Sol Anahtarı 15. Bölüm

59 26 95
                                    

Hayatımda bazı şeyleri hep  duymazdan gelmeye çalışmış ve bir süre sonra gerçekten duymamaya başlamıştım.

Sorunlarımdan hep bu şekilde kaçmaya çalışmıştım ben.  Bir süre de işime yaramıştı bu taktik.

Ama şu an duyduklarımı nasıl duymamış gibi davranabilirdim ki?

Gerçek olmasından korktuğum şey tek kelime bile konuşmadığım biri tarafından saygısızca yüzüme vurulmuştu.

"Bir ruh hastasıyla konuşmaya cesaret edebiliyor musun gerçekten Hümeyra?"

Bunu ona düşündüren neydi?

Tamam, bazen normal olmayan davranışlar sergileyebiliyordum ama bu tamamen isteğim dışında oluyordu. Fakat yine de 'ruh hastası' diye tabir edilebilecek bir durumda değildim asla.

Kendini bilmez birinin, kendini bilmez bir cümlesiydi bu.

Her ne kadar kafama takmamaya çalışıp susmak istesem de kendimi durduramayacağımı anlamıştım.

Tam bir kaç kelime etmek için ağzımı açmıştım ki benim yerime Hümeyra söze atıldı.

"Gereksiz düşünceleri kendine sakla Ömer! Kiminle konuşacağımı sana soracak değilim."

Hümeyra'nın sözlerinin ardından bir şey demedim. Yalnızca ona bir kaç saniye dik dik bakıp önüme dönmüştüm.

Adının Ömer olduğunu öğrendiğim çocuğun bakışlarını yine de üzerimde hissedebiliyordum.

Onunla bir kaç kez kütüphanede karşılaşmıştım. Bana böyle bir ithamda bulunmadan önceye kadar onun iyi biri olduğunu düşünüyordum.

Fakat biri hakkında bu kadar kısa sürede ve saçma sapan fikirler sunup hoş olmayan bir üslupla konuşması ona karşı olan bütün saygımı kaybettirmişti.

Kafama takmamaya çalıştım her zaman yaptığım gibi fakat bu pek de kolay değildi.

Hümeyra kolumu kafifçe sıkıp 'sen ona bakma' der gibi baktı ve bende ufak bir tebessümle karşılık verdim.

Gün boyunca başka kimseyle konuşmamıştım ve doğruca eve gelmiştim.

Üzerimi değiştirip oturma odasında oturan annemin yanına gittim ve yanına oturdum. Oturur oturmaz bakışları bana döndü.

Biraz onunla konuşmaya, dertleşmeye ihtiyacım vardı. Uzun süredir iki kelime edemez olmuştuk.

"Anne, biraz konuşabilir miyiz?"

Bakışları artık daha da bana yakındı ve daha dikkatliydi.

"Tabi ki konuşabiliriz kızım, iyisin değil mi sen? Bir şeyin yok ya."

"Anne, ben ruh hastası mıyım?"

Bir anda dudaklarımdan çıkana bende şaşırmıştım. Bu konu değildi aslında konuşmak istediğim fakat çok içimde kaldığı için kendimi tutamamış ve söylemiştim.

Kaşları çakılmıştı hemen. Neden böyle bir şey sorduğumu düşünüyor gibiydi.

"O da ne demek öyle kızım. Neden ruh hastası olasın. Saçmalama. Tabi ki iyisin sen."

"O zaman neden bana okulda öyle dediler anne?"

Bunu söylerken gözlerimden bir damla yaş düşmesine engel olamamıştım.

Ne kadar fark ettirmemeye çalışsam da bana fazlasıyla dokunmuştu Ömer'in söylediği sözler.
Adeta o kelimelerin ağırlığı altında ezilmiştim.

Annem kollarını bana doladı ve saçlarımı okşamaya başladı.

"Senin ruhun o kadar güzel ki, hasta olacak en son ruh bile değil emin ol kuzum. Sen onların anlamayacağı kadar özel bir çocuksun. Asla  ama asla kim ne derse desin kafana takma tamam mı kuzum. Sen hep kendini benim gözümden gör ve ne kadar harika biri olduğunun farkında ol tamam mı?"

Annemin omzuna koyduğum başımı salladım sadece usulca. Birinden bunları duymaya ihtiyacım vardı ve bana gerçekten çok iyi gelmişti.

Bir kaç dakika yalnızca sarıldık ve ayrıldığımızda ellerimi tuttu.

"Bunu sana söylemeyecektim ama sanırım artık saklayamayacağım kızım. Evet, senin ruhun hasta değil ama başka bir hastalığın var. Sen hasta olduğundan beri aslında kendinde değilsin kızım..."

Sol Anahtarı | TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin