dört

1.7K 95 3
                                    

Klaus onu buraya sürüklendiğimden dolayı oluşan sıkıntıyı dudaklarını kemirerek atmaya çalışırken eline vurdum.

"Yemesene dudaklarını." Gözlerini devirerek devam ettiğinde sinirlenerek ona döndüm. "O komşu seni sevmese de kıyafetlerimizi değiştirmemiz için ona ihtiyacımız var. Bunu farket ve şu triplerini bırak. Sana katlanmamı zorlaştırıyorsun," dedim tek nefeste.

Muhtemelen sinirden kıpkırmızı olmuş bir suratım vardı ama eğer karşımdaki aptal bu yoldan anlıyorsa hiç çekinmeden laflarımı sıralayabilirdim.

"Sana bana katlan diyen oldu mu? Zorundasın buna zaten çünkü eğer fark ettiysen ellerimiz birbirine bağlı."

Ellerimizi kaldırdı. Boşta olan elimle elini tutarak sertçe indirdim.

"Erkeklerinde özel günleri olduğuna dair bir yazı okumuştum internette. O günlerden birinde falan mısın?"

"Aptal," dedi alnıma bir fiske vurarak. Onu itsem de ellerimiz bağlı olduğunda çok uzağa gidememişti. Bu daha da sinirlenmeme sebep olurken boşta olan elimi vurmak için alnıma yaklaştırdım.

"Az olan beyin hücre sayını daha da azaltma bence," dedi o da boşta olan elini alnımla elim arasına koyarak.

Eline vurdum. Alnımın dipinde olduğu için eli alnıma çarptı. Acıyla inledim, neden diye düşünme seansıma devam ettim. Cidden ne kötülük yapmıştım ben?

Boşta olan elimin işaret parmağını Klaus'a salladım.

"Sana müdahale et dedim mi? Şimdi beyin hücrelerim ölmedi mi? Aptal!"

Ben Klaus'a bağırırken onun işaret parmağıyla arkayı göstermesiyle durdum.

Bir ihtimal ben ona bağırırken kapı açılmış olabilir miydi? Çünkü öyleyse kural üç biraz ihlal olmuş olabilirdi.

Boştaki elimle saçlarımı düzeltip yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim. Bu gülümseme ile arkama dönerken onun da gülümsemesi için Klaus'a ayağımla vurdu. Dudaklarından inleme kaçsa da kısa sürede toparlayarak o da yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirmişti.

"Ne bağırıyorsunuz gece gece?" diyen komşu kadına bakarken gördüğüm şeyler bugün itibariyle bozuk olan psikolojime hiç de iyi gelmiyordu.

Saçındaki burgulardan inince direk olarak gözüme yeşil yüz maskesi çarpıyordu. Biraz daha aşağıya indiğimde kıpkırmızı bir gecelik giyen zayıf beden beni karşıladı. Korkutucu olan en son kısım da ayağındaki kırmızı, tüylü, topuklu terliklerin bulunduğu kısımdı.

"Senden nefret etmek için oldukça haklı sebepleri var gibi," dedim kadına uzaylı görmüş gibi bakarken. Josh komşu dediğinde aklımda kurduğum yaşlı teyze görüntüsünden dolayı böyle bakıyordum.

"Beni kocamın yanında ayartmaya çalışmış olması haklı bir sebep bence."

"Onun kocan olduğunu bilmemem beni haklı çıkarır mı?"

"Arabama çarpmana ne demeli? Onun benim arabam olduğunu bildiğini biliyorum çünkü her sabah aynı saatte ikimizde garajda olurduk işe gitmek için. Arabam orda olduğu halde oraya park etmeye çalıştın!"

"Ben işe değil dışarıda kahvaltı etmeye giderdim ama garaj konusunda haklı olabilirsin." Ellerimiz izin verdiği kadar aralarına girmeye çalıştım. Kadın Klaus'a saldıracak gibi bakıyordu ve bu iyi bir şey değildi.

"Açmanızı rica edecektik aslında biz," dedim kocaman gülümseme kondururken yüzüme.

"Adam öldürmediğine emin misin? Bu adama bağlı yaşamak için baya büyük bir suç işlemen gerekiyor da." Gülümsememi bozmadan omuz silktim.

"Anahtar?" Kapıdan kaybolarak içeri gittiğinde anahtarı getireceğini anlamıştım. Bunun için tahmin edilemez bir sevinç duyuyordum. Şu adamdan birkaç dakika da ayrı kalma düşüncesi iliklerime kadar mutluluk hissi dolduruyordu.

Kadın anahtarla ona uzattığımız ellerimizdeki kelepçeyi çözdü. Elimi ovalayarak kendime çektim. Bir gün bunu özleyeceğimi söyleselerdi bugünden önce gülerdim ama şimdi tam olarak gerçek buydu.

"On dakikanız var. Ben sizi evdeki salonda bekleyeceğim." Kafamızla onaylayınca kadın da kapıyı çekerek bizim gibi koridora çıktı. Açık olan kapıdan girdik.

Banyoya koştum ne kadar belli etmesem de çok tuvaletim gelmişti. İşimi hallettiğimde aklımda üzerimi değiştirmek vardı. Fakat ufak bir sorunum vardı. Direk buraya gelince yanımda kıyafet getirmemiştim.

Banyodan çıkarak salon dışında ışığın açık olduğu tek yere ilerledim. Yatak odası olduğuna emindim. Odaya girdiğimde dans eden Klaus'u görmeyi beklemiyordum. Ayna karşısında dans ediyordu. Ve kötü dans ettiğini söyleyemem.

"Acaba bana ödünç kıyafet verebilir misin?" dedim kapı pervazına yaslanarak.

Dansını böldüğüm için de mutlu olmuştum. Bir nevi ödeşme olarak görüyordum.

"Kız arkadaşım arada bende kaldığı için onun bıraktığı kıyafetleri verebilirim. Ama pek kış ayına uygun değiller." Elimi sallayarak bunun önemi olmadığını belirttim.

Onunla ilgili öğrendiğim bilgiler kısmına bir madde daha ekledim. Bir kız arkadaşı vardı.

"Biraz fazla örtünürüm. Ayrıca ev o kadar da soğuk değil." Kafasını sallayarak büyük dolaptan iki parça kıyafet çıkardı. Şort ve atletten oluşan mavi renkli takıma bakarken yorganla yatacağıma karar vermiştim.

Banyoda değiştirdikten sonra yatak odasına geri döndüm.

"Zaman dolmak üzere," dedi Klaus. Yapacak bir işim kalmamıştı. O yüzden iki kişilik yatağa oturdum.
Klaus da telefonundan açtığı şarkıya eşlik ederek az önce benim yüzümden yarım kalan dansına devam ediyordu.

"Son dakikaları değerlendirmeyecek misin?" Bunun anlamı kalk ve dans et demekti sanırım.

Çalan şarkı nakarata girdiğinde yatağa çıkarak zıplamaya başladım. "In the name of love." Çirkin sesimle şarkıcıyla birlikte bağırırken Klaus da bizimle beraber bağırıyordu. Sesimizi duyan insanların kulakları kanayabilirdi.

"Süre doldu," dedi adım seslerinden gittikçe bize yaklaştığını hissettiğim kadın. Kapıdan girdiğinde şarkı devam

etse de biz hareketlerimizi kesmiş halde ona bakıyordu. Klaus şarkıyı kapatarak kadına doğru ilerledi. Ben de yataktan inmiştim o sırada. İkimiz de ellerimizi uzattıktan sonra kelepçeyi bileklerimizden geçirip bizi tekrar bağladı. "İyi geceler."

Kapıdan çıktığında eski halimize döndüğümüzden dolayı oluşan durgunluktan ikimizde hareket etmedik.

"Ellerimiz izin verdiği kadar uzak yatacağız," dedi bana bakmadan. Bu hâlleri hoşuma gitmiyordu.

Durgunlaşınca beni diğer halinden daha çok görmezden geliyordu. Yok gibi hissediyordum.

Yatağa doğru ilerlediğinde zorluk çıkarmayarak bende ilerledim. Yastığa kafamı koyup da yana döndüğümde aramızdaki mesafe az olsa da gece bir şey olmayacağından emin gibiydim.

Çünkü en az o da benim kadar uzak durmak istiyordu.

"İyi geceler Klaus," dedim gözlerimi kapatarak.

Üzerimde hissettiğim ağırlıkta tek gözümü açtım. Belimde olan yorgan omuzlarıma kadar çekilmişti. Ona döndüğümde gözleri kapalıydı ancak gülümsüyordu.

Bu benim de gülümsememi sağlamıştı. "İyi geceler Caroline."

you're mine | klarolineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin