Bölüm #3

4.8K 507 204
                                    

Dans etmeye başlamasından yarım saat sonra Jimin, Jungkook'un uyuduğunu fark etti. Sonunda yuvasına yığılmış, etrafı beş tane, birbirinin aynı, büyük siyah hırkalar tarafından çevrelenmişti. Jimin rahatlatıcı bir playlistle birlikte onu etkisi altına alacak rahat hareketler seçmişti ve işe yaramıştı. Kendiyle gurur duyuyordu. Jimin onu içeri tıkmamayı hatta ona dokunmamayı seçmişti böylece kokusu üstünde kalmazdı. Jeongguk'un ona güvenmesine ihtiyacı vardı. Çok huzurlu görünüyor... Bu iyi.

Sessizce odayı terk etti ve Taehyung'u aradı.

"Tae? Seni rahatsız etmiyorum değil mi?"

"Hayır, hayır gerçekten sorun yok! Jeongguk'la nasıl gidiyor?"

"İyi... Şey, benden deli gibi korkuyor ve alfalar hakkında pek bir şey bilmiyor, tehlikeli olmamız dışında. Bu kolay değil ama şimdi huzurlu bir şekilde uyuyor. Benim dairemde uyumak bile istemedi, Tae!"

"Gerçekten açık konuşmak gerekirse, korktuğunu biliyordum. Sana söylemedim çünkü Tamamen-Korumacı-Mod'una geçmeni istemedim."

"Uh, gerçekten öyle mi oluyorum?" Jimin kaşlarını çattı.

"Evet, ama ayrıca bu Jungkook'u sana göndermemin sebebi, anlarsın ya? Ekstra ilgiye ihtiyacı var. Bazı alfalar onun korkuları yüzünden aşağılanmış hissedebilir ama senin öyle hissetmeyeceğini biliyorum."

"Sanırım bu beni çok endişelendiriyor ama aşağılanmış hissetmiyorum, haklısın. Bana yardımcı olacak başka sırların var mı?"

"Onun bir tane var ama ben ne olduğunu bilmiyorum."

Jimin gözlerini kısarak boşluğa baktı, karşısında Taehyung varmış gibi hayal ediyordu.

"Ne demek istiyorsun?"

"Biri ona yaklaştığı zaman hep telefon ekranını saklıyor."

"...Herkes bunu yapar, Tae! Sadece ağzı sıkı biri, bu o kadar da büyük bir şey değil."

"Ama o kişinin mesajlarını okuduğunda hep dehşete kapılmış gibi görünüyor. Sen de fark edeceksin, güven bana."

Jimin bir süre sessiz kaldı Jeongguk bütün gün onun yanında telefonuna hiç bakmamıştı. Ne olabilir ki? Jeongguk başını belaya sokan öğrenciler gibi gözükmüyordu. Jimin kanının damarlarında kaynadığını hissetti, gidip Jeongguk'a onu tehdit eden birinin olup olmadığını ve yardımcı olup olamayacağını sormasını isteyen hisle savaşıyordu. Bu senin takınman gereken bir tavır değil, Park Jimin.

"Hala kızgınlık öncesi döneminde mi?" dedi Tae.

"Evet, yarın başlayacak olmalı."

"Endişeli misin?"

"Öyleyim, Tae... Tamamen güvenden yoksun. Bu görev için yeterince iyi olmadığımı düşünüyorum ve bu konu hakkında onun çok nazik olması her şeyi daha kötü yapıyor."

"Bunu yapabilirsin, Jimin. Jeongguk benim erkek arkadaşım olmadığı için tuhaf hissediyor musun peki?"

Hissediyor muyum? Hiçbir fikri yoktu. Belki de hissediyordu?

"Hayır, sorun yok. O biraz utangaç, gerçi, her şeyi tuhaf yapan da bu. Bu konu hakkında konuşurken pek rahat değil. Ama ilişkilerim hakkındaki tecrübelerimle ilgileniyor gibi görünüyor."

"Ona şeyden bahsettin mi?..."

"Hayır, muhtemelen kafayı yerdi... Sana karşı değil tabii, Tae ama kızgınlık öncesinde çok duygusal ve paranoyak oluyor yani bu söylemek için en kötü zaman olur."

light is burning | jikook [türkçe] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin