Sol Anahtarı 4. Bölüm

128 44 93
                                    

Gözlerimi hafif hafif araladığımda sabahın ilk ışıkları tam yüzüme vuruyordu.

Yatağımdaydım.

Dün gece gördüğüm garip bir rüya vardı. Orda uyumuş olmalıyım ki tekrardan gözlerimi burda açabilmiştim.

Dün gece en son defterime bir şeyler yazıyordum, hayatımdan vazgeçmeye dair. Sonra uyuyakalmış olmalıyım. Annem de beni yatağıma geçirmiştir herhalde.

Yatağımdan kalkmaya çalışıp bütün bezmişliğimle, ayaklarımı sürüye sürüye elimi yüzümü yıkamaya gittim.

Soğuk su tenime iyi gelmiş, beni kendime getirmişti.

Ama kafamda her zamanki gibi bir boşluk vardı, zaman boşluğu.

Bu durumu garipsemeden banyodan çıkıp annemin yanına, mutfağa gittim.

Ağlıyordu.

Beni farkettiğinde hemen gözyaşlarını sildi ve yüzüne hiç de gerçekçi olmayan bir gülümseme yerleştirdi.

Hiç bir şey söylemeden ona sarıldım.

Annem ağlarken hep konuşmak yerine ona sarılmayı tercih ederdim. O da ben ağlarken öyle.

Ayrıldığımızda gözleri yüzümde gezindi bir kaç saniye.

"Nasılmış benim kuzum" diye sordu. Sesi titremişti, benim de içim titredi.
"İyiyim annem, seni gördükten sonra kötü olmak ne mümkün"

Ve annemin gözlerinden bir damla yaş daha geldi.

Neyi vardı onun böyle, bana bakınca ağlıyordu.

Aklımdan acaba dün gece yazdığım yazıları mı okudu diye düşündüm bir an. Çünkü hayattan kopmak istediğime dair bir sürü şey yazmıştım.

Eğer beni yatağıma yatırdıysa o yazıları görme ihtimali de çok yüksekti.

İçimden dualar ettim görmemiş olmaması için.

Gözyaşlarının yerini küçük tebessümler aldığında sohbet ede ede kahvaltı hazırladık ve yedik.

Ardından ben okula gitmek için hazırlandım ve cep telefonumu da alarak evden ayrıldım.

Saati kontrol etmek için telefonumun ekranını açtığımda gözlerim hiç de alışık olmadığı bir görüntüyle karşılaştı .

Bir mesaj vardı.

Hemde tanımadığım bir hesaptan.

'Solanahtarı' diye bir hesaptan.

Merak edip mesaja tıkladım.

Bu da kimdi böyle?

Solanahtarı: Günlerden bir gün, küçük kız derin bir kuyuya düşmüş.

Solanahtarı: Yanında ne kendini yukarı çekebileceği bir merdiven, ne de yüzünü aydınlatacağı bir kibriti varmış.

Solanahtarı: Günler geçmiş, küçük kızın bütün umudu tükenmiş. Artık ölümü kendine hak bilmiş.

Solanahtarı: Ama hiç beklemediği anda yukarıdan biri ona kocaman bir meşale yakmış.

Solanahtarı: Fakat küçük kızın kafasını kaldırıp ışığın nereden geldiğine bile bakacak dermanı yokmuş.

Solanahtarı: Ama ışığın sahibi de onu bu kuyudan kendi elleriyle çıkarmaya yemiş etmiş...

Solanahtarı: Hemde binlerce kez yemin ettim.

Sol Anahtarı | TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin