ALBERT 3

11 1 0
                                    

Albert, her şeyin sonuna doğru yaklaşıyorken, bir geceyi diğer gecelerden ayıran bir olay oldu. Albert, rüya görmüştü. Her şeyi değiştiren bir rüya. Albert'in rüyası, uyandığı anda başlamıştı ve öyle gerçekçiydi ki Albert gün başladı diye sövmüştü bile . O sıkıcı yatağından bu sefer daha çabuk kurtulmak isteyen Albert, hızlı bir şekilde yatağından kalkmaya çalıştı, ama nafile... Albert kalkamıyor, hatta yerinden bile kımıldayamıyordu. Hayır, olamaz! Albert, bu sefer gerçekten de sakattı. Albert, o şokla bağırmaya başladı ama ortalıkta sesini duyan kimsecikler yoktu. Albert o gıcırdayan yatakta uzun bir süre yardım gelmesini beklemiş ama ne yazık ki kimse de yardıma gelmemişti . Albert, neredeyse bir ömür geçirdiği rüyasından irkilerek uyandı. Biraz düşünmeye çalıştı. Kafasında soru işaretleri vardı. Hangi Albert gerçekti? Rüyasında sakat olan Albert mi, yoksa rüyadan uyanan Albert mi?
Artık Albert gerçekten bir hayatı olduğundan şüpheliydi. Nasıl emin olabilirdi ki ? Bir şeyin var olduğundan nasıl emin olabilirdik ? 5 duyu organımızla mı? Bir şeyi görüyor, işitiyor, hissediyorsak o şey var mı demek oluyordu ? Peki öyleyse neden rüyalarımız somut değillerdi ? Rüyalarda görüyoruz, işitiyoruz, hissediyoruz ama uyanınca kayboluyor. Aynısı neden gerçek diye adlandırdığımız hayatlarımızda olmasın ki ? Belki de bundan sonrası koca bir hiçliktir, diye düşündü Albert.Biz insanların gözünü belirsizlik korkutur. Hiçlik belirsizliğin ta kendisidir o yüzden hiçlikten, hiçlik kavramından korkarız ama aslında korkulacak bir şey değildir. Asıl korkunç olan şey, sırf bu korku yüzünden yaptıklarımız. Kabullenişlerimizin yerine kaçışlarımız. Albert anlamaya başlamıştı. Albert'in acılarının sebebi, dünyaya anlam yüklemesiydi. Ama yaşamdan bu kadar uzak, bu kadar nefret eden birisi nasıl olur da yüklediği anlamlar yüzünden acı çekerdi ? Asıl acı çekenler, bu dünyadan tat almak isteyen ama alamayan insanlar olmalıydı.Çünkü bu çok sevdikleri dünyada istedikleri gibi yaşamak isterler ama hiçbir zaman gerçekten istediği hayatı yaşayamazlar. Bunu anladıkları vakit artık hayattan tat alamaz olurlar. Albert'in Emin olduğu tek şey artık bu acılı dünyadan gitmek istemesiydi. Onun için son, belki de bir başlangıç olacak ve somut bir dünyada açacaktı gözünü. Belki de sadece son olacaktı. Bu iki durumdan ikisi de cazip geliyordu. Bunu nasıl yapacağını biliyordu. Bundan daha önce, sırf cesareti olmadığı için gerçekleştiremediği şeyi yapacaktı.

SAGAKİCHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin