Bölüm 8:Çaresizlik...

73 37 21
                                    


İyi Okumalar.

(Asra'dan Anlatım... )

Gözlerimi açtığımda karşımda onu hiç beklemediğim biri vardı.Fırat.

"Fırat?... Senin ne işin var burada? "
"Ben...Şeyy... Seni merak ettim olanları öğrenince seni merak edip geldim."
"Yalan söylüyorsun."
"Hayır,Söylemiyorum."
"Seni yalan söylediğini anlayacak kadar tanıyorum."
"Tamam ama sen önce kendine bir gel de anlatırım."

Aklıma Mert'e olanalar gelince ayağa fırladım ve alt kata inmek için koridora çıktım ki.Bir el belime sarıldı ve beni sert vücuduna yaslayarak durdurdu.

"Hey, hey!... Nereye böyle?"
"Bırak beni Baran! "
"Bak ben senin hiç yorulmana izin vermeyeyim.Merti adamlar alıp götürdüler ve ailesine haber verdiler...Bizim dışımızda herkes onun intihar ettiğini sanıyor."
"Ne!? İntihar ettiğini mi?...Sen ne yapmaya çalışıyorsun!"
"Canım sıkılıyordu bende şöyle yap-"
"Tamam tamam ya anladım... Ve bu arada beni sarmayı bırakabilirsin."

Baran hâla beni sardığını fark ederek.

"P-pardon"

Dedi ve bir iki adım gerileyerek bedenini benden ayırdı gözlerimiz birbirine kilitlenirken Fırat yanımıza geldi.

"Asra uzatmamın bir anlamı yok...Hadi gelde sana olanları anlatayım tatlım."

Ben ona doğru gülümseyerek anlayışlı bir şekilde başımı sallayarak giderken,Baran arkamdan.

"Hadi git tatlısı!"

Diye dişlerinin arasından mırıldandığını duydum.Umursamadan Fırat ile birlikte odama gidip yatağıma oturduk. Suskunluğu sinirimi bozmuştu ki.

"Fırat neler olduğunu anlatma gibi bir düşüncen var mı? Yoksa ben kalkayım canım."
"Asra saçmalama da anlatayım artık."
"Ah demek konuşmaya niyet edebiliyorsun...Neyse bana her şeyi anlat."
"Asra sus artık anlatayım... Bak hızlıca anlatacağım...Ağabeyinin öldüğü gün... "

Evet yine kalbimde bir şeyler hareketlenmişti sözleriyle.

"Normal bir şekilde yolda yürüyordum arabam bakımda olduğu için. Sonra birden birini gördüm arabaya başını yaslayıp derin düşüncelere dalmıştı... Yüzü bana tanıdık gelmişti ki,onu senin doğum gününden hatırladım partiyi yarıda kesip seni alıp götürmüştü ağabeyin yani... Elimi omzuna attığımda sinirle aniden kolumu döndürdü.Yemin ediyorum o bakışlarıyla beni öldüreceğini sanmıştım ona seni anlattım,doğum gününü falan filan,beni hatırlayıp serbest bıraktı,ona bir şeyler sordum iyimi diye.Hemen ileride bir kafe vardı oraya gittik ve hemen kendine bir çay aldı. Çayını bitirmeden kendine gelemeyeceğini başının çok ağrıdığını söyledi... Neyse işte ben ona sorular sorarken telefonu çaldı ve kalkıp dışarıda konuştu, geldiğinde oldukça sinirli ve endişeli görünüyordu
ona kötü bir şey olup olmadığını sordum,ama hiç cevap vermedi. Sinirle daha yeni gelen sıcak olan ikinci çayını bir dikişte içti,benim bile boğazım yanmıştı onu izlerken. Sonra hırsla ellerini saçlarında gezdirdi düşünceli bir şekilde sonra ayağa kalktı benim yüzüme yaklaşıp kısık sesle bir yandan elini omzuma yerleştirerek şöyle dedi
'Bak koçum şuan çok çaresizim ve tek güvenebileceğim kişi sensin her ne kadar seni çok uzun zamandandır tanımasamda.İşte sen anla ne kadar çaresiz olduğumu,kısacası uzatmadan sana söyleyeyim. Şimdiye kadar hiç kimseden bir şey istemedim ama şuan senden istemek zorundayım delikanlı... Asra'yı uzun zamandır yakından tanıdığını ve ona karşı hiç bir şey hissetmediğini az çok anladım. Neyse bak senden tek isteyeceğim Asra'ya belli etmeden onu koruman sana tek söyleyeceğim bu.Asrayı koru delikanlı..."
Başını öne eğdi mahçupmuş gibi bende ona seni koruyacağımı söyledim...Acil bir işi olduğunu söyleyip hemen gitti ve iki saat falan sonra öldüğünün haberini aldım... Başın sağolsun canım benim! "

Uzun konuşmasının ardından derin düşüncelerimden ve dışarıya belli etmek istemediğim hüznümden kurtulmak için bir şey söyleyecek'ken.

İkimizde birbirimize boş boş bakıyorduk ki birden bakışlarımız aniden açılan kapıya yöneldi...

Arkadaşları onun her şeyiydi tek mutluluk kaynağıydı...Her şeye dayanabilirdi belki ama arkadaşlarına...

🌙️Bölüm Sonu️.🌙️

Mutlu Olacağım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin