3|| Bartu Alemdar

208 59 138
                                    

Merhabalarrr! Hızımı alamayıp çok uzun yazmış o yüzden 3 bölüme böldüm. Bugün 2 bölüm paylaşıp 3.'yü de yarın paylaşacağım. İyi okumalar!

"Anne ben çıkıyorum." dedim sırt çantamı omzuma atarken.

"Nereye kızım haber vermeden?"

"Haber verdim ya işte." dedim dün akşamı hatırlayarak. "Biraz sahilde dolanıp Irmaklara geçerim. Siz beni beklemeyin."

Kabul etmesini, daha fazla irdelememesini umdum.

"İyi bari, koltuk da biraz nefes almış olur. Tüm gün poponu devirip yatıyorsun, biraz D vitamini al."

Tam kapıdan çıkarken ayaküstü bile laf sokuşturuyordu kadın!

Koşar adım merdivenlerden inerken ayağım birbirine dolanınca kalp krizinin eşiğinden dönüp yüzüstü yere yapışmaktan son anda kurtulmuştum.

Apartman kapısını açıp Bartu'yu beklemeye başladım. Daha gelmesine 15 dakika vardı.

'Bu sıcakta niye böyle bir aptallık yaptıysan...' diye söylendi Zeliş.

Apartman kapısının önündeki merdivenlere oturup etrafa bakmaya başladım.

Dün akşam Doruk gittikten sonra yatağıma uzanıp tavana bakıp gülmüştüm saatlerce. 'Seni özlemişim.' demişti. Göz kırpmıştı yahu.

Doruk'a olan hislerim yıllar önce bitse de bu hareketleri içimde bir şeylerin kıpraşmasına sebep olmuştu.

Bu düşüncelerime 'Gazdır o gaz.' diye gülerek karşılık verdi Şükrü.

Ben sırıtarak etrafa bakarken araba motoru sesi duyduğumda Bartu'nun geldiğini düşündüm. Önümde lacivert bir spor araba duruyordu. Bartu'nun arabası bu muydu?

'Çocuk zengin kızım! Sahtesine gerek yok, direkt sevgili olun siz!' dedi Zeliş heyecanla.

Arabanın kapısı açıldığında ben hala kafamı kaldırmadan arabayı kesiyordum.

"Çok beğendin bakıyorum."

Duyduğum sese rağmen gelenin Bartu olmadığını ancak kafamı kaldırdığımda anlayabildim.

'Çok daha iyisi!' diye bağırıyordu Zeliş.

"Barış," dedim oturduğum yerden kalkmadan Barış'a bakarken. "Ne işin var burda?"

"Bartu'nun ufak bir işi vardı, seni benim almamı istedi. Ama merak etme, işini halledip hemen gelecek." 

Ne işi vardı ki? İşi vardıysa niye benimle bu saatte buluşmak istemişti?

'Ayol ne gerek var canım, acele etmesin.'

Zeliş'in bu dediğine 'Bartu demiyor muydu bu çatlak iki saniye önce?' diye atarlandı Şükrü. Şükrü ağırdı, bazen böyle atarlanırdı.

Zeliş söz dinlemez bir arsızken Şükrü tam bir ağır abiydi. İkisi çok zıt olsalar da birbirlerini bu şekilde dengeliyorlardı.

"Hmm." dedim gözlerimi tekrar Barış'ın arabasına çevirerek. "Niye kendisi bana haber vermemiş? Malum teknoloji çok ilerledi, bir telefon açmak ya da mesaj atmak saniyeler sürüyor artık."

Ben hala yerde oturduğumdan Barış kalkmama yardım etmek için elini uzatırken "Babasıyla biraz atıştılar, telefonunu kaptırdı." dedi. 

Yahu 15 yaşında mı bu çocuk? Koskoca üniversiteliydi, telefon kaptırmak nasıl mümkün olabilirdi?

Sonuna KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin