KmSj: Hey
Bana geleceğini önceden söylemeliydin!!Geniş omuzlu, kapı deliğinden bir kez daha baktı. Karşısındaki çocuk bildirim sesinden sonra telefona bakıp mal mal sırıtmış, ardından bir şeyler yazmaya koyulmuşdu.
KmTh: Kalbimi kıran kişi onarmalı diye düşündüm
Üzerin çıplak mı? :)
Duştan yeni çıkmışsın diye şey ettim yoksa meraktan değil yani :)Gözleri faltaşı gibi açılıp kocaman olunca delikten bir kez daha baktı. Karşısındaki şerefsiz çocuk piç bir şekilde gülüyor ve hiç durmadan dudaklarını ıslatıyordu.
Boğazını temizledi ardından.
"Eğer bir sapıklık peşindeysen bahçedeki heykelden bir farkın kalmaz."
Kapının önündeki çocuk kapının ardındaki sesle gülümsedi. Sapıkca değil. Bilirsiniz işte, sesine hasret birinin o güzel tınını duyduğunuzda huzurla gülümsersiniz ya hani, kocaman, öyle bir gülümseme.
Telefonunu cebine attı ve gözlerini yere sabitlerken o hoşnut gülümsemesi ile konuşdu.
"Eğer hergün bahçeye gelirsen, seni izlemek için heykel bile olmak isterim."
Geniş omuzlu sırıttı. Ne kadar da özlemişdi sevdiyinin bu hallerini. Dışardaki çocuk ise ne kadar da özlemişdi içinden geçeni rahatlıkla söylemeyi. Gülümsedi yine ve yine. Sırtından ağır bir yük kalkmış gibi hafifti şuan.
Kapının açılma sesini duymasıyla bakışlarını küçük aradan bir bebekmiş gibi gizlice bakan çocuğa kaldırdı.
"Biraz daha beklersem, sapıkca bir şey yapmasam bile heykel olacağım."
Yalandan da olsa sinir tohumları ekdi gözlerine. Hadi ama, ona sarılmak, onu koklamak, öpmek varken, kapının önünde beklemek de neyin nesiydi.
Bay omuz gerçek sandığı siniri sevdiğinin yüzünde görünce endişeli şekilde kapını hemen açdı. Ensesini kaşıyarak büyük bir gülümsemeyle girdi içeri oğlan.
Eve girir girmez burun direğini sızlatacak okyanus kokusu doluştu ciğerine. Kendi çilek kokusuna bile nefret etti. Seokjinle kalıp 'o' kokmak istiyordu. İki alakasız koku bir birini nasıl da tamamlıyordu.
Klavye arkası cesurlar şimdi karşı karşıya durmuş, kızaran yanakları ile bir birlerine bakıyorlardı.
"G-geç sen içeri. Ben kahve yapayım bize."
Seokjin cevap dahi beklemeden hızlıca mutfağa geçti. Elinin kalbini bulması da uzun çekmedi. Adı olmayan bir heyecan ruhunu esir etmişken hızlı bir şekilde nefes aldı kendine gelmek adına.
Arkasında bıraktığı çocuk ise evi incelemeyi sonraya bırakarak sevdiğinin arkasından gitti. Yüzünde yer edinmiş bir sırıtma ile tabiiki. Takıldığı tek şey Seokjinin kurduğu cümledeki 'biz' kelimesiydi. Artık ben ve sen değil, 'biz'lerdi.
"Evin hala buram buram okyanus kokuyor."
Makineye suyu ilave etmiş omuz arkasından gelen sesle ona döndü. Ne kadarda güzeldi sevdiği..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Foolish||Taejin|Texting
Fanfiction~|Tamamlandı|~ kimtata: ~tüm yıldızları sığdırmışdık kalbimize, ve gözlerimiz içimize sığan yıldızlar yüzünden parlıyordu bakışlarımızın kesiştiği her an. ve şimdi her günüme herkese umut olan güneşin beni sinir eden ışıkları ile uyanıyorum. geceler...