2.8

846 93 22
                                    

JnJk: Acil
Hastaneye gel
Babanın durumu kritik

Okuduğum mesajlarla uzanmış olduğum yatağımda aniden dikleştim. Bu gerçekten yaşanıyor muydu?

Yataktan hızlı bir şekilde kalkarak odadan çıktım ve hiç zaman kaybetmeden hızlı bir şekilde merdivenlerden indim. Kapının hemen yanındaki küçük koltuğa bırakmış olduğum üstümü üzerime geçirdim ve araba anahtarlarını alarak evden çıktım.

Endişe miydi benim bu kadar hızlı olmamı sağlayan?

Hiç sanmıyordum. Kimi buna yılların birikmişliği derdi, ben ise buna beni nefessiz bırakan kişinin son nefesini almasını izlemenin verdiği heyecan derdim.

Kim babasının ölmesini isterdi ki? Dünyada sayısız çocuk babasızlık ne çok iyi bilirken, babasını bir kere görsün diye servetlerini vererken benim onun ölümünü arzulamam başlı başına suçtu. Suçtu evet ama babanız sizin hayatınızı kafese sığdırmayı başarmışsa ona herşeyin en kötüsünü dahi dilerdiniz.

Bu düşünceler hergün olduğu gibi yine bugün de kalbime ve beynime taht kurarken fazla hızlı sürmem nedeni ile çabucak ulaşmıştım hastaneye.

Hızla arabamı parketmenin, hastaneye dahil olmamın, odasının yerleştiği kata çıkmanın ardından.. ve işte buradaydım.

Odasının penceresinin önünde dolu gözlerle doktorların müdahilesini izliyordum. Benden bile endişeliydiler, yatakta yatan kişi sadece hastaları olmasına rağmen.

Onun bu çaresiz hallerini izlemek içimi burkmuştu. Çünkü lanet olsun ki hiç bir yaşanmışlık onun benim babam olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

Gözlerimin buğulu görmeye ve acımaya başlamasıyla ardı ardına yaşlar süzüldü gözlerimden.

Omuzumda bir el hissettim. Jungkook olduğuna yemin ede bilirdim. Çünkü başka kimim vardı ki zaten bana destek olucak? En başından beri benimle cehennemin ateşinde yanan o değil miydi, cennetde izlemekden doyamadığı melek bir sevdiği varken?

Omuzlarım artık bu yükü kaldıramamış ve çökmüştü. İçerde, yatakta tek bir nefes için hayatda kalma savaşı veren babamdı. Hemşireler ve doktorlar sanki tek umutları buymuş gibi sadece koşuşturuyordu.

Ve o an içim ürperdi. Babamın bakışları tek bir saniye bana ilişti. Benim dolu dolu ve ağlamaktan kızaran gözlerime. Ve çırpınışları son buldu. Yatakta sakince uzanmış, ciğerleri oksijen alamasa dahi beni izliyordu.

İlk defa gözlerini dolu gördüm onun. Artık tutamadığım hıçkırık dudağımdan fırladığında elimle ağzımı kapatmak istedim. Ama nafile. O kadar şiddetlenmişdi ki ağlamam tüm vücudum titriyordu.

Babamı dikkatle izliyordum yine de. Elinin tekini kaldırdı havaya. Yapmak istediğini anlamış gibi kafamı salladım ve ben de derinden nefesler almaya devam ederken elimi kaldırdım.

Hayalimizde birleşen ellerimizle gülümsedi bana. Babam. Bana. Gülümsedi.

Gözlerim gülüşüne takılmışken aynı gülüş yüzüme yayılacağı sırada hayat büyük bir şekilde orta parmak çekdi bana.

Eli cansız bir şekilde yanına düştüğü o an anladım yine ve yine. Birini hep kaybettikden sonra daha fazla sevmeye başlarsın.

Kaşlarım çatıldı. Ardı ardına yumruklar sıraladım pencereye. Belimdeki elleri umursamadan. Bağırıyordum ve ağlıyordum.

Ölümünü dört gözle beklediğim insan ölmüştü ya hani, nerdeydi eski hevesim? Ben neden mutlu olamıyordum?

Bana sunduğu ilk, tek ve son gülümsemesi aklıma geldikce bağırıyordum. 'Baba!'

Evet baba. Ölümünü deliler gibi istediyim kişi. Hayatımı zehir eden kişi. Beni sevdiğimden ayrı koyan kişi. Annemin ölüm nedeni. Yıllarca saklanarak yaşamamızın tek suçlusu. Beni baba sevgisinden mahrum bırakan adam. Ama tek bir sefer de olsa bana içtenlikle gülümseyen adam.

Kollarımda ve dizlerimde gücün kalmadığını anladığımda pencereye arkamı döndüm ve yavaşca yere doğru süzüldüm.

Gözlerim artık ağlamaktan bıkmışcasına yaşlar bırakırken yüzüme, ellerimle başımı tutdum. Yemin ederim ki kafamın tam orta yerine büyük bir ağrı saplanmışdı.

Omuzlarımı sıvazlayan çocuk sonunda konuşmayı akıl ede bildikde kafamı duvara yasladım gözlerim kapalıyken.

"Öldü işte Taehyung. Yıllar sonra artık özgürüz ve ikimiz de sevdiklerimize kavuşucaz. Seokjini düşün. Başka da bir şey düşünme. Ve daha fazla ağlama."

Yanımdan ayrılmasının ardından tenime nüfuz eden çok hafif rüzgar ile gözlerimi ola bildiğince sıktım. Oraya ilişip kalmış yaşlar hiç bekletmeden süzülürken büyükçe gülümseme yayıldı suratıma.

Babamın bana hissettiremediği sevgini her saçımı okşadığında hissettiren kişi bana yalnızca sevgili olmamışdı demek ki.

Ve şimdi inan bana, senin yıldızlı gecelerine ulaşmak için tüm sabahlarımı feda edicem.

☆☆☆☆
Galiba türkçe buna sahur diyorlar. Her neyse sahura uyandığımda yazdım bölümü.

Uyuyamadım ve ilk defa bir bölümü yazarken ağladım. Garip çünkü genelde duygusal yazamam

Neyse umarım sevmişsinizdir

Yanınızda olan herkesin kıymetini rica ediyorum ki yanınızda olduğu zaman bilin. Belki yaşamadınız ama acısı büyük

I purple you💜

•Foolish||Taejin|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin