Bölüm #10

4.3K 454 142
                                    

Sonraki günler sakin geçmişti, ta ki Jimin karnını ağrıtan bir mesaj alana kadar: Jeongguk dairesini çoktan terk etmiş ve Yoongi pratik odasını tamamen temizleyene kadar alfaya bunu söylememişti.

— Buraya gelmeni ve yeniden kızgınlığın kokusunu almanı istemedim, velet. — Yoongi

Jimin sessizlik içinde telefonuna bakakaldı, iğrenç hissediyordu. Jeongguk çoktan yurda dönmüştü ve onunla bir kez bile iletişime geçmemişti.

"Jimin..." Taehyung fısıldadı. "Jimin, lütfen yapma—"

"Eve gidiyorum."

Taehyung anında konuşmak istemediğini anlamıştı ve Jimin bunun için minnettardı. Şu andan itibaren tek bir kelime sarf etmek gibi bir planı yoktu. Biraz huzura ve sessizliğe ihtiyacı vardı. Öğrencileri olmadan bir haftası daha vardı ve bunu unutmayı denemek ve daha iyi olmak için kullanabilirdi. Ama nasıl hissediyorum? Üzgün? Bomboş?

"Ne zaman ihtiyacın olursa beni arayabilirsin, Jimin." dedi Taehyung Jimin evden gittiğinde.

Jimin başını salladı ve koridorda kayboldu. Otobüse bir robot gibi binmişti ve insanlar ona endişeli bakışlar atıyordu. Duydukları en depresif kokuyu salgılıyor olmalıyım... Hiç umrunda değildi, doğrusu. Bu insanlar onu nasıl anlayabilirdi ki? Onlar kızgınlıktaki bir omegayla dört gün geçirmiş ve sonra o omegaya aşık olmuş muydu?

Jimin eve girip kapıyı arkasından kapattığında, Jeongguk'un kokusunu hatırlatan o şeyle karşılaşıvermişti. Her yerdeydi - koltukta, banyoda. Nasıl başka bir şey düşünebilirdi ki? Televizyonun önündeki mindere oturdu, koltuğa oturup omegayla sarıldıkları tüm o anları hatırlamak için kendini çok güçsüz hissediyordu. Televizyonu açtı. Iron Man ekranda belirmişti, kırmızı ve güçlüydü ve Jimin sesli bir hıçkırıkla birlikte yere yığıldı

Dayanamıyordu.

•••

"Dün yemek yedin mi, Jimin?"

"Pek sayılmaz."

"Yemelisin. Hadi öğle yemeği için buluşalım, olur mu? Her zamanki yerde. Yoongi de orada olacak."

Jimin telefonu kapamıştı, bu haldeyken Taehyung ve Yoongi ile buluşmak istediğinden emin değildi. İki gündür duş almamıştı ve uyuyamıyordu. Şu an bir ölü gibi gözüktüğüme eminim. Kendini yataktan kalkmak ve biraz temizlenmek için zorladı, hala suya girmek için yeterince cesur hissetmiyordu. Jeongguk'un teni dışında ona dokunan her şey işkence gibiydi.

•••

"Çok kötü görünüyorsun, Jimin." dedi Taehyung, Jimin ikisinin önüne oturduğunda.

"Teşekkürler."

"Öğleden sonra İngilizce dersinde Jeongguk'u göreceğim. Sana mesaj atmasını söyleyeceğim."

"Umursayacağını sanmıyorum."

Jimin bütün hayatı boyunca bundan daha çaresiz hissetmemişti. Nasıl hayatına devam edebilirdi ki? Jeongguk onu tamamen görmezden geliyordu. Yoongi birden elini Jimin'in dizine koydu, Taehyung'un kaşlarını kaldırmasına neden olmuştu. İkisi de onu kızgınlığı dışında böyle ilgili görmemişti.

"Ona bir mesaj gönder. Şimdi."

"B-ben ona ne söyleyeceğimi bilmiyorum..." Jimin tereddüt ediyordu.

"Ona kahve ya da her ne boksa içmeyi istediğini söyle. Bebek değilsin, bunu nasıl yapacağını biliyorsun."

Aslında, bildiğimden emin değilim! Yoongi'nin fikri iyi bir şey yapıp onu cansızlığından kurtarmıştı. Taehyung'un Jeongguk'un numarasını telefonuna kaydetmesine izin verdi ve alt dudağını dişledi, gergindi. Titreyen parmaklarıyla mesajı yazdı.

light is burning | jikook [türkçe] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin