on bir

349 85 8
                                    

Klaus'la uyuduğum beşinci gece çalan telefonumun sesi beni uyandırmıştı. Saatin 2.45'i göstermesi yetmiyormuş gibi bir de arayanın Tyler olduğunu görmem öfkenin yavaşça damarlarıma süzülmesine neden oldu.

Ayaklarımı sarkıtarak olabildiğince çabuk yanıtlamak için Klaus'un bana doğru yattığından dolayı açıkta kalan tek kulağının üzerine yastığımı koydum. Bu saatte uyanırsa bütün günü bana zehir ederdi.

Çizgiyi kaydırarak telefonu kulağıma götürdüm.

Duyduğum ilk şey rüzgar sesiydi. Islıklar çıkararak Tyler'ın saçlarına değdiğini düşündüm. Eskiden oynadığım saçlarına.

"Caroline," dedi neredeyse fisıldayarak. Sesini duymamla onu ne kadar çok özlediğimi fark etmem bir olmuştu. Dolan gözlerimi kırpıştırarak yaşları geri göndermeye çalıştım.

"Efendim," dedim güçlü çıkarmaya çalıştığım sesimle. Fakat ona rağmen pürüzlü çıkmıştı sesim. Bir o kadar da kısık. Klaus'un uyanma ihtimali olduğu için bende fısıltıyla konuşmalıydım.

"Nasılsın?"

"İyiyim ya sen?" Kötüydüm. Ama dilim varmamıştı söylemeye. Alışkanlıktandı belki de. Belki de o noktada kaldığımı öğrenmesini istemeyişimdendi.

"Ah, idare ediyorum işte." Biraz duraksadı. Yutkunduğunu duydum. "Ben sana bir şey söyleyecektim aslında."

Eskiden yanında rahat olduğum insanla resmi konuşmak öyle zordu ki. Hâlâ sevdiğimden daha da zorlaşmıştı. Damlayan göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim.

"Seni dinliyorum."

"Ben Elijah'lara bir şey söylemedim. Senin anlattıklarını sordular, onayladım. Haberin olsun."

"Tamam. Teşekkür ederim," dedim zar zor hıçkırıklarımı bastırırken. Engellemekten boğazım acımaya başlamıştı. Hem kapatmak istiyordum hem de kapatmamak. Hem unutmak istiyordum hem de anılarımızı hatırlamak istiyordum. Sanırım delirmiştim. Her şey o kadar üst üste gelmişti ki. Delirmiş olmam gayet normal olurdu.

"Gerçekten sevgili misiniz o çocukla?" Yönelttiği soru ile duraksadım. Demek arkadaşlarım bunu da söylemişti. Ondan gizlim saklım yoktu. Kelepçenin sebebini biliyordu, yalan söylemeyecektim.

"Hayır," dedikten sonra kolumu ağzıma dayadım. Bir kere hıçkırdıktan sonra susmakta olan Tyler'ın konuşmasını bekledim.

"Hoşçakal, hoş çakal Caroline." Telefon kapanımınca hıçkırıklarımı saldım. Gözyaşlarım boynuma süzülüyordu.

Yatakta cenin pozisyonu alarak elimdeki telefondan Tyler'ın sosyal medya hesabına girdim. Silinmiş olan fotoğraflarımız ile Tyler artık yalnız olduğunu ilan etmişti.

Biraz aşağıya indiğimde benim çektiğim fotoğrafinı gördüm. Profilinde benimle ilgili kalan tek şey buydu. Tıklayıp fotoğrafin altındaki açıklamayı okudum.

Sana takıldı aklım, geceleri hiç uyuyamadım. O zaman gülerek yazılan sözler şu an benim ağlamama sebep oluyordu.

Sanki şu an uyuyamamış beni düşünmekten gibi hissetmiştim. Ama öyle olmadığını biliyordum. Muhtemelen Elijah'ın yanından yeni ayrılmıştı. Ve benim bu saatte uyumayacağımı düşündüğünden aramıştı.

Eskiden bu saatlerde hep film izlerdim. Çoğunlukla bilim kurgu olsa da arada aşk filmi de yer alırdı bilgisayar ekranımda. Tyler'la hikayem de tipik bir aşk filmine dönmüştü. Yanlış anlamış, beni dinlememişti. Kırmıştı, kırmıştım. Her hikayenin bir sonu vardır. Ama önemli olan mutlu son değil midir?

Kafamda yankılanan ses doğruyu söylüyordu. Biz mutsuz bitmiştik. Seneler sonunda evlenmemizi beklerken bununla karşılaşmak bana sürpriz olmuştu. Burnumu çekerken telefonu komodinin üstüne koydum. Bağlı olmayan elimle yüzümdeki yaşları temizledim. Yenileri yerlerini çoktan almıştı bile.

"Umarım bu hıçkırıklarının sebebi o martıya benzeyen çocuk değildir."

Saçlarımda hissettiğim elle kafamı Klaus'un tarafına çevirdim. Gözleri kapalı bir şekilde benim saçlarımla oynuyordu. Beni rahatlatmaya çalıştığının farkındaydım.

"Beni aradı," dedim zar zor konuşarak. O kadar çok hıçkırmıştım ki artık vücudum istemsizece kasılıyordu.

"Ne diyor amına koyduğumun özürlüsü?"

Elimi saçlarına götürerek alnına düşen saçlarını geriye ittim. Yerlerinde durmayıp tekrar düştüklerinde hareketimi tekrarladım. Dikkatimi dağıtmamı sağlıyordu.

"Önemli bir şey değil." Mavi gözleri açıldığında direk benim gözlerimi bulmuştu. İkimiz de hâlâ birbirimizin saçıyla oynuyorduk.

"Öyleyse neden ağlıyorsun ki?" Omzumu silkerek onu yanıtladım. Çünkü anlatsam bile anlamayacaktı. Onun böyle bir şey yaşamadığından emin gibiydim.

İstediğinde umursamadığını biliyordum. Duygularının düğmesinin yerini biliyordu. Kapatıp açmak onun elindeydi. Ben ise aramaya cesaret edemiyordum. Çünkü bu duygularımı kaybedersem çevremdeki herkesi silebileceğimi biliyordum.

Klaus gibi olmak istemiyordum. Damlayan yaşı baş parmağını bastırarak sildi. Dudaklarımı birbirine bastırarak elimle karışık saçlarını daha da dağıttım. Birleşik olan eliyle belimi sardıktan sonra gözlerini yumdu. "Artık uyumalıyız. Saat çok geç oldu."

Bana sığınacağım bir liman sunmaya çalıştığının farkındaydım. Bunun için ona minnettardım. Yarın her şey eski haline dönecekti bunun da farkındaydım. Ama her şeye rağmen şu an güzel hissettiriyordu. Arkamı dönmeden önce dudaklarımı alnına bastırdım. Dönüp bağlı ellerimizi birbirine kenetledim.

"Kural ikiyi bir geceliğine görmezden gelebiliriz. İyi geceler Klaus."

Onun sesini uykuya dalmadan hemen önce duymuştum. Kulağıma fısıldanmıştı. Gülümsedim. Böyle zamanlarda onun birilerini umursayabileceğini düşünüyordum. Ama bu sadece bir roldü. Tıpkı benim yaptığım gibi.

"Yedi cüceler Caroline."

you're mine | klarolineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin