call

127 19 7
                                    

"Yoongi?"

"Efendim?"

"Neredesin?"

Telefonun ucundan duyduğum Hoseok'un sesiyle yaslandığım koltuktan sırtımı çekmiş, öne doğru eğilip sigaramdan bir nefes çekmiştim.

"Evdeyim."

Hattın ucunda kısa süreli sessizlik oluştuğunda kaşlarım çatılmıştı.

"Oturuyorsun değil mi?"

Anlamsız sorusuyla sabırsızlanmaya başlayıp bakışlarımı karşıya odaklamıştım.

"Sorun ne?"

Hoseok'un sıkıntılı bir iç çektiğini duydum. Sesi en başından huzursuz geliyordu, belliydi.

"Ayaktaysan bir yere otur Yoongi."

Sıkışmaya başlayan kalbim dayanılmaz bir hâle geldiğinde sesimi yükselterek konuştum.

"Oturuyorum Hoseok, söyle artık."

"Jimin."

Hoseok kısık bir sesle söylediğinde çatılan kaşlarım eski hâline dönmüş, ağzım aralık kalmıştı. Tahmin ettiğim şey olmaması için inanmadığım tanrıya yalvarıyordum içimden.

"Gitti."

Tanrı yalvarışlarımı kabul etmemişti.

Öldü demedi Hoseok, vefat etti demedi. Gitti dedi. Çünkü yaptığın buydu. Aileni, arkadaşlarını, geleceğini, beni. Sahip olduğun her şeyi geride bırakıp gitmekti yaptığın.

"Sabaha karşı evinde altın vuruş yapmış. Öğle saatlerinde Taehyung bulmuş onu. Evine gittiğinde açan olmayınca polisi aramış, tahmin ediyordu muhtemelen o da."

Tahmin ediyordu tabii ki, herkes tahmin ediyordu. Senin gideceğini herkes biliyordu. Rehabilitasyona yatman için defalarca yalvaran annen, durumundan haberdar olan en yakın arkadaşın Taehyung, ne hâle geldiğini az buçuk bilen Hoseok. Herkes biliyordu ama kimse durduramamıştı. Oysa ben bilmiyordum. Kurtulacağını sanıyordum bütün karamsarlığıma rağmen. O şeyden kurtulursun, beni seversin, hayatını baştan kurarsın ve ben bunları yaparken yanında olurum sanıyordum. Hiçbirini yapmadın. Herkesi haklı çıkardın benim dışımda. İnandığım tek şey sendin, öldürdün kendini. İnandığım her şeyi aldın elimden.

"Taehyung gittiğinde iş işten geçmiş, bitmiş her şey. Yoldayım, yanına geliyorum Yoongi. Sakın saçma bir şeyler yapma, yalvarırım. Bak yıkıldın biliyorum ama, gitti işte. Değiştiremezsin bunu. Yanında olacağım tamam mı, bekle beni."

Parmaklarım gevşeyip kolum yanıma düştüğünde, telefon da kaymıştı parmaklarımın arasından. Külleri yere düşen sigaram, buz kesmiş ellerim, odağını kaybetmiş bakışlarımla kalakalmıştım öylece. Kafamın içi uğulduyordu, hissedemiyordum kalbimi. Böyle bir kalp kırıklığı yaşamamıştım hayatım boyunca, bir daha da yaşayacağımı sanmıyorum. Her şey kırılmıştı içimde. Yoluma devam etmeyi bırak, yolu bile göremiyordum. Önümde bir yol yoktu, hiçliğe bürünmüştü eskiden anlam taşıyan her şey.

Ne olduğunu az buçuk tahmin ediyorsundur sonrasında. Hoseok geldi, elinden geldiğince destek olmaya çalıştı bana. Gidişinin ardından ben de günden güne soluyordum. Vücudumun kemikleri sayılmaya başlamış, ağzıma sigaradan başka bir şey sürmez olmuştum. Hoseok benim de gideceğimi tahmin ediyordu, biliyordum. Aşkımın büyüklüğünü benden sonra en çok o bilirdi, böyle bir kalp kırıklığıyla yaşamaya devam edemeyeceğimi düşünüyordu. Bunu engellemek için elinden geleni yaptı, yanımda oldu. Tekrar hayata bağlanamadım belki ama, kopmadım da. Ben senin aksine gidişimi bekleyen herkesi yanılttım.

Keşke sen de yanıltsaydın diyeceğim tutuyor bazen, vazgeçiyorum. Hayaletinle hâlâ arada sırada konuşuruz. İğrenç olduğumdan bahseder bana. Seni kalmaya ikna edemediğim için berbat birisi olduğumu söyler durur. Kendimi suçlamıyorum ben, hayaletinin aksine. Gitmeyi sen seçtin.

Güzel olan yarınların ihtimalini kesip atmayı sen seçtin.

Beni bırakmayı sen seçtin.

Seni de suçlamıyorum, anla beni yalvarırım. Sadece, keşke diyecek oluyorum bazen.

Keşke böyle olmasaydı.

Neyse, bunların hiçbir önemi yok artık.

Sevgilim, canım yanıyor.

obsessed | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin