*küçük bir uyarı* Bölüm içerisinde bazı kısımlarda küfürlü konuşmalar var. Rahatsız olursanız diye baştan uyarıyorum.
Sessiz ve gergin bir bekleyiş vardı karargahta. Tuğgeneral Suat Orhan'a bildirilen durum tüm karargahı harekete geçirmişti. Tim, karargaha gelir gelmez mühimmatlarını hazırlamış İbrahim Albay'dan komut gelmesini bekliyordu. Helikopter pistine açılan büyükçe bir odanın içindeydiler. Ortaya atılmış iki demir masanın etrafında oturmuşlardı gergince yürüyen Emir'i izliyorlardı. Çağrı, silahını temizlerken içindeki sıkıntı gittikçe büyümeye başlamıştı. Yaklaşık bir saattir karargahta hazır bir şekilde komut beklemek iyice canını sıkıyordu.
"Beyler, harekat merkezine!" Emir'in komutuyla oturduğu yerden doğruldu. Silahını arkasındaki dolaba yaslayarak hızlı adımlarla yürümeye başladı. Harekat merkezine geçtiklerinde Ayça Üsteğmen de yerini almıştı. Kerim, hızla Ayça'nın yanındaki sandalyeye yerleşirken timin geri kalanı da oturmuştu. İbrahim Albay, ekrana yansıtılan bir noktayı gösterip time döndü. "Ağrı'da bir hudut karakolu. Araziden gelen istihbarata göre bu gece bu karakola saldırı planı varmış. Karakol nüfusu 30 kişi. Göreviniz o karakoldaki askerlerimize, evlatlarımıza tek bir zarar gelmemesi. Anlaşıldı mı Kürşat?"
Tim hızla ayağa kalkıp hazır ol pozisyonunda emri kabul etti. "Ayrıca Ayça Üsteğmen de yanına alacağı üç askerle birlikte sizinle olacak." Sonra Emir'e döndü. "Yüzbaşım, karakoldan Asteğmen Hakan Bakır ile iletişimde olacaksın."
"Emredersiniz komutanım." Kürşat timine döndü. "Allah yardımcınız olsun."
"Sağ olun!"
•
Helikopter araziye iniş yaptığında Kürşat timi ve Ayça Üsteğmen ve beraberindeki üç asker teker teker araçtan indi. Helikopter tekrardan yükselirken Kürşat timi Emir'in etrafında toplandı.
''Arkadaşlar, hızlı bir şekilde karakola doğru ilerliyoruz. Vakit kaybetmememiz lazım. Gözünüzü dört açın. Ayça üsteğmenim, sol taraf sizde. Çağrı sen benimlesin, sağ bizde . Kerim, Efe ve Selman'ı al arka taraf sende. Murat ve Barış önden gidiyorsunuz.''
''Emredersiniz komutanım.''
''Efe, kulağın telsizde olsun aslanım.''
''Emredersiniz komutanım.'' Herkes mevzisini alıp hızlı bir şekilde bir saatlik mesafede olan karargaha doğru ilerlemeye başladılar. Arazide derin bir sessizlik hakimdi. Havaların ısınmaya başladığı zamanlardı ancak arazi her gece keskin bir soğukluğa ev sahipliği yapıyordu. Emir, yanında pür dikkat ilerleyen Çağrı'ya döndü. ''Bu sessizlik hiç hoşuma gitmedi Çağrı. Bir şeyler olacak gibi.''
''Bence de komutanım. Bunlar karakola baskına giderken arkalarını boş bırakacak kadar taşaklı herifler değil.''
''Doğru diyorsun Çağrı. Karakola baskına gideceksin ama arkanda adam bırakmıyorsun. Ne yapardın?'' Çağrı biraz düşündü. ''Ana ve en kısa yola patlayıcı döşerdim.''
''Aynen öyle.'' Emir, Çağrı'yı onaylayıp telsize eğildi. ''Beyler, güzergah değişikliği. İlerideki ayrımdan sola dönüyoruz.'' Ayça, Emir'i dikkatle dinleyip telsize eğildi. ''Komutanım ben de geliyorum herhalde?'' Çağrı, Ayça'nın sesini duyduğunda Emir'e dönüp sırıttı. Emir, yüzündeki ifade değişirken tekrardan telsize eğildi. ''Kusura bakma Ayça ya. Alışmışım altı tane herifle operasyona gitmeye.''
''Ben anlamam komutanım.'' dedi Ayça. ''Alışsanız iyi olur çünkü İbrahim Albay, Kürşat timine dahil ediyor beni.''
''Başımızın üstünde yerin var Ayça.'' Kerim, Ayça'nın söylediğiyle kendisinden az ilerideki kadına bakıp Selman ve Efe'ye döndü. ''Ne dedi o?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ-ı Leyl
General FictionGözlerini derin bir karanlığa açtığında ilk başta nerede olduğunun farkına varamamıştı. Hızla etrafını taradı. Görebildiği hiçbir şey yoktu. Hızla doğruldu. İki kayalık arasındaydı. Rüzgar sertçe eserken üzerindeki siyah paltoya sıkıca sarıldı. U...