0.6 - Kartlar Yeniden Dağıtılırken

2.5K 107 60
                                    

İyi Okumalar.

"Dediğim gibi Kaya," derken Selçuk, kollarını göğsünde kavuşturup hafif aralık kapının ardındaki odaya kaçamak bir bakış attı. Sonrasında sesini olabildiğince küçük tutmaya özen göstererek adama odaklanmıştı. "Biz elimizden geleni yaptık. Ender de, bebek de şu an için gayet iyi. Ama bundan sonrası için net bir şey söyleyemem. Ender'in her türlü olumsuz duygudan uzak kalması gerekiyor. Bunu daha önce de açık bir şekilde dile getirmiştim zaten. Sana verebileceğim tek tavsiye bu şimdilik."

Kaya yutkunurken başını güçlükle aşağı yukarı salladı. Arkasının dönük olduğu odada, yorgun düşmüş kadının yatıyor olduğunu bilmek kendisi için yeterince zordu. Onun kendine bir şeyler yapması için yalvaran ve ağlamaktan bitap düşmüş hali gözlerinin önünden gitmiyordu mesela, bir türlü. Ender'i daha önce hiç öyle görmediğine yemin edebilirdi adam. Kadının korkusunu en derinlerinde hissetmişti. Dahası kendinin de daha önce hiç böylesine çaresiz kaldığını hatırlamıyordu.

Bir kez daha yutkunurken yüzünü sıvazlayıp bakışlarını yeniden doktora çevirdi. "Anladım, sağol Selçuk. Seni de yorduk bu saatte."

Selçuk, birkaç saatte neredeyse çökmüş olan adama anlayışla gülümserken elini omzuna attı. "Bana bahsettiğin şu mevzu ne oldu?" dedi, Kaya'nın konuşmasına fırsat tanımadan sözlerine devam ederken. "İstersen psikolog bir arkadaşımı size yönlendirebilirim, hazır siz hastanedeyken?"

Kaya başını olumsuz anlamda sallar ve omzunun üzerinden kadının odasına saliselik bir bakış atarken derin bir nefes alıp verdi, dudaklarını ıslattı. "Şimdi hiç sırası değil. Aklımda başka bir şeyler var benim zaten."

"Peki. Sen nasıl istersen. Biraz daha buralardayım ben. Bir şeye ihtiyacınız olursa-"

"Baba!"

Adamın sözlerini telaşlı adım ve haykırış sesleri keserken adam, Kaya'nın omzuna son kez dostane bir şekilde dokunup kat asansörlerine doğru ilerledi. Kaya da aralık olan oda kapısını ortamın gerileceğini, dolayısıyla seslerin de bir miktar yükseleceğini tahmin ederek kapatmıştı. Kadının güçlükle daldığı uykusundan sırf bu sebepten uyanacak olma ihtimali adamın en son isteyeceği şey dahi olamazdı.

"Kaya! Nerede... Ablam nerede?"

"Çocuklar tamam, bir sakin olun. Ender gayet iyi. İçeride uyuyor şu an. Biraz dinlenmeye ihtiyacı var sadece." Derken Kaya, uyarı dolu bakışlarını bir Caner'e bir de Yiğit'e çevirip geniş koltuklara kendini attı. Daha fazla ayakta kalabilecek gücünün olduğunu zannetmiyordu. Sanki vücudundaki adrenalin görevini tamamlayıp bedenini terk etmiş, bu da fiziksel anlamdaki yorgunluğunu gün yüzüne çıkarmıştı.

Güçsüz bir şekilde tek dirseğini bacağına yaslamış, alnını ovuştururken önünde öfkeyle soluyan genç adamla dikkatini ona vermek zorunda kaldı.

"Abi, nasıl oldu bu?"

Caner'in sakin kalmaya çalışır ses tonuyla Kaya'nın bir anlığına kaşları çatıldı. Kendisine bir şey ima etmeye mi çalışıyordu karşısındaki adam, yoksa kendisi mi onun bu hallerini yanlış yorumluyordu?

"Anlamadım?"

"Gayet açık bir soru sordum sana abi. Nasıl oldu bu? Ben ablamla konuştum, gayet iyiydi. Gel gör ki birkaç saat sonra onun hastanede olduğunu öğreniyorum. Nasıl oldu bu, nasıl?!"

Kaya yanaklarının içini ısırarak ayaklandı, ellerini bel oyuntusuna yerleştirdi.

"Caner bak... Anlıyorum, endişelisin ablan için. Ama unutma ki, içeride yatan senin ablan benim de karım. Kalbini kırmak istemiyorum, lütfen."

RedamancyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin