Sarphan'dan;Eve geçip üzerime daha rahat kıyafetler giydikten sonra restaurantın yolunu tutmuştum.
Restaurantın önünde bekleyen vale arabadan inmemle yanıma gelmişti.
"Hoş geldiniz, Sarphan Bey." girişe doğru ilerlerken,
"Hoş buldum, Vedat. Anahtar üzerinde. " dememle restauranta giriş yaptım.Kapıda bekleyen görevli; "Hoş geldiniz, Sarphan Bey. Misafiriniz geldi."
"Hangi masa?"
"Her zamanki masanızda efendim."
"Teşekkürler."
"Ben teşekkür ederim. İyi akşamlar."
Masaya doğru ilerlerken, her zamanki masamda oturan arkası dönük kadını fark ettim. Masaya ulaşmamla telefonunda olan bakışlarını bana çevirdi.
"Beklettiğim için özür dilerim. İş ile ilgili sorun oluştu. Sarphan, ben." derken elimi uzatmıştım.
"Önemli değil, ben de yeni gelmiştim zaten. Su, ben de. Tanıştığıma memnun oldum." derken o da tokalaşmak için elini uzatmıştı. "Ben de. İsterseniz siparişleri verelim."
"Tabi." Garsonu çağırarak menüyü istedim. Siparişlerimizi verdikten sonra;
"Senin işin de zor. Sonuçta o kadar çalışanınız var. Hem onların derdi hem de o kadar iş. Sen diye hitap ediyorum ama sorun olur mu?"
"Yok, sorun değil." Masada öne eğilerek konuşmama devam ettim. "Ne sebeple burada olduğumuzu ikimiz de biliyoruz. Ama şunu söylemeliyim ki ben böyle bir şey düşünmüyorum. Yani sadece ailemi kırmamak için buradayım. Lütfen yanlış anlamayın."
"Oh be rahatladım."
"Efendim?" anlamsızca yüzüne baktım. Gülümseyerek cevap verdi.
"Ben de istemiyorum. Annem çok ısrar etti. Hatta tehdit bile etti. Senin de benim gibi düşünmene sevindim. "
"İnan ben de çok sevindim." önümüzdeki tabakları göstererek "Afiyet olsun o zaman."
"Ya aslında, ben kalksam. Bu ayakkabılarla biraz daha kalırsam yarın ayaklarımı hissedemeyebilirim. Kusura bakma lütfen."
"Hiç önemli değil. Ne kusuru." dememle elini uzatıp " Tanıştığıma memnun oldum. Görüşmek üzere."
"İyi akşamlar."
"Sana da iyi akşamlar."
Restauranttan ayrılıp kendimi sahile attım. Biraz yürüdükten sonra tekrar arabamın yanına döndüğümde arabasına yaslanmış bir kadın, çok sevdiğim bir şairin şiirini okuyordu. Kısık sesle konuşmasına rağmen etrafın sessiz olmasıyla sesini duymam zor olmuyordu.
Sesi, küçük bir kız çocuğunun çaresizliği ile harmanlanmıştı.
Hafif esen rüzgar saçlarını uçuşturuyordu. Önüne gelen saçlarını itiyor, saçları yine inatla önüne geliyordu. Sesinin tatlı tınısıyla ve verdiği cevaplarla kelimelerim aklımdan bağımsız dudaklarımdan dökülüyordu.
Çalan telefon sesiyle bakışmamızı sonlandırıp, cebinden telefonu çıkardı.
"...."
"Dışardayım."
"..."
"Sahildeyim, beş dakikaya gelirim."
"..."
"Tamam." telefonu kapatıp bana döndü. "Gitmem gerek. Umarım tekrar görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİDEMEM
Narrativa generale"Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir." -Sabahattin Ali Kitapta yer alan tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür. Gerçeklikle hiçbir alakası yoktur.