10. BÖLÜM

710 35 4
                                    

Sabah kalktığımda Nefes'in bana yapmış olduğu nefis kaşarlı omletin kokusunu aldım. Ona günaydın panpa öpücüğü verip lavoboya gittim. Yüzümü yıkadım. Saçlarımı taradım. Yatağımı toplayıp gri bir kazak ve mavi pantolon giydim ve mutfağa geldim. Hemen gözlememi alıp hızla yemeye başladım. Öyle lezizdi ki... Nefes harika gözleme yapardı. Onun gözlemelerine hayrandım. Hemen yedim ve tabağımı lavoboya götürüp yıkadım. Hemen çantamı aldım. Nefes ve Erdem'de geldiler. Montlarımızı giyip arabaya bindik. Ufak bir şarkı eşliğinde sessizce hastaneye gidiyorduk. O sırada telefonuma mesaj geldi:

Kutay: Günaydın hanfendi.
Ben: Sana da günaydın beyfendi.

Sonra birden Yaman aklıma geldi. Onu aklımdan tamamen çıkarmıştım. Acaba ne hissetmişti?
Ona mesaj attım.

Ben: Yaman dün nerdeydin? Göremedim seni.
Yaman: Kutay hocayla beraberdin. Seni rahatsız etmek istemedin.
Ben: Gelseydin.
Yaman: Beni sevdiğinden emin misin?
Ben: Tabi ki...
Yaman: O zaman hep yanımda duracaksın. Bitti. Hastaneye geldiğin gibi beni buluyorsun.

Dediği anda çevrimiçilikten çıktı. Gerçekten Nefes'in dediği gibi herşey çok karışacaktı.
Hastaneye geldiğimiz zaman Emir'de oradaydı. Hemde hastane önlüklerini giymişti. Beni görünce hemen bana doğru geldi.
"Ulya sana bişey söylemem lazım." dedi fısıldarcasına. Nefes ve Erdem bana gidiyoruz işaretini verdi.
"Bak ben sana numaramı vereyim. Sonra ararım seni."
"Tamam. Ver hadi." dedi. Bende hemen numaramı verdim. Onun numarasını aldım. Telefonuna baktığımde beni yenge Ulya olarak kaydetmişti.
"Sonuçta yengem gibi bişey sayılırsın." dedi sırıtarak. Bende onu kaynım Emir diye kaydettim. Bende ona:
"Sonuçta kaynım gibi bişey sayılırsın." dedim kahkaha atarak. O da gülmeye başladı. Vedalaştık ve ben asistan odasına gittim. Nefes ve Erdem oradaydı. Üstünü değiştirmişler, konuşuyorlardı. Hiç onları rahatsız etmeden hemen hastane önlüğümü giydim. Kimlik kartımı taktım ve çıktım. Hemen toplanma alanına geldim. Yaman bana sinirli bir şekilde bakıyordu.
"Neden geç geldin?"
"Zaman söylemedin. "
"Geç gelmeyeceksin." dedi kolumu sıkarak. Sevecen olan çocuk birden canavara döndü.
"Eğer bir daha geç gelirsen çok kötü olur!" dedi bana bağırarak. Ben susmuş onu dinliyordum. Herkes geldikten birkaç dakika sonra Kutay geldi.
"Bugün hepimizin ilgileneceği vaka var. Haydi!" dedi. Onu takip etmeye başladık. Ben Yaman'ın yanında yürüyordum. Geri kaldığım zaman kolumdan beni çekiştiriyordu. Birden hastane giysilerinin depolandığı yere geldik. Orada bize hızla karantina giysilerini verdiler. Ne oluyordu?
"Tehlikeli bir vaka var. Eğer sandığım gibi bir sonuç ortaya çıkarsa...karantina altına alıncak hastane..." dediği anda fısıltılarla konuşulmaya başlandı.
"Sessizlik...eğer böyle olursa hastanenin bir bölümü karantina altına alınacak." dedi ve yürümeye başladı. Aynı zamanda da mide bulantılarım başlamıştı benim.
Hemen karantina odasına geldik. Ve bir kadın vardı. Entübe olan...
Hemen kadına yaklaştık ve kontrol etmeye başladık. Kutay konuşuyordu.
"Belgin hanım, bakın. Sizde hiç bilmediğimiz bir hastalık var o yüzden test yapacağız. Bildiğimiz bir hastalık çıkarsa tedaviye başlayacağız yoksa..." dedi. Kadın kendinden geçmişti resmen. Yüzü bembeyazdı. Hemen bana döndü.
"Ulya, hemen iğneyi al kadının kanını al." dedi bana hafif ciddi bir şekilde.
Bende hemen koşup iğneyi aldım. Kadının kanını alıp laborutuara gönderdim.
Hemen çıktık. Karantina elbiselerimizi çıkardık. Kutay yine konuşmaya başladı.
"Karantina içinde görevliler Ulya, Nefes, Azra ve Emir." dedi ve Emir geldi.
"Bu Emir. Hastanemizde bizimle beraber artık." dedi ve Emir'i gösterdi. Emir ise Selda ile bakışıyordu. Beni görünce sevindi ve yanıma geldi.
"Dışındaki görevliler Selda, Yaman ve Erdem. Haydi!" dediği anda Yaman bana sinirli bir şekilde bakıp itiraz etmeye başladı:
"Olmaz ben içinde olmak istiyorum." dedi Yaman. Ama Kutay'ın kabul etmeyeceği gayet çok açıktı.
"Halla halla. Yaman görevini yapıyor musun?" dedi Yaman sinirli bir şekilde gitti. Sonra gitti. Azra o Emir'e de sinsi sinsi bakıyordu. Herhalde Emir'de herşeyin farkındaydı.
Azra bize sinsi sinsi bakarak gitti. Emir'de sırıtarak bize döndü.
"Napıyonuz baldızlar?" dedi. Nefes bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Birden Erdem'de geldi. Emir'e baktı ve:
"Kuzen? Napıyon beyaa!" dedi ve tokalaştılar. Bu sefer bende şaşırmıştım. Ne oluyordu? Yine mi tesadüfler sinsilesine başlamıştık?
"Siz kuzen misiniz?" dedi Nefes.
"Tabi bitanem. Kuzeniz."
"O zaman yenge Nefes." dedi Emir kahkaha atarak.
"Şimdi Nefes ile kardeş çıkarsak hiç şaşırmıycaz." dedim kahkaha atarak. Onlarda gülüyorlardı.
"Kuzen, iyi bak benim kızlarıma." dedi kahkaha atarak. Emir ise onay verdi.
"Tamamdır kuzen. Hele hele Ulya'yı." dedi bana bakarak. Bu kez ciddiydi.
Erdem Nefes'i öpüp gitti. Bizde labotuara ilerlemeye başladık. Karantina elbiselerini giydik ve hemen laborutuara girdik. Kadının kanı hâlâ kontrol edilmemişti. Bizde hemen onu makimeye koyduk ve beklemeye başladık.
"Ne yapıcaz şimdi?" dedi Nefes.
"Eğer bilimmeyen bir hastalık çıkarsa karantina altına alınacağız."dedim bende. Korkuyla Emir'e ve Nefes'e baktım. Birden karantina elbiseleriyle Selda geldi. Emir'de gayet memnundu bundan. Ama Selda'nın üzgün olduğunu görünce o da üzüldü.
"Azra'yı karantinanın dışına attı Kutay hoca." dediği anda Selda, Emir büyük bir ohh çekti.
"Lan eğer o kızla kalsaydık karantinadan çıktıktan sonra hemen piskoloğa giderdik. " dedi kahkaha atarak Emir. Selda ama hâlâ üzgündü.
"Ama hastanın durumu...kötü." dedi anda o sırada sonuçlar geldi. Korkuyla sonuçlara baktığım zaman...hemen koşmaya başladım.
"Herkes hiç biryere gitmiyor. Karantina altına alıyoruz bu bölgeyi."
dediğim anda insanlar olduğu yerde kaldılar. Hemen Kutay'ı buldum.
"Karantina altına alıyoruz." dedim ve hemen koşmay başladık. Kapıyı kapatırken Kutay:
"Burası artık karantina altında. Giriş çıkışlar yasak!" dedi. Adnan bey kapının arkasından:
"Kutay herşey senin elinde. Bakanlığa haber veriyorum." dedi ve gitti koşa koşa.
"Korkmayın, hadi çıkarın. Biraz atlatın şokunuzu. Ama yine gelin." dedi ve gitti. Hemen karantina elbiselerimizi çıkardık. O sırada o kadını gördüm. O da bizimle karantina altına alınmıştı. Benim yine midem bulanmaya başlamıştı. Hızla tuvalete gittim. Kusmaya başladım. Ağzımı sildikten sonra suratıma baktım. Resmen yüzümde çöküş vardı. Hemen yüzümü yıkadım. Rahatlamıştım.
" Uli, o kadında karantinada bizimle." dedi korkuyla Nefes. Birden Selda geldi.
"Ulya iyi misin?" dedi.
"İyiyim iyiyim." dedim. O da gülümsedi.
"Ulya sen bir kadın görünce kusmaya başladın. Neden?" diye sordu Selda. Bende donup kaldım.
"Nefes herşeyi anlat ona. Selda kimseye söyleme." dedim sadece. Nefes'te herşeyi anlattı. Ses kayıtlarını dinletti. Selda'ya herşeyi bir anda anlattığımız için büyük, koskocaman bir şoktaydı.
"Yemin ediyorum, şu anda bayılmamak elde değil." dedi.
"Azra böyle birisi işte." dedim bende. Selda aynada kendine baktı sonra:
"Hadi gidelim. Aşı çalışmalarına başlayalım. Ulya senin için o kadın sorun olmaz, değil mi?"
"Bana birşey yapmadıkça." dedim bende hafif gülümseyerek. Sonra dışarı çıktık. İnsanlar korkudan bir ileri bir geri gidiyordu. Ağlayan çocuklar vardı. Hemen karantina elbiselerini giydik. Kutay kadının yanında ona hem bakıyor, sohbet ediyordu. Geldik ve ben kadına:
"Haberleri aldınız..."
"Evet, aldım...iyileşecek miyim?"
"Bakın bu bilinmeyen bir hastalık, aşısı veya ilacı yok...bu yüzden..."
"İyileşemeyeceğim değil mi? " dedi. Bende hüzünle Kutay'a , Nefes'e ve Selda'ya baktım. Onlarda üzgündü.
"Bana kızımı getirir misiniz?" dedi bana. Ben tam cevap verecekken kadın konuşmaya başladı:
"Hamile, onu görmek istiyorum. Ve torunumun haraketlerini son kez hissetmek istiyorum." dedi bana. Bende Kutay'a baktım.
"Tamam, sadece 2 dakika." dedi Kutay.
"Kızınızın ismini söyleyin ben onu çağırayım." dedim hafif gülümseyerek.
"Hayat Kara." dedi zorla konuşarak. Bende hemen odadan çıktım. İnsanlar arasından "Hayat Kara burda mı?" dedim. Birden bir hamile kadın çıktı bana doğru yaklaştı ve:
"Benim. " dedi elini kaldırarak.
"Anneniz sizi çağrıyorda...karantina elbiselerini giymeniz gerek..." dedim ve depoya doğru yürümeye başladık. Karantina elbiselerini giydi kadın ve odaya doğru girdik. Annesi kızını görünce bir gıdımcık olsa bile sevindi. Belki kızını son kez görecekti...
"Biz gidiyoruz sen kal. Ne olur ne olmaz." ded Kutay kulağıma bende tamam işareti yaptım. Sonra Selda ve Nefes'le gittiler.
"İsterseniz ben gideyim." dedim. Ama kadın bunu kabul etmedi. Aynı zamanda kızıda.
İlk önce kadın kızının karnına dokundu. Haraketlerini hissetti torunun...gözünden yaş aktı. Kızıda ağlamaya başlamıştı.
"Anne, sen olmazsan ne yapacağım?"
"Artık bu hayatta sen savaşacaksın. Ben hep yanında olamam." dedi sonra zarla zorla büyük bir nefes alıp verdi.
"Anne kocam beni bıraktı ama..." dedi. Sonra kolundaki kocaman yaraya baktı.
"Anne bune? Doktor hanım?" dedi bana dönerek.
"Hastalığın belirtisi...bu hastalık deri hücrelerini hızla öldürüyor..." dedim üzüntüyle.
"Şu an birşey yapamaz mıyız? "
"Bakın bu tıp tarihinde sizin annenizde ilk defa yaşanmış bir hastalık. O yüzden şu anda ilacı veya aşısı yok..." dediğim anda Hayat annesine baktı.
"Anne...dayan bak yanındayım ben..."
"Artık zorla nefes alıyorum...sonuna geldim ömrümün..." dedi ve bu sefer daha zorlu bir nefes alıp verdi.
"Anne hayır gitme...son günlerim bebeğin doğması için..." dedi ve karnına dokundu.
"Bak bana diyor ki anneannem gitmesin, bana hırkalar örsün diyor"
"Üzgünüm hır..." dediği anda solunumu durdu. Kalbi durdu.
"Anne, anne!" diye bağırdı kızı.
"Kutay, Nefes , Selda!" diye bağırdığım anda geldiler. Selda kadını aldı.
"Şoku çıkar Nefes, solunuma bak Ulya!" dedi. Hemen solunuma baktım. Solunum desteği verdim ama solunum gelmiyordu.
Nefes şoku çıkardı ve Kutay kadını şokladı ama olmuyordu. Kalbi atmıyordu. Üzgün bir şekilde Kutay saatine baktı ve:
"Ölüm saati 13.49" dedi ve örtüyle kapattı kadının üstünü. Makineleri çıkardı.
Birden Selda geldi ve "Hocam Hayat hanım doğum yapıyor suyu geldi!" dedi şokla birbirimize baktık ve hemen kadının yanına geldik. Herkes kadının yanındaydı. Hemen o kişileri kadından uzaklaştırdık. Karantinada kadın doğum doktoru yoktu. Mecburen doğumu biz yapacaktık.
"Emir çabuk makası getir. Selda leğende sıcak su getir. Nefes uzun büyük havlu al Ulya kadını kontrol et! Doğum süreci başladı! " dedi Kutay bağırarak. Kadın ıkınmaya başlamıştı. Mecburen biz doğum yapacaktık. Malzemeler gelince hemen doğuma başladık. Kadının elini tutuyordum. Birden Kutay bağırdı:
"Kafasını gördüm. Hadi Hayat!" diye bağırdı. Hayat, daha da zorlanıyordu. Hâlâ bağırıp ıkınıyordu. Sonunda bebek geldi ve bebeğin göbek bağını kestik. Anne ile temasını sağladık. Bir kız bebek olmuştu.
"Adını ne koyacaksın Hayat?" dedi Kutay. Hayat hâlâ bebeğini öpüyordu. Sonunda cevap verdi:
"Belgin." dedi. Kutay'la bakıştık. Üzgündü. Sonunda herkes bizi alkışladı. Hayat ve bebeğini bir odaya aldık. Onu kontrol etmeyi hemşirelere bıraktık.
"Ulya?"
"Efendim?" dedim. Bana gülümsüyordu.
"Çocuğumuz olsa adını ne koyardın?"dedi hızlıca. Birden kaşlarımı çattım. Nerden çıktı bu? Hemen cevap verdim.
"Bilmem. Düşünmek gerek." dedim bende gülümseyerek.
Sonra yanağıma doğru eğildi ve öptü. Giderken birden öksürmeye başladı. Hemen koştum. Birden öksürüğü kesildi.
"İyi misin Kutay?"
"İyiyim. Hadi git sen karantinayı kontrol et." dedi. Kolundan tuttum ve tuvalete gitti. Bende korkuyla hemen  kızların yanına gittim. Giderken Yaman aradı.
"Kutay ile konuşmayacaksın!" diye bağırdı açar açmaz.
"Sussana!" dedim bende. Yaptığım şeyden pişman olmuştum.
"Sus! Karantinaya girmek için elimden gelen herşeyi yapacağım. Şimdi bir yerde dur!" dedi ve kapattı. Hiç dediğini umursamadım.
Kızları gördüm. Selda Emir ile konuşuyordu. Nefes'te telefondan Erdem ile konuşuyordu. 
Birden benim geldiğimi fark edince Nefes telefonunu kapattı ve Selda Emir bana döndü.
"Bebeğin adını ne koydular?" dedi Selda.
"Belgin." dedim üzgün bir şekilde. Onlarda üzüldüler.
Birden koşa koşa geldi bir hemşire bağırdı.
"Ulya hanım, Emir Bey , Selda hanım ve Nefes hanım!" dedi.
"Noldu ya?" dedik birer saniye arayla.
"Kutay hoca karantinaya alındı!" dediği anda şoka girdim.

Mafya ve DoktorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin