Ozan, sarı bir kanepenin olduğu, mavi duvarlarında hafif çatlaklar olan boş odada oturmuş elindeki albümü yüzündeki mahzun edayla inceliyordu. Anne ve babasının fotoğraflarının olduğu yıpranmış bir albüm... İçinde buruk bir acı vardı. Anne ve babasıyla ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Çocukluğunu yanlarında kalarak geçirdiği amcası hiçbir zaman babasıgilden bahsetmez, Ozan babasıgille ilgili bir şey sorduğunda ise konuyu değiştirirdi. Bu durum yüzünden Ozan annesigilin kötü bir yolda öldüğü düşüncesinden kendini alıkoyamazdı. Annesigil her aklına geldiğinde "Eğer onları tanısaydım ölümlerine daha çok üzülürdüm" diye düşünür kendini teselli ederdi. Ozan genellikle içedönük, her şeye rağmen mutlu olan bir gençti. Herkesten gizlediği bir sırrı vardı. Ozan'ın kardeşi gibi gördüğü, çok sevdiği Ardıç isimli kendinden beş yaş küçük bir arkadaşı vardı. Ardıç ara sıra Ozan'a ziyarete gelir. Bir önceki görüşmesinden bu yana olan çoğu şeyleri anlatırdı. Ozan'ın en büyük tutkusu kitap okumak ve kedisiyle oynamaktı. Ozan kedisi Ulviş sayesinde kendini yalnız hissetmezdi. Ozan yavaşça ayağa kalkarak yatak odasına gitti. Mavi duvarları, gökyüzü temalı yatak örtüsü olan yatağı ve şifonyerinin üzerine dizdiği oyuncak arabalarıyla şirin bir yatak odası vardı. Gülümseyerek yatağına uzandı. Liseyi geçen yıl bitirmiş ve sınavda istediği üniversiteyi kazanamadığı için bu yıl boşta kalmıştı. Bu yıl istediği okulu kazanmak için yeterli emeği vermediğini düşünen Ozan'ın en çok canını sıkan olay buydu. En kötüsü ise canı hiç ders çalışmak istemiyordu. Aklından geçen kaygıları onun uyumasına izin vermedi. Başını tutarak ayağa kalktı. Perdesini hafifçe sıyırarak dışarıyı izledi. Hava açık olduğu için yıldızlar çok net görünüyordu.
***
Ardıç sabah okula gitmek için sinir bozucu alarmın sesiyle uyandı. Gözlerini ovuşturarak sıcak yatağından kalktı. Ardıç hayat dolu bir insandı, fakat ailesinden pek memnun değildi. Sinir bozucu bir abisi ve bir erkek kardeşi vardı. Genellikle onlara daha iyi davranılır, Ardıç'a ise dış kapının mandalı muamelesi yapılırdı. Ardıç, Bir kafede tanıştığı ve abisi gibi gördüğü Ozan'ı gerçek abisinden daha çok severdi. Ardıç yüzünü yıkayarak kahvaltı sofrasına gitti Abisi "Ooo Ardıç Bey'imiz de uyanmışlar." dedi. Ardıç pek aldırış etmedi.
"Sana da günaydın abi"
abisi Burak sırıtarak baktı.
Ardıç okul servisine bindi. Genelde her serviste olan sinir bozucu, herkese sataşmayı seven tip Ardıç'a sataşmayı ihmal etmedi.
"Ucube Ardıç geldi." Ardıç umursamadan yürüdü. Beklemediği bir şekilde çocuk onun kolundan tuttu.
"Dur bakalım nereye?" Ardıç bu sefer öfkeli bir sesle konuştu.
"Nereye gidip nereye gitmeyeceğimi sana soracak değilim! Git başımdan!"
Otobüsteki herkes onlara bakıyordu. "Seni döverim ucube!" Ardıç Kerem'in gözlerine dikkatlice baktı. Ardıç bir an zihninde garip bir duygu hissetti. Boyut değiştirmiş gibiydi. Bir anda kendini Kerem'in düşüncelerinde buldu.
Ardıç içinden "Çok özür dilerim Ardıç saygısızlık ettim." de dedi.
Kerem bir an gerçekten
"Çok özür dilerim Ardıç, saygısızlık ettim" dedi
Ardıç bir anda yüksekten düşmek gibi bir duyguyla Kerem'in zihninden çıktı. Bu olay karşısında şaşkınlık içinde kalan Ardıç, nasıl böyle bir şey yaptığına hayret etmişti. Kerem boş gözlerle bakıyordu. Servisteki herkes bu olay karşısında gülmüştü. Anlaşıldığı kadarıyla Kerem de şaşkınlık içerisindeydi. Ardıç inanılmaz bir gücünü keşfetmişti. Ya da sadece rüya görmüştü. Servis okula ulaşıp durduğunda, servisten ilk inen kişi Ardıç olmuştu. Arkasından Kerem geldi. Kerem tenha bir yerde koşarak Ardıç'ın yanına geldi.
"Sen biraz önce bana n'aptın?"
Ardıç gülümseyerek baktı. Cüretkar bir ses tonuyla konuştu. "Artık bana bulaşmazsın ha?"
Kerem korku içerisindeydi. Yüzünü buruşturarak konuştu.
"Sana bulaşmak mı? Sen bir delisin. Akıl hastanesinden falan kaçmış olmalısın!"
Kendini her zaman ezen bir kişiye yaptığı şey karşısında şaşkınlığının yanısıra haz duyan Ardıç gözlerini kısarak konuştu.
"Bu daha hiçbir şey. Neler yapabileceğime hayal gücün yetmez. Gerçi var mı emin değilim. Ha bir de bu olaydan sakın kimseye bahsetme."
Ardıç eve döndüğünde hâlâ serviste yaptığı zihin kontrolünü düşünüyordu. Kafası allak bullak olmuştu. Evde tek başına olan Ardıç kapının kapanma sesiyle irkildi. Odasından çıkarak kimin geldiğine baktı. Gelen abisi Burak'tı. Ardıç Kerem'in zihnine girmesimden bu yana
"Acaba bir kerelik bir şey miydi, yoksa tekrar yapabilir miyim?"
Diye düşünüyordu. Ardıç abisine seslendi.
"Buraaak" Burak Ardıç'ın ona ismiyle hitap etmesine bozulmuş olmalı ki garip, garip baktı.
"N'oldu Ardıç?"
Ardıç tereddüt ederek baktı.
" Ben bir arladaşıma gitmek istiyorum. Gidebilir miyim?"
Burak kaşıyla oynayarak konuştu.
"Ne desem acaba? Vay be asi Ardıç'ın benden izin isteyeceği kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi."
Ardıç şu anda abisine karşı son derece saygılı olmaya çalışıyordu.
"Abi lütfeen!"
Burak ceketinin önünü çözereken konuştu.
"Bu gün annemgil ve Ali gelmeyecek. Evde tek başıma kalmak hoşuma gider doğrusu. Gidebilirsin."
Ardıç gülümsedi. Bugünün cuma olması ve yarın okul olmaması ayrı bir sevinçti.
"Sana çok müteşekkirim kıymetli abim."
Burak özgüven dolu bir yüz ifadesiyle Ardıç'a baktı.
"Yalnız geç kalma birde ben de evde olmayabilirim."
Ardıç güzel bir şeyler giyerek evden çıktı. Ozan'ın yanına gidiyordu. Haber vermediği için evde mi acaba? diye düşünüyordu. Kendi kendine "Acaba rahatsız eder miyim?" diye düşünüyordu. Ozan'ın kapısına nihayet geldiğinde yavaşça kapıyı tıkladı.
"Kim o?"
"Benim Ardıç"
Ozan kapıyı açtı.
Ardıç gülümseyerek konuştu.
"Rahatsız etmiyorumdur umarım."
"Tabiki etmiyorsun. Benim de canım sıkılıyordu zaten. Geldiğin iyi oldu."
Ardıç bu duruma sevinmişti. Ardıç ceketini çıkartarak içeri girdi. Ozan oturma odasına doğru ilerledi.
"Ev biraz dağınık kusura bakma."
Ardıç burnunu kıvırarak baktı.
"Sence bunu umursayan mı var?"
Ozan gülümsedi. Ozan yiyecek, içecek bir şeyler almak için mutfağa gitti. Ardıç odada telefona bakıyordu. Ozan çay ve kuruyemiş dolu bir tepsiyle yürüyordu. Ayağı takılmasından dolayı tepsideki bardaklardan biri tam yere düşüyorduki Ozan bardağa baktı ve bardak havada asılı kaldı. Ozan'ın kimseye söylemediği o sırrı telekinezi gücüydü. Bu gücünü ara-sıra kullanabiliyordu. Herkesten gizliyordu. Bu durumu gören Ardıç şaşkınlık içerisindeydi ama hiçbir şey belli etmemişti. Ozan Ardıç'ın gördüğünü farketmemişti. Belli etmeden oturdu. Ozan önüne gelen saçını düzelterek konuştu.
"Ee nasılsın?"
Ardıç sırıttı.
"Bugün yaşadığım bir olayı saymazsam gayet sıradan."
Ozan şaşırarak baktı.
"Nasıl bir olay mesela?"
Ardıç gülümsedi.
"O da bende saklı kalsın."
Ozan kaşını kısarak bakındı.
"Bir sır demek ha?"
Ozan'la uzun süren sohbetlerinden sonra Ardıç eve dönmeye karar verdi. Saat 21'di.
"Eve kadar sana eşlik edeyim sana."
"Gerek yok Ozan abi"
"Bence var."
Ozan Ardıç'la Ardıç'ın evine kadar yürüdü.
"İyi akşamlar küçük dostum. Yine beklerim.
Ardıç gece yatağına girdiğinde bugünün ne kadar anormal bir gün olduğunu düşünüyordu.
Kerem'in zihnine girmesi, Ozan'ın bardağı havada asılı bırakması... Tüm bunların bir rüyamı yoksa gerçek mi olduğunu düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. "Acaba insanlara bakmadan onları sadece düşünerek zihinlerine girebilir miyim?" diye düşünüyordu kendi kendine. Ardıç aklına gelen fikirle irkildi.
"Bunu deneyebilirim!"
Ardıç gözlerini kapatarak kendi gibi doğaüstü şeyler yapabilen Ozan'ı düşündü. Belli bir süre bekledikten sonra Ozan'ın zihnine girdiğini hissetti. Ozan'ın aklından geçenleri görebiliyordu. Ozan aklından küçükken amcasıgilde yaşadığı bir anıyı geçiriyordu.
Ardıç gözlerini açarak Ozan'ın zihninden çıktı. Gördüklerinin gerçek olduğuna inanıyordu.
Aynı şeyi tekrar başkasına karşı denemeye karar verdi. Hala yaptığı şeye inanamıyordu.
Gözlerini kapatarak yan odada yatan abisi Burak'ı düşündü. Zihnini Burak'a odaklamaya çalıştı ve oldu... Burak'ın zihnine girmişti. Burak'ın aklından geçen şeyi gördüğünde şaşkınlığı arttı.
Burak bir kızla öpüşüyordu...
Ardıç gözlerini açtı. Abisini öpüşürken görmek hoşuna gitmemişti. Ayağa kalkarak odasından çıktı. Burak'ın odasının kapısını tıkladı.
"Geeel."
Ardıç kapıyı yavaşça açarak içeri girdi. Abisi tuhaf bir şekilde baktı.
"N'oldu Ardıç?"
Ardıç bir adım daha abisine yaklaştı. Ardıç sırıtıyordu.
"Aşk tüm bedenini sarmış durumda mı abi?"
Burak tuhaf tuhaf baktı.
"Ne alaka şimdi?"
Ardıç abisinin saçlarını karıştırdı.
"Neden bir sevgilin olduğunu bana anlatmadın?"
Burak biraz öfkelenmişti.
"Ne alaka? Neden sana anlatayım!"
Ardıç bu cevabın üstüne biraz bozulmuştu.
"Gerçekten çok romantikti. Kalbim küp küp oldu."
Burak yatağından kalktı.
"Ardıç ne saçmalıyorsun?"
"Abi sana bir şey söyleyeceğim ama kimseye söylemek yok. Söz mü?"
Burak tereddütle baktı. Nefesini üfledi.
"Of tamam söz. Söyle."
"Bana inanmayacağını biliyorum. Ama ben insanların düşüncelerine girebiliyorum. Yaklaşık beş dakika önce senin düşümcelerine girdim. Ve her neyse"
Burak uydurduğunu düşünerekten küçümseyerek baktı.
"Ve sende benim buna inanmamı mı bekliyorsun?"
Ardıç cüretkar bir ses tonuyla konuştu.
"İster inan, ister inanma. Ne gördüğümü de söyleyeyim mi?
Sınıfta kimse yokken bir kızla öpüşüyordun."
Ardıç kendine güvenen ifadesiyle bir bakış attı. Şaşkınlıktan neye uğradığını şaşıran Burak boş boş baktı.
"Nasıl olur?"
"Şimdi bana inanıyor musun değerli abiciğim?"
Burak tepki vermedi. Ardıç gözünü kırparak Burak'a baktı.***
Gözleri ağrımasına rağmen kitap okuyan Ozan zil sesiyle şaşırdı. Genelde Ozan'a sadece Melehat teyze yemek getirir, onun haricinde ara sıra Ardıç gelirdi. Yavaşça kalkarak kapıya doğru ilerledi. Kapıyı kilidi indirerek açtı. Karşısında ondan birkaç yaş küçük olan Ardıç'ı gördü.
"Ardıç hangi rüzgar esti?"
Ardıç'ın kafası karışık gibi görünüyordu. Saçını düzelterek iç çekti.
"Son zamanlarda kafam bir hayli karışık. Birine anlatmanın iyi olacağını düşündüm. Sana geliyim dedim."
Ozan gülümsedi "Gel tabi Ardıç."
Ardıç ve Ozan oturma odasına doğru yürüdüler. Kapının açık kaldığını farkeden Ozan, geri dönüp kapıyı çekti.
Ardıç durgun bir sesle konuştu. "Ee sen nasılsın?" "Ben her zamanki gibiyim. Kitap okuyorum, Ulviş'le oynuyorum falan." o sırada içeri kapıya sürtünerek Ulviş girdi. Ardıç heyecanlı havası veren bir ses tonuyla konuştu. "Aslında ben senle bir şey konuşmak istiyorum." "Tamam konuşuruz tabiki. Kahve ister misin?" "Güzel olur." Beş dakika kadar sonra elinde iki fincan kahve ve iki çikolatayla birlikte Ozan içeri girdi. Ardıç tereddütle konuştu. "Ozan senle ilgili bir şey biliyorum. Herkesten saklamaya çalıştığın, özel bir şey. Bir sır..."
Ozan'ın bir yanı şaşkınlık ve tereddüt kaplı duygular içerisine kapılmış, bir yanı ise buna rahatlamıştı. Aklındaki şey olup olmadığını düşündü. "N-ne gibi bir şey biliyorsun?" Ardıç gülümsedi. "Sende kimsede olmayan bir şeyler var. Bir güç gibi. Kulağa çok saçma geliyor biliyorum. Ama kendimde de sendeki gibi bir şey olduğunu hissediyorum. Ama sadece hissediyorum." Ozan kimseye söylemediği o sırrı kendi gibi olan Ardıç'ın ağzından duymaktan bir nebze de olsa mutlu olmuştu. "Bunu nasıl farkettin? Ve gerçekten inanıyor musun?" "Bir keresinde senin bakarak bir eşyayı hareket ettirdiğini gördüm ve" Ardıç aklından geçenleri söyleyip söylememekte kararsızdı. Ozan'ın onu bir kaçık sanmasından korkuyordu. "Ve bir keresinde gece uyumaya çalışırken senin aklından geçenleri duydum." Ardıç söylediği cümlenin üzerine gerildi. "Biliyorum benim saçma sapan hayali şeylerden bahsettiğimi düşünüyorsun. Belki de ben bir şizofrenimdir." Ozan gayet sakin bir tavırla konuştu. "Şişş sakin ol sana inanıyorum. Ve söylediklerin gerçek. Gerçekten bazen cisimleri hareket ettirttebiliyorum. Düşüncelerimi duyman konusunda ise tam olarak bir fikrim yok. Ama bazen zihnimde değişik bir duygu hissediyorum. Başka dünyalara kapısı açılmış gibi. Ve galiba kapısı sana karşı açılıyor." Ozan derin bir iç çekti. Ozan gülümseyerek Ardıç'a baktı.
"Dostum biz özeliz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
👓ARAYIŞ👓
FantasyBir gün Ozan ve Ardıç yolları kesişir. Bunların yollarının kesişmesi kesinlikle bir tesadüf değildir. İkisinin büyük bir ortak noktası vardır: Özel güçler.