el belimi kavradı ve hafifçe kendine bastırdı. Tanıdık koku burnuma ilişirken konuşmaya başladı" Özledim"dedi ilk olarak. "Tenini özledim Armin. Tenindeki sıcaklığı özledim. Gülüşünü özledim. Beni öpüşünü özledim. Beni sevişini özledim". Cümleleri ruhuma kazınırken nefesinin sıcaklığını hissedebiliyordum. Bende özlemiştim. Kahretsin ki bende özlemiştim. Dokunduğu her yer küllerinden doğup ateşe dönüşüyordu sanki. Etkisi altında kalmak istemiyordum. Yanından ayrılıp sandalyelerden birine oturdum. O da karşıma oturdu. Giydiği siyah takımın içinde çok çekici duruyordu. Çalışanlardan biri ikimizinde önüne birer tabak koydu. İkimizinde tabağında bol çikolatalı browni vardı. Hala en sevdiğim tatlıyı biliyordu. Sessizce tatlılarımızı yemeğe başladık. Ardından sandalyesinden kalktı. Elimden tutup onla beraber yürümemi sağladı. Üçüncü kata çıkmaya başlayınca içimi anlamı bilemediğim bir duydu sardı.
Neydi bu heyecan mı???
Siyah bir kapının önünde durduk. Tüm odalardan farklı bir yönü vardı. Kapısı siyahtı. İçeri girdiğimizde siyah ve beyazın yoğun olduğu odayla karşılaştım. Araf'ın odası olduğunu anlamak zor değildi. Yatağın yanında ki komidine eğildi ve üzerindeki beyaz lambayı yaktı. Işığı açmamıştı. Lamba zaten odanın büyük bir kısmını aydınlatıyordu.
"Neden buraya geldik" dedim kısık ses tonumla.
Önümde durdu. Telefonunu eline aldı ve bir şarkı açtı. Bana ilk söylediği şarkıydı bu. Ay Tenli Kadın... Gözlerim istemsizce dolmaya başladı. Herşeyi hatırlıyordu. Elini elime sabitleyip boşta kalan elini belime sardı. Dans etmeye başladığımızda bir kez bile yüzüne bakmadım. Bakamadım. Biliyordum yüzüne baktığımda ağlayacaktım. Bir yanda da mutluydum aslında. Onunla dans ediyordum. Belki bu son dans edişimizdi. Artık hiçbir şeyi umursamıyordum. Başımı yavaşça omzuna yaslarken bir damla yaş gözlerimden firar etti. Anın tadını çıkarmalıydım. Ne olursa olsun ben bu adama aşıktım. Çenesini kafama yasladı ve şarkı bitene kadar dans ettik. Şarkı bitince çenemden tutup yüzümü yüzüne çevirdi. Baş parmağıyla göz yaşlarımı silerken bir an bile olsun ayırmadı gözlerini benden. "Özlüyorsun. Sende beni özlüyorsun". Bana doğru ilerlemeye başlayınca geri gitmeye başladım. Sonunda soğuk duvarla buluşunca gidecek yerim kalmadı. Kollarını iki yanıma koyarken yüzünü boynuma gömdü. Bir süre kokumu derin derin içine çekti. Kafasını kaldırıp bana baktığında dudaklarımda gezindi gözleri. Yavaşça yaklaştı ve dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Öpmüyordu sadece dudaklarını dudaklarıma hafif darbelerle sürtüyordu. Aniden öpmeye başladı. Ama bu öpmedende öteydi. Dudaklarımı esir almışken ben tepki göstermemeye çalışıyordum. Son günümüz olabilirdi bugün. Beni son kez öpüşü. Daha fazla dayanamayarak hasret kaldığım dudaklara karşılık vermeye başladım. İlk haraketimle Araf'ın güldüğünü hissetim. Hoşuna gitmişti. Öpüşmemiz sertleşirken dillerimiz dans etmeye başlamıştı sanki . Bir bacağımı kavrayıp beline doladı. Boşta kalan bacağımı kavradığında ona gerek kalmadan beline doladım. Ufak sürtüşmeler eşliğinde beni duvara iterken ağzımdan bir inilti koptu. Ardından Araf'ın sesi odayı doldurdu.
"Siktir". Bu sefer onun ağzından küçük inlemeler döküldü. Yaptığı harakete ara verip yatağa ben hala üstündeyken yaklaştı. Ben altta o ise üstte kalmıştı. Üstündekilerden kurtulup sadece iç çamaşırıyla kaldıktan sonra elbisemin fermuarını açtı. Tek bir hamleyle elbiseyi üstümden çıkarırken önünde sadece iç çamaşırlarımla kalmıştım. Dudakları bedenimi özlemle yeniden benimserken elleri kalçamı sardı. Kendini bana bastırdığı sırada bende ona karşılık verdim. Bu sefer ağzından büyük denebilecek bir inleme döküldü. Başından tutup durmasını sağladım. Anlamayan gözlerle bana baktığında yer değiştirerek onun altıma geçmesini sağladım. Demin üzerinden çıkarıp yere fırlattığı kravatı aldım ve gözlerini bağladım. Canı yanmalıydı.
" Armin" ellerimle susması için baskı yaptığımda sessiz olması için uyardım.
Karşımda gözleri kapalı olan vücudu süzdüm. Bilmiyordu ki ben bu tene ne kadar hasret kalmıştımİlk olarak Dudaklarım benden izinsizce Araf'ın zaafı olan boynuna gitti. Dudaklarım boynuna değer değmez altımdaki sertleşmeyi hissettim
Dudaklarım boynunda gezinirken ara sıra güzel bir yere kapanıyor ve emmeye başlıyordu. Köprücük kemiğine yaklaşmaya başladığımda açlıkla emdim tenini. Yıllardır açtım tenine. Dudaklarım dudaklarına kaydığında diline hücum aldım. Bu hafif bir öpücük değildi. Aksine özlem doluydu.
Onu bir süre daha öptükten sonra kalktım üstünden.
Ben elbisemi giyerken oda üstünü giyindi. Birlikte dışarı çıktık. Evime bırakmak isteyince itiraz etmedim.
Evimin önüne geldiğimizde son kez Araf'a döndüm.
"Ben bu gece Baran'a son kez veda ettim.
Araf Kaygılı dünyama hoşgeldin".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumu İyileştiren Adam
Ficção AdolescenteBir tarafta geçmişe sarmaşık misali dolanmış destansı bir aşk, bir tarafta şimdinin yürek çarpıntıları ve arafta kalmış ruhu yaralı bir kadın... O benim ruhumu iyileştiren sonra da iyileştirdiği yerden tekrar tekrar kanatan adamdı..