BANA MI YAVŞIYOR NE?

703 64 1
                                    

Şaşkındım.Hem de hiç olmadığım kadar.Bunu beklemiyordum.Aklımdan bir sürü şey geçiyordu.Acımalı mıydım ona karşı?Yoksa üzülmeli miydim?Ya da bilemiyorum çok karışık hissediyorum.

Neden ameliyat olmamıştı ki? Bu okula gelebiliyorsa zengin olmalıydı.Peki neden tedavi olmuyordu?O kadar mı kötüydü durumu?

Kafamda ki bu düşünceleri bir kenara ittim ve saate baktım ceza süremiz dolalı bir saat olmuştu. Ne yani bir saatten beri onu mu düşünüyordum?Hızla oturduğum yerden kalktım ve kütüphanenin çıkış kapısına yöneldim.Okuldan çıkıp hızla otoparka gittim ve arabama bindim. Okulun ilk günü için fazla ekşınlı bir gündü.Sanırım sadece eve gidip tüm abur cuburları önüme alıp depresyona girmeyi planlıyordum.

***

Depresyona girmeyi planlıyordum değil mi? Tabi bu evde babam ve yeni sevgilisi ile karşılaşmadan önceydi. Babam,annem bizi terk ettiğinden beri çoğu şeyi boşlamıştı. Bunlara ben de dahildim. Annem, bizi terk ettiğinde 14 yaşındaydım. Bir nevi travma geçirmiştim. Babam da kendi içinde savaşlar veriyordu o günlerde. Biz hiçbir zaman çok neşeli bir aile olmadık. Ama hiçbir zaman mutsuz da olmadık. Kendi halimizde mutluyduk işte. Ta ki annemin psikolojik sorunları başlayana kadar. İlk başta etkisini o kadar fazla göstermeyen bir hastalıktı sonrasında ise annemin davranışlarına yansımaya başladı. Bana durduk yere bağırıp çağırmaya başladı, sonra babamla şiddetli kavgalara. En sonunda babam dayanamayıp soluğu biricik (!) sekterinin evinde alınca annem de onları bastı ve bizi terk etti. Anneme hastalığı yüzünden kızamıyorum bizi terk etti diye ama babam benim gözümde o gün bitmişti.Kafamdaki düşünceleri cırtlak bir ses böldü;

"Suada!! Canım, hoşgeldin seninle tanışmayı o kadar çok istiyordum ki!" buna daha fazla katlanamayacaktım

" Ben odama çıkıyorum."deyip yukarı çıkmaya koyuldum. Arkamdan babamın çıkan homurtularını duymazdan geldim ve odama girdim.

***

"Inanmıyorum ciddi olamazsın!" Ezgi ve Berra'ya dün kütüphanede olan her şeyi anlatmıştım ve şuan şaşırma evresindeydiler. "Eee neden tedavi olmuyormuş Suada bu çok ciddi bir konu sağlık sonuçta." Berra'nın söylediği şeyle kafamı ona çevirdim ve"İnan bana bende bilmiyorum." dememle birlikte zil çaldı ve kantinden çıkıp sınıfa girdik.

Tüm ders boyunca onu kesmiştim. Ah hadi ama midem de kelebekler falan uçuşmuyor tamam mı? Sadece o fazla çekici. Konuşamasa bile. Zaten konuşsaydı erirdim heralde, böyle bir çocuğun sesi nasıl olur tahmin dahi edemiyorum.

"Suada! Duymuyor musun beni? Kime diyorum ben!" sesiyle yerimden sıçradım Kazulet Meryem -biliyorum çok yaratıcıyım takma ad konusunda-yani fizik öğretmenimiz bana burnundan soluyarak bakıyordu. Ah hadi ama daha ne kadar çirkinleşebilirsin ki? "Kızım sana diyorum gel ve şu soruyu çöz kızdırıyorsun ama beni." Ahh yapma ama benim fiziğim 1 nasıl yapabilirim ki? Demek istedim ama tek diyebildiğim şey sadece bir "Peki." demek oldu. Ayağa kalktım ve hocanın yanına doğru ilerledim. Elindeki tahta kalemini aldım ve kafamı tahtaya çevirdim. Gördüğüm tek şey hayatımda gereksiz kategorisinde bulundurduğum x ve y'lerdi. Yapamayacağımı anlayıp arkamı döndüm ve hocanın defterinde bir şeyler karaladığını gördüm. Fırsat bu fırsat deyip kafamı bizim grubun olduğu yöne çevirip cevap ne anlamında işaret yaptım ve bilmediklerini belirten somurtkan ifadeyi yaptıklarında bende suratımı somurttum. Eh be Suada sen misin fizikten 1 alan rezil olucaksın şimdi diye düşündüm içimden ve hocaya yapamayacağımı söylemek için tahtaya geri dönüyordum ki o sırada bir şey fark ettim birinin elindeki defter. Bana en muhteşem bakışlarını atan Deniz'in elinde tuttuğu defter. İnanmıyorum sorunun cevabını bana göstermeye çalıştığı defter. Ah sanırım egom tavan yaptı bu çocuk bana yavşıyor mu ne?

ENGELSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin