"İstesen öyle bi vaz geçersin ki... Zaten iki gün sonra unutursun ismini bille hatırlamazsın belkide"
"İşte seni için aşk böyle bi şey, iki gün... Yada iki saat yada iki dakika... Sonra hemen başkasına aşık oluyosun sözde"
Dediklerime sofuk bi kahkaha patlattı.
"Naptın be Gece? Her şeyi kendi ellerinle yıktın, ne Leventmiş arkadaş... Gözünde Levent kadar değerli olamamışız"
Dedikten sonra gözünden bi damla yaş firar etmişti...
Bi dakika, Cenk şu anda ağlıyo muydu?
Ellimi alıp yüzüne götürüyodum.
"Cen-"
Eliyle beni durdurup bana döndü."Sakın Gece, sakın... Bana sakın umut verme. Sakın! Yoksa bu sefer gerçekten her şey farklı olur, sana Leventle mutluluklar"
Diyip gitti...
Bende ayağamın dibindeki taşa tekme attım.
"Anne? İyi misin?"
Işıla dönüp."İyiyyim, iyiyyim annecim. Hadi gel gidellim"
Işılı arabaya bindirip kemerini taktım.
Sonra şöför koltuğuna geçip kendi kemerimide bağladım.
Gelmiştik.
Arabayı park edip indim sonra Işılıda indirip içeri girdik.
Leventler içerdeydi zaten.
2 Saat Sonra...
İnanmicaksınız ama 4. Mağzada gelinliğime karar verdim.
Işılada elbise almak için çocuk mağzasına girdik.
Ordanda penbe piskülü kabarık bel ve etek kısmında taş detayları olan bi elbiseye karar verdik.
Gece...
Gece su almak için kalkmıştım.
Odamın karşısındaki odadan yani Işılın odasından sesler geliuodu.
Bi dakika ya Cenkin burda ne işi var?
"Hiç böyle hayel etmedim ki ben baba..."
Demişti Işıl Cenke sarılırken.
"Ama yapma böyle prensesim"
"Ben onu babam olarak istemiyorum ki"
"O it herif zaten baban olamicak"
"Ama annem onu seviyo oda annemi... Ya çocukları olursa"