Özgür'den
Yeni bir sabaha gözlerimi açtım. Kendimi yorgun hissediyorum. Yatağımdan kalktıktan sonra banyoya ilerledim. Aynada gördüğüm yüz bana yabancıydı. Göz altlarım yine mordu ve yüzümün solgunluğuyla bir ahenk oluşturuyordu. Daha fazla bu görüntüye bakmaya dayanamadığımda kafamı eğdim ve buz gibi suyla yüzümü yıkadım.
Aşağıya indiğimde annemin dalgın bir şekilde kutuları dışarı çıkartıyordu. Yanına yaklaşınca konuşmaya başladım. "Anne, biliyorum senin için çok zor ama..." yutkundum. "Ama sen böyle yaptıkça ne sen ne ben toparlarız. Güçlü olmamız lazım. Çok zor biliyorum ama lütfen bu kadar boş bakma. Sen öyle baktıkça ben hiç toparlayamıyorum." sözlerimi zar zor tamamladığımda gözüme dolan yaşları serbest bıraktım. Bakışlarımı anneme döndürdüğümde yüzüme bakıyordu. Bakışları bomboştu. Onun boş bakışları altında daha fazla ezilmeye dayanamayıp gözlerimi kaçırdım.
Sonunda bütün eşyalarımızı arabaya yerleştirmiştik. Tabi bizimle gelecek olan Asrınlar da hazırdı. Bu kısa İstanbul masalım da burada sona ermişti. Bu masal diğerleri gibi mutlu bitmemişti. Bedenim ve ruhum enkaz altında kalmıştı. Küçük bir kızın kahramanını yutmuştu bu masal. Kafamdaki düşünceleri dağıtmak amacıyla kafamı sağa sola salladım ve önümde konuşulanlara odaklamaya başladım. Asrın ben ve annemle gelmek istiyordu ve onun ısrarına dayanamayan ailesi bizimle gelmesine izin vermişti.
Arabalara geçtiğimizde sağ tarafımda Asrın vardı. Annemin arabayı çalıştırmasıyla yola çıktık. Caddeden dönene kadar dikiz aynasından bir sürü güzel anımı tek olayla yutan yere bakıyordum. Kurtuluyordum bu esaretten. Sanki yüküm hafiflemiş gibi hissediyordum. Derin bir nefes aldım ve arkama yaslandım. Havanın sıcaklığı ve erken kalkmamın etkisiyle mayışmaya başlamıştım. Gözlerimin kapanıyor, kafam düşüyordu. Bunu fark eden Asrın bana seslendi. "Özgür... kuzum uyuyorsun gel kafanı kucağıma koy. Daha rahat uyursun." diye fısıldadığında kafamı salladım ve kafamı Asrın'ın dizlerine yasladım. En son hatırladığım şey saçlarımla oynayan Asrın'ın elleriydi.
Asrın'dan
Özgür dizlerime kafasını koyup uyurken saçlarını okşuyordum. Bir yandan da onun bu çökmüş hallerini düşünüyordum. Babası öldüğünden beri toparlayamamıştı. Gerçi başlarda çok daha kötüydü. Ne konuşuyordu ne de yemek yiyordu. İlk hafta odasından hiç çıkmamıştı. Kabuğuna çekilmişti. Onu geri kazandırmak için o kadar çabalamıştım ki.
O benim her şeyimdi. Yeri gelmişti sırdaşım olmuştu. Yeri gelmişti küçük kardeşim. Ama çabalarım boşa çıkmamıştı. Az da olsa onu toparlamıştım. En azından kendini bana kapatmıyordu. Bu da iyi bir şeydi.Kucağımda uyuyan savunmasız küçük kıza tekrar baktım. Neredeyse hiç uyumuyordu. Fark etmediğimizi sanıyordu. Fakat hepimiz olanların farkındaydık. Yüzümde aniden bir tebessüm belirdi. Küçük bir kız çocuğu gibi uyuyordu.
Kafamı geri yaslayıp camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Özgür için İstanbul'u terk etmek iyi olacaktı. Peki ben İzmir'e nasıl dönecektim? Küçük bir kızın ilk aşkı tarafından terk edilmesi çok acıydı. Daha 6 yaşındayken babam beni terk etmişti. O günden beri bir daha İzmir'e hiç dönmedik annemle. Erkeklere olan güvenimi yok eden adam İzmir'den taşınıp çok sevdiği yeni ailesiyle taşındı. Beni ve annemi de o kapının dışında bıraktı. Biz hiçbir zaman o aileden olamamıştık zaten. Hiçbir zaman o adamın kızı olamamıştım. O beni sevsin diye neler feda ettim ben ama babamın bizi terk etmesini önleyemedim. Önleyemediğim gibi annemin kızı da olamadım.Hayatım boyunca erkeklerden nefret ettim. Hayatım boyunca babasıyla iyi anlaşan kızları kıskandım ama Özgür'ün babası Deniz Amca'nın yeri farklıydı tabi. Onu çok severdim. Beni hiçbir zaman Özgür'den ayrı tutmamıştı. Kendi evladıymışım gibi severdi. Ölümü Özgür'ü çok etkilemişti. Özgür ile ölçüşülmeyecek olsa da beni de çok etkilemişti. O keşke hiç gitmeseydi, diyorum bazen. Bu hepimiz için daha iyi olurdu.
Sıkıntılı bir iç çektim. Arabadaki ölü sessizlik beni mayıştırmıştı. Aniden esnememle uyumamın iyi bir fikir olacağına karar verdim. Zaten sabah erken kalkmıştım. Başımı koltuğa yaslayıp rahat bir pozisyon aldım ve kendimi uykunun rahat kollarına yavaş yavaş bıraktım. Saatler sonra gözlerimi araladığımda İzmir tabelasını görmem içimde kötü bir his uyandırmıştı. Umarım bu sefer her şey güzel olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unuttun mu beni/yarı texting
Genç Kız EdebiyatıBabasının hayatını kaybetmesi üzerine çöküşte olan Özgür yıllar önce ayrıldığı istanbula geri dönerse neler olur...