•B.4.|Ayn-i Rah

636 546 1.4K
                                    

Ölü Mektuplar •B.4.|Ayn-i Rah

Âşık Mahzuni Şerif-Sarhoş

El çek tabip kalbimden.
İçimdeki acı sarhoş.

"Kadere dayanmak, onu yenmek sayılıyor."

"Merhaba, bana neden gülümsemem gerektiğini hatırlatan adam:

İnanır mısın bilmem ama anason kokulum, sahiden gülüşlerimin sebebisin. Günlerdir, sırf ben gülünce izliyorsun diye kıvrılır oldu dudaklarım. Ruhuma ayna tutuyor sanki varlığın. Sen varsın diye gülüyor, içimde saklı kalmış bütün duyguları dışarı atıyor, ben de olup da fark edemediğim ne kadar güzellik varsa hepsini sayende yaşıyorum. Ah, ne kadar iyi geldiğini bir bilsen içime. Varlığın, kalbimi okşuyor sanki. Yumuşacık hisler bırakıyor yüreğimin orta yerine.

Yalnızca gülüşlerim değilsin, Bora.

Sen, iyi kilerimin baş tacı.

Sen, göğsümün altında şenlik.

Sen, gözlerimde huzmelerce ışık.

Sen, bütün güzel duyguların aracısı.

Sen, Lapsus'un anason kokan adamı.

Hep mutluluğuma sen sebep ol, olur mu? Senden başkasının adını duyunca çiçek açmasın bahçem. Senden başkası zikrettiremesin bana, içimdeki aşkı. Senden başka kimse böyle mektuplar yazdıramasın. Hiç hasret bırakma beni onlara. Şurimşine, hep bir özlem doğuyor kalbimin güneşiyle birlikte. Varken, yanı başımdayken bile hasretim sanki gözlerine. Ellerine, sesine, ben de bıraktığın her şeye.

Bir de, seni çok sevdiğim de kalsın aklının bir köşesinde.

Sevgiyle, Bora'nın papatyası."

İlk kez Lapsus'a gelmişti yokluğunda. Bir elinde rakı, bir elinde ondan kalan mektup... Okudukça içiyor, içtikçe daha çok okumak istiyordu. Bilmem kaçıncı kadehi devirmişti ama ne kızgınlığı hafiflemek biliyor, ne okumayı bırakıyordu. Evet, şimdilerde çokça kızar olmuştu. Hepsi de kendineydi. Nasıl fark edememişti, papatyasının gülüşlerinin sebebi olduğunu? Nasıl fark edememişti, o gülüşlerin altındaki göz yaşlarını? Nasıl fark edememişti, Duru'nun omuzlarına yaşamak istemeyeceği kadar yük bindiğini?

Kızgındı, çok kızgındı.

Onun ruhuna saplanmış kırıklıkları görememiş oluşuna kızgındı. Fark edebilseydi belki her şey çok daha farklı olurdu. Yardım ederdi en azından, birlikte omuzlarlardı hayatın yükünü. Hatta gerekirse hepsini Bora alırdı da, gitmesine izin vermezdi. Verir miydi hiç? Daha yaşayacakları onlarca güzel gün varken. Üç tane çocukları olacakken. İsimlerini bile koymuşken. Gitmesine müsaade eder miydi hiç?

Mektubu daha fazla okusa, daha fazla ona olanları düşündürtse hüznünün çok daha artacağından ve elinden bir kaza çıkacağından korktu. Dizlerinin üzerine bıraktığı zarfın içine mektubu yıpratmadan koyduktan sonra, ceketinin cebine bıraktı. Artık rakısıyla baş başa kalmıştı. Kaldırdı kadehi, yanaştırdı dudaklarına. Hep tam bu zamanda gelir, otururdu yanına. Sanki içmesin, kendine zarar vermesin diye gelirmiş gibi. Şimdi öyle olmamıştı. Kadehlercesini bitirip kenara savurmuş ve kaçıncı olduğunu hesaplayamadığı yudumun midesine doğru yol almasına izin vermişti.

Ölü MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin