Episode: 2

58 7 4
                                    




"Her gece sessiz çığlıklarımın genizimi yakan acısıyla boğuluyorum!"

İnsanın elinden sevdikleri alındığı zaman kıymetleri anlaşılırmış. Benimki de o misal. Hayatımdan iki kişi eksilince yalnızlığın ne demek olduğunu daha iyi anladım. Daha acım burnumda tüterken, özlemenin asıl kaybettiğimizde başlayan bir duygu olduğunu öğreniyorum. Umudunu yitirmiş biri kadar bitiğim. Yeni doğmuş bir bebek gibi sevgiye muhtaç. Solmuş bir çiçek gibiyim. Bitmiş bir kitap ve sönmüş bir mum. Çünkü elimden alınanlarla birlikte benliğimi de aldılar.

Ölüler ve yaşayanlar. Ölenler, öldükten sonra yaşarmış. Yaşayanlar da zaten ölürmüş. Buda hep böyle devam edermiş. Nasıl? Çok güzel bir masal dimi? Acıyla dolu. Ölümle şereflendirilen ve öfkeyle süslenen bir masal.

"Kardeşim!" kulağım tanıdık gelen sesi işittiğinde başımı kollarımın arasından kaldırıp etrafa bakındım. Sol tarafa baktığımda koridorun köşesinde duran Büşra, üstü yalpalanmış toz toprak olmuş bir şekilde duruyordu. Gözlerimiz birbirini bulduğunda bakışlarında anlam veremediğim duygular vardı. Sanki benim yaşadığım her şeyi o yaşamış gibiydi. Acı ve fazlaca hüzün ama bir o kadar da güçlü. Hızlı adımlarla yanıma gelirken bende hiç beklemeden ayağa kalktım. Kollarımız birbirimizin bedenlerini bulunca sımsıkı sarıldık. Saçlarımın arasından kulağıma doğru "Burdayım kardeşim, her zaman olduğu gibi yanındayım." Diye fısıldadı. Omzunun üzerine yüzümü kapattığım için sesim boğuk çıkmıştı. "Burdasın kardeşim." Diyebildim. Kendimi geri çekerek koltuğa oturdum. Büşra da yanıma yerleşip ellerini dizlerinin üzerine koydu.

"Belinay, 2 saat önce Cenk amca aradı... sonra yanın gelmek için bisikletime atladım. Hastaneye yakın bir yerde lastiği patlayınca böyle yere düştüm. Sıkıntı yok Ama hayattayım." Dedi zar zor konuşarak. Başımı çevirip yüzüne baktım. Sağ gözümden aşağı bir damla intihar etmişti ve ardından diğerleri.
"Büşra, karşımdaki odada yatıyorlar. Büşra ben ne yapacağım?" Dedim. Elini kaldırıp yanaklarımdan aşağı süzülen damlaları sildi.
"Dayanacaksın kuzum. Güçlü olacaksın. Ben varım yanında beraber atlatacağız." Diyebildi.

"İyiki varsın. İyiki..." hiç beklemeden Büşra'ya sarıldım ve gözlerimi kapattım.
"Her zaman olacağım, Sende iyi ki varsın." Dedi. Gözlerimi açtığımda odağıma köşede bize bakan bir genç girdi. Göz göze geldiğimizde sanki bir şeye yakalanmış gibi arkasını dönerek hızlıca gözden kayboldu. Büşra'nın kollarından kendimi geri çekerek,
"Büşra ben bir lavaboya gideyim." Dedim aceleyle.

"Bir şey mi oldu?" Dedi başımı iki yana sallayarak "hayır, hayır sıkıntı yok." Dedim.
"Tamam ben buradayım." Kafamı aşağı yukarı sallayarak yanından ayrıldım. Koridoru döndüğümde oradaydı. Çok uzağımda değil ama çok da yakınımda değildi. Durması için ona "Bakar mısın?" Diye arkasından bağırdım. Durmadı. Adımlarımı biraz daha hızlandırarak ona yetişmeye çalıştım. Sanki ne yaptığımı anlamış gibi oda adımlarını hızlandırdı. Tekrar seslendim, "hey! sana diyorum. Siyah ceketli." Duydu ama durmadı. Her ne kadar Bitkin bir halde olsam da koşarak ona yetiştim ve kolundan tuttum. Anında kolunu savurdu ve yere düşmeme ramak kalmışken beni kolumdan tuttu. "Afedersin!" Dedi. Kolunu ellerinin arasından çektim ve "neden durmadın?" Dedim.

Kaşlarını çattı sonra dudaklarını ıslatıp, "Yetişmem gereken bir yer vardı." Dedi kestirip atarak.
"Şey bana neden öyle baktınız?" Dedim utanan bir ses tonuyla.
"Birine benzetmiştim." Kısa ve net cevaplar ah hadi ama insanca konuşuyorum. Biraz naziklik. Kaşlarını havaya kaldırarak konuştu. "Rahatsız ettiysem kusura bakma." Kafamı iki yana sallayarak, "sıkıntı yok. Ben sizi tutmayayım." Dedim.

"İyi" deyip ceketinin yakasını düzeltti ve arkasını dönerek gitti. Bende Büşra'nın yanına gitmek için arkamı döndüm ve burun buruna gelmemiz an oldu. Gözlerini kısmış, kollarını göğsünde birleştirmiş ve sol ayağını ritimli bir şekilde yere vurarak öylece duruyordu. Ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken ondan önce davranıp,
"Tanımıyorum, bilmiyorum, alakam yok." Dedim. Cevap vermesini beklemeden yanından sıyrılıp acılarımla dolu odaya ilerledim.

Odaya girdiğimde üstleri karla kaplı asfalt gibi beyaz örtü ile örtülmüştü. Öylece kapının yanından onlara baktım. Aileme. Bugün mezara girecek, üstüne toprak atılacak olan aileme baktım. Omzuna bir elin dokunmasıyla olduğum yerde irkildim.

"Cenaze işini ben ayarladım, Sende eve git. 2 saat sonra konum atarım mezarlığa gelirsiniz." Dedi tok bir ses. Bakışlarımı sesin sahibine yönelttim. "Tamam Cenk amca." Dedim. Ardından beraber odadan çıktık. Büşra koridorda duvarın önünde ayakta bekliyordu. Çıktığımızı gördüğünde yanıma gelerek elimden tuttu. Cenk amca yanımızdan ayrılırken arkasından "cenk amca," diye bağırdım. Yarı arkasına dönük bir şekilde bana baktı. "Sağol." Dedim. Başını sallamakla yetindi. Bende aynı şekilde karşılık verdim ve arkamı döndüm. Büşra ile hastanenin çıkışına doğru ilerledik.


Yarım saat sonra evimin orada durduk. Büşra taksi parasını öderken ben çoktan arabadan inmiştim. Büşra da yanıma geldiğinde evime odakladığım bakışlarımı ona çevirdim.

"Bak burası evim, artık evimize hoş geldin diyemem. O yüzden evime hoş geldin Büşra!" Dedim. Sırt çantamın ön gözünden anahtarımı çıkararak binanın kapısını açtım. Kendimi içeri attım ve merdivenlerden 3. Kata çıktım. İşte buradayım. Evimin kapısının önünde. Anahtarlarımı kapının deliğine sokup çevirdim an kapı geriye doğru açıldı. İçeri adımımı attığımda ev annemin parfümü kokuyordu. Kokusunu içime çekmek istedim ama yapamadım.

Gözlerim doldu. Burnum sızladı. Boğazım yandı. Sırt çantamı koridora bıraktım ve annemlerin odasına geçtim. O sırada kapı kapı kapanma sesi duydum. Arkamı dönüp baktığımda kapıya arkasını yaslanmış öylece duran Büşra'ya baktım. Odaya girdiğimde aynanın önünde babam ve annemin gençlik hallerin de çekilmiş olan fotoğrafları vardı. Fotoğrafı elime alıp yüzlerine baş parmağım ile elledim. Gözyaşım fotoğrafa damladığında hızlıca silip, pantolonumun arka cebine koydum. Odadan hızla çıkıp aynı hızla kendi odama girdim. Üstümdekini çıkartıp yatağın üzerine attım. O sırada Büşra odamın kapısında belirdi.

"N'apıyorsun?" Diye sordu.
"Üstümü değiştiriyorum Sen?" Diye cevaplarken bir yandan da dolabımın içinden siyah kazağımı üstüme geçiriyordum.
"Neden? Kıyafet değiştirmene gerek yok bana gidince benimkilerden giyersin." Dedi aceleyle. Üstüme siyah kısa şişme montumu giyerken Büşra'ya kısa bir bakış attım.

"Gülüm size gitmiyoruz. Ben başka bir yere gidiyorum."

Büşra şaşırmış bir halde bana bakarken,
"Nasıl? Nereye?" Dedi. Üstümü düzelttikten sonra karşısına geçip dikildim.

"Hakan abinin yanına..."


Ve Bölüm sonu... :)

Bölümü nasıl buldunuz?

yorumlarınızda belirtirseniz çok mutlu olurum.

Hissiz YolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin