sürpriz

919 99 8
                                    

Yüzüne baktığımda her zamanki maskesinden farklı bir maske takıyordu. Eh, belki de maskesini bende bırakmamalıydı.

Bu adama bakınca aklıma yalnızca Hakan gelmesi gittikçe gerilmeme yol açıyordu. Aslına bakarsanız vücut hatları olarak fazlasıyla benziyorlardı. Yine de çoğu kişinin aynı vücut hatlarına sahip olması Hakan'a katil dememi gerektirmezdi. Adamın karnında dikiş izlerini olan bir fotoğraf gelmiş ben hâlâ onu katile benzetiyorum...

Sinirle aldığım derin nefes üzerime eğilen bedenle ciğerlerime geri kaçtı resmen. Öksürmeye başlarken benden uzaklaşıp kenarda duran su şişesini dudaklarıma doğru uzatmaya başladı. İçmem için bekliyordu ve bu pek rahat bir durum değildi. İçmemi beklemeden şişeyi kenara fırlatıp konuşmaya başladı:

"Siktiğimin suyunu içmeyeceksen dövmeye başlıyorum."

Bu kadar sinirlenmesine anlam yükleyemiyordum yine de onu onayladım. Katilinin önüne yatmış kurban gibiydim.

"Ne yapacaksın?"

"Sürpriz!"

Heyecanlı olduğunu hissedebiliyordum ama o mekanik ses bunu yansıtmakta pek iyi değil gibiydi. Yüzümde asılı kalan tebessümle onu izlemeye başladım. Güzel bir vücudu vardı ve benden daha güçlü olduğunu da inkar edemezdim. Saçları siyah ve gürdü ayrıca fazlasıyla yumuşak görünüyorlardı. Yalandan öksürmesiyle kendime gelerek ona doğru döndüm.

"Beni incelemen bittiyse artık şu pantolonunu çıkarsan diyorum."

Cümlesini tamamlamasıyla ayağa kalktım. Silahımı nereye koyduğumu anlamak için odaya göz gezdirmeyi de ihmal etmiyordum. Sandalyenin pek uzağında değildi, istesem uzanabilirdim. Yavaşça ileriye doğru adım atmamla konuşması bir oldu:

"Silahına uzanmanı hiç tavsiye etmem, Hakan'a zarar vermek istediğini hiç düşünmüyorum."

"Ona zarar veren ben değilim orospu çocuğu! Sensin!"

"Değilim."

Sakince konuşması beni daha da sinirlendirmekten başka bir işe yaramıyordu ama kendime bunu yapmak zorunda olduğumu hatırlatmaktan başka bir çarem yoktu. Nefes alışlarımın düzene girdiğini hissettiğimde hızlıca pantolonumdan kurtuldum. Vücudumda dolanan gözleri en sonunda gözlerimle buluştu.

"Üstündekini de çıkart."

"Tek bir dövme değil mi?"

"Fikrimi değiştirdim."

"Şart koşmuştuk, bunu yaparsan beni onunla konuşturacaksın."

Birkaç saniyelik duraksamadan sonra başını sallayarak onayladı. Sevinmeme fırsat tanımadan tekrardan vicdan azabı yaşamamı sağlayan cümleleri kurdu:

"Seninle konuşabilecek durumda mı bilmiyorum ama tamam. Malum yoruldu biraz. Her iki anlamda da."

Odaya onun kahkahası dolarken yalnızca anlamaya çalışıyordum. Şu an, burada biz ne yapıyorduk? Bir katil ve polis.

Bu düşüncelere dalmadan başımı hızlıca iki yana sallayarak onlardan kurtulmaya çalıştım. Ardından üstümdekini de çıkartarak, ona bakmadan sandalyeye oturdum. Sandalye dediğime bakmayın ama pek koltuğa benzer yanı da yoktu.

"Canın acıyabilir ama alışık olduğunu düşünüyorum."

Cümlesini söylerken boxer altını işaret etmişti. Kasıklarımdaki dövmeyi işaret ettiğini anlamıştım ama yüzüne bakmak istemiyordum. Hâlâ önüme bakarken ayağıma eğildiğini gördüm.

"Dövmeyi ayağıma mı yapacaksın?"

Cevabım yalnızca bir onaylama mırıltısıydı. O işini yapmaya başlarken başka şeyler düşünmeye çalışıyordum. Tamam, canım tatlı değildi ama yine de şu an bu dövmeyi onun yapması beni geriyordu.

Aklıma düşen anılarla başımı arkaya yaslayarak tebessüm etmeye zorladım kendimi.
Hakan'a karşı duyduğum ilginin ne olduğunu bilmiyordum. Benden bir yıl sonra gelmişti ekibe. O zamanlar 24 yaşındaydım ve taze bir komiser olduğum söylenebilirdi.

Ekibe ilk geldiğinde ondan ciddi anlamda hoşlanmamıştım, bana bir şey yaptığından değildi ama bakışlarında insanı rahatsız eden bir şeyler vardı. Kimseyle muhatap olmuyor, görevini yerine getirip köşesine çekiliyordu. Soğukkanlı yapısı benim için önemliydi, bunu sevmiştim. Yine de onu ekibinde istememe nedenlerimden biri karakteriydi. Fazla sert davranıyordu herkese, bunu görebiliyordum.

Ekibimin içinde doğan bir huzursuzluk istemediğim için ona çatıp duruyordum. Hiçbir şey yapmıyordu yalnızca dinleyip gidiyordu.

Yanlış yapan biri değildi ama bazı davalarda kendini fazla kaptırıyordu. Bu yüzden ona olan güvenim her zaman biraz sarsıntılıydı.

Bir yılın sonunda ona olan tavırlarımın diğer herkesten farklı olduğunu fark etmiştim. Düşmanım gibi davranmaktan başka bir şey yapmıyordum ve bunun sebebini ona bağlıyordum. İlerisi nasıl oldu bilmiyorum, Hakan diğerlerinden daha yakınım hâline geldi ve anlamsız bir şekilde bana karşı yumuşadı. Bu yüzden ona hep garip diyorum. Ama fark ettiğim diğer şey, ona haksızlık yapmam. Şimdi düşününce aptal gibi davranmışım.

Benden hoşlandığı belli olan birini fark edememişim bu zamana kadar. Komik olansa şimdi hiç fark etmeseydim diyorum. Güzelliğini ya da bana özel tavırlarını. Durumumuz malum, o can çekişiyor bense kuklayım.

Asfer'in hareketleri durunca ona doğru döndüm. Sessizce beni izliyordu. Onun bir şey söylemeyeceğini fark edince boğazımı temizleyerek uyarı yapmak istedim ama anlamıyordu, gözü dalmış da olabilirdi.

"Hey, heeey!"

Seslenmemle irkilse de bunu belli etmemeye çalışıyordu sanırım. Acelesi varmış gibi davranarak hızlıca yan tarafıma geçti.

Göğsüme doğru eğildiği için kasıldığımın farkındaydım ama rahatlamaya çalışıyordum. O işine başladığında canım acıyordu, cidden onun dövme yaptığını düşündükçe canım daha fazla açıyormuş gibi hissediyordum.

Cidden, yüzündeki maskeyle nasıl rahat edebiliyordu? Ona baktıkça nefesimin tıkandığı hissediyordum resmen ya da göğsüme yaptığı dövme yüzünden böyle hissediyor olabilirdim. Bilmiyorum.

İşini bitirdiğinde saat kaç bilmiyordum ama fazlasıyla yorgun hissettiğimi söylesem yalan olmazdı. Vücudumu izlerken kendiyle gurur duyuyor gibi olduğu için bakmak için eğildim ama üzerindeki bant yüzünden göremiyordum.

"Şuraya bir tane poşet koydum. İçindekileri aralıklarla sürersen daha az acı duyarsın. Her neyse, saat geç oldu. Gitme zamanı, sevgilim."

Cümlesini bitirdiğinde göğsüme bıraktığı ufak öpücükle kıkırdayarak odadan çıktı. Odadan çıkmasından hemen sonra kıyafetlerimi giyinirken aklıma gelen tek şey, Hakan ile konuşup konuşamayacağımdı.

KÖR | b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin