" Hayat anlardan ibarettir. Bir an varsın, bir an yoksun."
"Hakan abinin yanına..."
Büşra'nın yanından gidip koridora bıraktığım çantamı omzuma astım. Hemen ardımdan gelerek yanımda dikildi. Bir kaşını havaya kaldırmış, elleri cebinde bana tip tip bakıyordu.
"Bende geliyorum." Dedi kesin bir tavırla. Kaşlarımı kırıştırıp, dudağımı serbest bıraktım. "Hayır, gelmiyorsun!" Kapıyı açmaya yeltenecekken kolumu tutup bileğimden çevirdi. Dudaklarımın arasından bir çığlık koptu.
"Belinay! sana fikrini soran olmadı bebeğim." diye tısladı.
"Elimi bırak lan!" diye bağırdım. Büşra elini yavaşça gevşetip bıraktı. Yüzüne sıcak bir tebessüm kondurarak "Ee hadi gidelim." dedi.
❧
Güneşin batmaya yakın saatlerinde Hakan abinin barının önündeydik. Büşra koluma girip,
"Belinay, böyle üst baş geldik ama..." sözünü bitirmesini beklemeden, kaşlarım çatık bir şekilde Büşra'ya, "eğlenmeye gelmedik Büşra! Hem bizim kıyafetlerimiz, başkalarını ilgilendirmez." Dedim.
Barın kapısına doğru ilerledik. İçeri adımımızı attığımız an ortamdaki kısık müzik ve dans eden insanlar bizi karşıladı. Büşra ile sağ tarafta barın olduğu kısıma gittik. Taburelerden birini çekip oturduğumda Büşra da yan tarafıma geçip oturdu. Arkası dönük bir şekilde tezgahın arka tarafındaki raflarda duran bardakları düzenleyen Hakan abiye seslendim.
"Kral bir baksana müşteri geldi." Hakan abi arkasını dönüp bana şaşkın şaşkın baktı. Yüzüme ufak bir tebessüm yerleştirip bende ona baktım.
"Belinay! Kızım." Diye sevecan sesiyle tezgahın arkasından çıkıp yanıma geldi. Beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. Birbirimizden ayrılırken Hakan abinin omzuna sert olmayacak şekilde yumruk atıp,
"Hiç elliye merdiven dayamışsın gibi değil ha?" Dedim.
"Sen öyle diyorsan öyle olsun." Diyerek saçlarımı karıştırdı. Hakan abinin yanında az da olsa gülüyorum. Suratımın asılmasıyla, Hakan abi de elini omzuma koyup hafifçe sıktı.
"Başın sağ olsun, kızım." dedi. Dudaklarımı birbirine bastırarak kafamı salladım. Hakan abi tezgahın başına geçerek bize 2 tane gazoz verdi.
Hakan abi babamın en yakın arkadaşıydı. Babam küçüklüğümde beni buraya getirdiği için Hakan abiyi seviyordum. Onun da bir kızı vardı. 19 yaşında, Enfal adında pek konuşkan tiplerden olmayan bir kızdı. Elimdeki gazoz şişesini ileri geri itip duruyordum. Bakışlarımı şişeye kitlemiş kafamın içindeki düşüncelerle bir başıma kalmıştım. Dışarıdaki sesleri unutmuştum.
"Belinay!" Büşra'nın bana seslenmesiyle ona doğru döndüm.
"Efendim gülüm?"
"Sana sesleniyorum 2 saattir." Dedi.
"Duymamışım. Ne oldu?" Diye sordum.
"Gazoz bende tuvalet ihtiyacı yaptı." Baş parmağıyla omzunun üzerinden arkada duran lavaboları gösterdi. Hafifçe sırıttım ve "Tamam git. Ben buradayım." Dedim. Taburesinden inip yanımdan ayrıldı. Cebimde titreyen telefonumu elime alıp gelen mesaja baktım. Cenk amca bana mezarlığın konumunu atmıştı. Yanımdan konuşma sesleri yükseldiğinde başımı telefondan kaldırıp sağ tarafıma baktım. Barmen olan çocuk karşı taraftaki çocuğa bir şeyler söylüyordu. Telefonumu kapatıp masanın üzerine koydum. Telefonuma bakıyordum ama kulaklarım onlara dikkat kesmişti. Tamam azcık merak etmiş olabilirim ne konuştuklarını.