on dört

314 83 0
                                    

Sırtım yumuşak bir yere konunca tatlı uykum yarıda kesilmişti. Sesler iyice ayılmama sebep olurken gözlerimi hafifçe araladım.

"Sessiz ol Hayley. Caroline'nın uyanmasını istemiyorum," diyen tanıdık bir sesti. Klaus. Peki ya Hayley kimdi? Sesler salondan geliyordu. Üzerimdeki elbise hala yerli yerinde olduğuna göre birkaç saat anca uyumuştum. Hızla elbiseden kurtulurken merakım iyice artmıştu. Neyse ki sesler az da olsa duyuluyordu.

"Caroline kim Klaus? Bu evde ne işi var?" Kızın sesi inceydi fakat rahatsız edici değildi. Kelimeleri hızlı hızlı sıralarken aynı zamanda elbisemden kurtulmaya çalıştığım için net anlayamıyordum. Sonunda elbisemi çıkarabildikten sonra pijamalarımı giydim. Daha net duyabilmek için kapıya yaklaştım.

"Sadece arkadaşım. Zorunluluktan burada kalıyor," diye açıkladı Klaus. Sesindeki bıkkınlık çok açıktı. Fakat Hayley denen kadının bunun farkında olduğunu sanmıyordum.

"Emin misin sadece arkadaş olduğunuza? Bana baya samimi geldiniz de." Görmesem de Klaus'un gözlerini devirdiğini hissetmiştim. İnsanlara tahammülü en alt seviyelerde olduğu için kaçınılmaz bir şeydi bu.

"Ne ima ediyorsun Hayley? Açıkça söylemeye ne dersin?"

"Beni aldatıyor musun sen?" Kız sonunda bağırma seviyesinde bu cümleyi kurmuştu. Demek Hayley sevgilisiydi. Nasıl bir görünüşe sahip olduğunu merak ettim. Bedeninin görünüşü aşağı yukarı benimle aynı olmalıydı. Geçen gün onun pijamalarının bana tam oturmasından dolayı böyle düşünüyordum.

"Ne saçmalıyorsun sen? Onunla birlikte olacak olsam senden ayrılırdım öyle değil mi? Senin beni tanıdığını sanıyordum. En azından aldatmayacağımı bilecek kadar."

"Sen benim evimde bir erkek görsen ilk olarak bunu düşünmez miydin?"

"Hayır Hayley. Eğer sen de bana benim sana yaptığım gibi bilgilendirici bir mesaj atsaydın bunu düşünmezdim." Kızın suskunluğundan konuşmanın burada bittiğini düşündüm. Uykuma geri dönmek için yatağa uzanmıştım ki kapı açıldı. Önde Hayley arkada onu durdurmaya çalışan Klaus içeri girdi.

"Ne oluyor?" dedim yataktan doğrulurken. Hayley omzuna gelen kumral saçlarını savurdu. Yeşil gözlerinin hedefi bendim. Ben de mavi gözlerimi ona diktim.

"Bir de yatağında mı yatıyor yani?" Klaus'un sevgilisine durumumuzu anlatan mesaj attığını hatırladım. Bazı detayları es geçmiş olmalıydı. Mesela kelepçe ile bağlı olduğumuz için aynı yatakta yattığımızı.

Bağdaş kurup ona baygın gözlerle baktım. Çok uykum vardı ve onun yüzünden uykum bölünmüştü. Zor bir günün ardından güzel bir uyku benim hakkımdı. Bu yüzden karşımdaki kadın bir an önce gitmeliydi. Klaus'un telefonu çalıp da dışarı çıktığında Hayley ile yalnız kalmıştık. O da yatağa oturup bana döndü. Çok güzel bir kadındı Hayley. Ve kesinlikle Klaus ile yakışıyorlardı.

"Düşündüğün gibi samimi bir ilişkimiz yok. Aslında birbirimizden pek haz etmediğimizi bile söyleyebilirim," dedim beni rahat bırakması için. Uykum kaçarsa asla bu gece bir daha uyuyamazdım.

"Klaus'un seninle bir ilişkisi olamaz zaten. Sinirden yüzüne bakamadım, baksaydım böyle düşünmezdim," dedi koyu yeşil gözlerini kısarak.

Böyle yapınca filmlerdeki kötü karakterin bire bir aynısı olmuştu. Ben de gözlerimi kıstım karşılık olarak. Muhtemelen rimelim akmıştı ama buna aldırmamaya çalıştım.

"Problemi çözdüğümüze göre gidersen uyuyacağım." Pembe çoraplarımı ona doğru uzatarak çığlık atarak yataktan kalkmasını sağladım. Ben ise onun aksine kahkaha atıyordum.

"Seni küçük ucube," dedi üzerime atılmak için harekete geçmişken. Fakat bana ulaşamadan Klaus geri gelip onu belinden tutmuştu. Dışarı çıkarırken ardından el salladım.

"Güle güle. Yine bekleriz."

Kapı sesini duyduktan kısa bir süre sonra Klaus geldi. Yüzü sıkıntılı görünüyordu. Üzerindeki takım ceketini köşedeki koltuğun üzerine firlattı.

"Kavga etmemize bu kadar mı bozuldun? Uykum vardı, gitsin diye öyle konuştum. O da benim tipime laf etti ama." Kafasını iki yana sallayarak yatağın diğer ucuna oturdu. Kaşları hafifçe çatılmıştı. Loş ışığın altında ne kadar yorgun olduğu ortaya çıkıyordu. Buna rağmen hâlâ yakışıklı olduğu bir gerçekti.

"Arayan Katherine'di. Elijah Londra'ya gitmiş. Kalıcı olarak."

"Ne?" dedim çığlık atarak. Küçük çantamın ön gözünden telefonumu çıkardım. Odayı turlarken çoktan Katherine'nin numarasını tuşlamıştım.

"Merhaha ben Katherine! Şu an da meşgulüm. Acilse mesaj burakabilirsiniz ya da daha sonra tekrar deneyin."

"Telefonunu kapatmış," dedim Klaus'a. Kafasını salladı ama pek duymuşa benzemiyordu. Yanına oturup kafasını kendime çevirdim. "Neden gitmiş?"

"Söylemedi. Şirket uzun zamandır Londra'daki şirketin başına geçireceği güvenilir bir temsilci arıyordu. Her ne olduysa Elijah buna gönüllü olmuş." Hızla mesajlaşma uygulamasına girip kızlarla olan grubumuza bir mesaj bıraktım.

Caroline: Yarım saat içinde Katherine'de buluşalım. Kırmızı alarm.

"Beni Katherine'e bırakır mısın?" Bugünlük uykumun böyle içine edilmişti işte. Bana kahve gerekiyordu. Ama o kadar uykum vardı ki kahve şelalesinde yüzsem gözlerimi açık tutamayacak gibiydim.

Klaus'u odadan çıkardıktan sonra üzerime kazak ve tayt geçirdim. Lavaboda yüzümü yıkadım. Hem az olan makyajımı geçirmişti hem de uykumu biraz olsun dağıtmıştı. Klaus da üzerine rahat bir şeyler geçirdikten sonra çıktık.

Yolda durup herkese kahve aldığımızda kendime iki tane almıştım. Birini yolda bitirdikten sonra uykum hala yerli yerindeydi. Normal zamanda hemen kaçan uykum kaçması gereken zamanda yerli yerindeydi. Caroline şansı böyle bir şeydi.

Soğuk havaya adım atarken bu gece planlarım arasında Elijah'yı geri getirmek vardı. Bunun için Klaus'u görevlendirmiştim. Beni bıraktıktan sonra yanına uçacaktı.

Josh'un tepkisinin iyi olacağını düşünmüyordum ama sadece birkaç saatliğine tolere edebilirdi. Aiden onu yumuşatır diye düşünüyordum.

"Uçaktan inince mesaj at. Umarım Elijah'yı dönmeye ikna edebilirsin," dedim ona son kez dönüp. Arabaya yaslanmış ellerine hava üflüyordu.

"Merak etme. Bir şey olursa beni ara. İletişimi koparmayalım."

Karşılığında el sallayıp zili çaldım. Katherine ağlamaktan kızarmış gözleriyle kapıyı açtı. Araba sesini duyduğumda Klaus'un gittiğini anladım.

Karşımda ağlayan arkadaşıma sarılıp içeri geçtim. Elimdeki poşeti tüm kızların oturduğu salondaki masaya bıraktım. Ceketimi çıkardıktan sonra kahveleri kızlara uzattım.

"Uzun bir gece öyle değil mi?"

you're mine | klarolineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin