dokuz

417 89 1
                                    

İnsanın alışma süresi ortalama dokuz gündür. Biz sadece üç gündür bu durumda olsak da dokuz gün bile geçse alışamayacağımı düşünüyordum. Klaus'la her saniyemi beraber geçirmek istemiyordum. Ona zorundalıktan güvenmek istemiyordum. Farklı ortamda karşı karşıya gelsek birbirimize bakmayacakken şimdi bu halde olmamız çok saçmaydı.

O yoğurttu ben ise balık. Yan yana gelmemiz imkansızdı.

Gözüme giren güneş ışığına küfür ederek kalktım. Başım ağrıyordu, midem çalkalanıyordu ve ardı ardına duyulan mesaj sesleri tepemi attırmak üzereydi.

Yatağın benden olabildiğince uzak tarafında yatan Klaus ise bundan etkilenmiyor gibi gözüküyordu. Onun kadar umursamaz olabilmeyi isterdim.

Dağılan saçlarımı geriye atarak telefonumu elime aldım. Bonnie ve Elena onlarca mesaj göndermişti. Ekranı indirerek belli başlı mesajları okudum.

Katherine: Tyler bütün fotoğraflarınızı kaldırmış. Neter oluyor?

Katherine: Elijah'ya sordum. Ayrıldığınızı söyledi. Tyler dün gece baya dağıtmış. İyi olduğunu sanmıyorum. Sen nasılsın?

Katherine: Acil toplantı talep ediyorum. Bonnie'ye çoktan haber verdim bile.

Katherine: Mesajlarıma cevap ver. Endişeleniyorum.

Katherine: Ah, sikeyim. O çocuk da

Katherine: Oraya geliyoruz.

Gözlerimi şaşkınlıkla açarken onun numarasını tuşladım. Buraya gelemezdi. Adresi biliyor olamazdı. Ne yapıyordu bu kız?

"Buraya gelemezsiniz," dedim telefon açılır açılmaz. Kelepçe meselesini onlara açıklayamazdım. Çünkü daha önce suçum olduğunu bilmiyorlardı. Aiden ve Tyler dışında kimse bilmiyordu. Aiden da suçum olduğunu değil Josh'un iddia ettiği şeyleri biliyordu. Ki onlar çeyreği bile değildi.

"Nedenmiş o?" diyen Katherine ile yataktan doğruldum. Arkadan gelen araba sesleri tedirginliğimi zirveye taşımıştı.

"Çünkü," Düşün Caroline, iki saniyede bir bahane uydur. "Çünkü biraz yorgunuz. Şey dün gece az uyuduk da."

Hattan bir süre ses gelmeyince peşimi bıraktığını düşünmüştüm. Elena'yı atlattığım için seviniyordum. "Apartman kapısının şifresi ne demiştin?"

Buradaydılar. Arkadaşlarım gelmişti. "Ben seni hemen arayacağım," diyerek yüzüne kapattım. Acil durum planı yapmalıydım. Klaus'un kafasının altındaki yastığı çektim. Ona ihtiyacım vardı. Uyanmalı ve bana yardım etmeliydi. Bunca sese rağmen hala nasıl uyanmamıştı?

"Ne! Josh ikinci bir kelepçeyle buraya doğru mu geliyor," diye çığlık attığımda Klaus'un aniden gözlerini açarak benim gibi doğruldu. Şaşkınıkla gözlerini kırpıştırıyordu. Bu haline gülmemek için dudaklarımı dişledim.

"Üzgünüm böyle uyandığın için. Arkadaşlarım aşağıda ve bu halde olmamızın sebebini bilmiyorlar. Bana ayak uydur. Tamam mı?"

Ardı ardına dizdiğim cümlelerden sonra Klaus'un yüzü garip bir hal almıştı. Saçlarını geriye attıktan sonra konuşmadan önce yalancı birkaç öksürme çıktı dudaklarından. Yalancı öksürüklerinin altında hakaretler yatıyordu aslında. Geri zekalı ve aptal kelimelerini net olarak seçebilmiştim. Kafasının altından çektiğim yastığı sertçe kafasına geçirdim.

"Bu baş ağrımla sana tolerans göstereceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun dangalak! O koca kıçını kaldırmak için yalnızca on saniyen var. Hiç acımam çimdiklerim o yüzünü."

Yataktan ayaklarımı sarkıttığımda o da mecburen bu tarafa kaymıştı. Ayağa kalkıp kapıya ilerlerken söyleniyordu.

"Kız iyi hissetsin diye bütün gece uğraşalım o gelsin tehdit etsin. Bu güzel yüzüme dokunduracak göz var mı bende?"

Durdum ve parmaklarımın üzerinde kalkarak gözlerine baktım. "Var."

İşaret parmağıyla alnımı itip ayaklarımı yere basmamı sağladı. otomatın olduğu yerde durup kapıyı açtım. Az sonra kulaklarımın kanayacağının farkındaydım.

Klaus'u uyarmak için yana dönmüştüm ki Maddie'nin ince sesi duyuldu.

"Ne oluyor burada? Bu çocuk kim? Tyler'la neden ayrıldınız? Ellerinizdeki bir kelepçe mi? Ne işi var o nesnenin? Göz altların niye mor? Kilo mu verdin sen?" diye dizdi soruları arka arkaya.

Diğer kızlarda kollarını göğüslerinde birleştirmiş halde bize bakıyorlardı. Onları hiç bu kadar korkutucu görmemiştim.

"Bize açıklama yapmak için on saniyen var."

Yutkunduktan sonra durumu kurtarmak için gülümsedim. Klaus'un koluna girerek kapıyı sonuna kadar açtım.

"Şey," Klaus'un gözlerini üzerimde hissetmemle durumun komik mi yoksa korkunç mu olduğunu çözmeye çalıştım. İki şıkkıda işaretledi beynim.

Gülümsemi büyüterek karşımda duran kızlara çevirdim bakışlarımı. "Evimize hoşgeldiniz."

you're mine | klarolineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin