13.06.2020
Uzun kahve saçları, dalgalar halinde beline kadar dökülmüştü. Aynadaki yansımasından son kez kendine baktı. Giydiği ince askılı siyah elbise diz kapaklarının altına kadar uzanıyordu. Belini iyice saran saten kumaşın sırtı derin bir dekolteye sahip, iplerle süslenmişti.
Yatağın kenarında duran ince topuk rose rengi stilettolarını giydiğinde ise hazırdı.
Çantasını yanına alırken ne olur ne olmaz diye yine siyah bir ceket almıştı üzerine.Salona geçtiğinde anne ve babası da hazırlanmış, onu bekliyorlardı. Yine birbirleriyle uyum içersindeydiler. Babası Orhan Bey'in gömleği annesinin elbisesinin rengiyle aynıydı. Annesi Gül Hanım ise lacivert elbisesinin içerisinde zerafet timsali edasıyla duruyordu.
Yanlarına ilerlerken babası bir ıslık çalmıştı. Önce kızını süzdü, ardından karısına döndü.
"Çok şanslı adamım ulan!" Evden çıktıklarında Leyla, Umay'a mesaj attı.
'Nerdesin?'
Anından mesaj gelmişti.
'Siz geçin. Ben biraz geç kalacağım.'
Onay mesajını attığında babasının kendisi için açtığı kapıdan girip arka koltuğa yerleşti. Babası kamerini bağladıktan hemen sonra uzanmıştı radyoya.
İbrahim Albay'ın evinin bahçesi süslenmiş, ışıklandırılmış, geceye hazır bir hale getirilmişti. En fazla kırık elli kişiden oluşacak bir nişan töreniydi. Paşa ve ailesi onur konuğuyken İbrahim Albay'ın nişanlısı Suzan Hanım da yakın birkaç arkadaşını çağırmıştı.
Tim ise son hazırlıklara yardım etmek için erkenden gelmişti. Masa ve sandalyelerin bahçeye yerleştirip süsleri asmışlardı.
Şimdi yorgunluklarının üzerine kahve içip nişan saatini bekliyorlardı.
"Ya komutanım!" Barış, Murat'ın kucağındaki Mustafa Kemal'i kucaklarken konuşmuştu. "Serap Abla kıskanmıyor mu ya bu çocuğun sana bu kadar benzemesini?"
Mustafa Kemal, ellerini uzatıp Barış'ın sarı saçlarının çekip kucağından inmeye çalışıyordu.
"Sal oğlum bie çocuğu. Gel bakayım aslanım." Çağrı, kollarını kendisine doğru uzatan Mustafa Kemal'i kucaklayıp omuzlarına oturttu.
"Uçur beni." Mustafa Kemal'in y harfi gibi çıkan r'lerine kocaman gülümseyip bahçenin içerisinde koşmaya başladı Çağrı. Uçak sesi çıkarırken Kemal'in ellerini tutarak yana doğru açmış, koşuyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Bu çocukla geçirdiği her saniyeyi o kadar çok seviyordu ki!
Mustafa Kemal'in kahkaha sesleri etrafta yankılanırken bahçeden içeri girdi Leyla ve ailesi. Karşısında omuzlarında bir çocukla oradan oraya koşturan Çağrı gülümsemesine sebep olmuştu.
Gül, kısa bir an dönüp baktı kızına. Yüzündeki gülümseme onu da gülümsetti. Adımlarını Çağrı'ya doğru yöneltti.
"Çağrı, merhaba oğlum." Kendisine seslenilmesiyle kaldırdı başını Çağrı. Karşısında Gül'ü ve ardından Leyla'yı görünce omuzlarındaki çocuğu indirip yere bıraktı.
"Merhaba, Gül Hanım. Nasılsınız?"
"İyiyim, sen nasılsın?" Çağrı, kısa bir an Leyla'ya baktı. Sonra tekrar kendisine bakan kadına yöneltti bakışlarını.
"Daha iyiyim." Sonra Leyla'ya dönüp gülümsedi. "Nasılsın?"
"Gayet iyiyim."
"Çağrı!" Kendisine seslenen tok sese döndü. Önce uzatılan eli sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ-ı Leyl
General FictionGözlerini derin bir karanlığa açtığında ilk başta nerede olduğunun farkına varamamıştı. Hızla etrafını taradı. Görebildiği hiçbir şey yoktu. Hızla doğruldu. İki kayalık arasındaydı. Rüzgar sertçe eserken üzerindeki siyah paltoya sıkıca sarıldı. U...