Albert, geçmeyen gecenin acısını dindiren uykusundan uyandı. Yatağından doğrulduğu anda geceden kalan tüm yorgunluğunu tekrardan hissetmeye başlamıştı. Uyku ile uyanıklık arasında düşünmeye başladı. Yataktan kalkmak için bir sebebi var mıydı, yoksa yatmaya devam mı etmeliydi ? Gerçi yatmaya devam etmesi için bir nedeni de yoktu . Kararsızlıktan nefret eden Albert, zor da olsa kalkmış ve mutfağa doğru yönelmişti . Her gün yemek yemek zorunda kalmak onu sıkıyor ve ona yaşamı hatırlatıyordu. Yemek yerken düşüncelere dalmaya devam etti. Neden sürekli acı çekiyordu ? Neden diğer insanlar gibi yaşayamıyordu ? Aslında bunları düşünmeye başladığı ilk günden beri kendince cevapları bulmuştu ama kabullenemiyor , başka cevaplar arıyordu. Çünkü içten içe biliyordu ki bir insanın sakat olduğunu kabul etmesi çok zor, üstelik sağlıklı insanlar arasında yaşıyorken. Evet, Albert sakat doğmuştu. Aslında kendisinin açıklayamadığı farklılığın sakat olduğu gerçeğiyle özetlemiş ve ondan kaçmaya başlamıştı. Evet, evet sakat doğmuş olması gerekiyordu yoksa neden diğerleri gibi düşünüp hareket etmesin ki ? Sonuçta diğer insanların sahip olduğu her şeye sahipti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAGAKİC
Short StoryHemen hemen her konudan gelecek aforizmalarımı sürekli ve kalıcı olması için burada toplamaya ve devam ettirmeye karar verdim. Siz okurlarıma bir şeyler katabileceğime inanıyorum. İyi okumalar.....