【D】 -1

2.2K 172 406
                                    

Öncelikle kitaba başlamama sebep olan katsuki-swife ve potatojunkiee a teşekkürler ♥️

☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾

Saat 06:16...

Uykusuzluktan kan çanağına dönmüş bir çift göz. Kan ağlayan bir yürek. Yaptığı yanlışların altından kalkma ümitlerini bir bir tüketen buna rağmen yine de yanlış yapmaktan vazgeçmeyen bir beyin.

Salak mıydı? değildi, üstelik onu tanıyanlar onun ciddi derecede zeki olduğunu düşünürlerdi. Ama zekasını kullanma konusunda pek istekli değildi.

Tembel miydi? Belki evet belki hayır. Belki sadece nereden başlayacağını bilemiyordu belki de miskindi.

Şanslı mıydı? Kesinlikle, hayat ona karşı çok cömertti. Ama o elindekileri harcamaktan vazgeçmiyordu. Eğitimli, açık fikirli ve vermekten kaçmayan bir aile, belki bazılarının tüm yaşantıları boyunca sahip olabileceği arkadaş sayısı kadar "Gerçek Dost" ve onu çok sevmiş sevgilileri.

Son birkaç günde ne yaptın diye sorsalar ne cevap verebilirdi? Yattım kalktım yedim içtim yattım. Arada biraz televizyonda spor kanallarında gezindim. Peki başka? Kocaman bir hiç...

Neydi sorunu? Hasta mıydı? Hayır , hafif bir nezle belki ama ölümcül bir şey değil.

O halde neydi tüm bunlar? İsteksizlik mi?
Neden bazı geceler uyumadan önceki son düşünceleri sabaha uyanmazsa her şeyin ne kadar kolay bir şekilde çözüleceği oluyordu? Korkuyor muydu?

Peki neden? Oysa bugüne kadar her zaman "Güçlü İrade"nin tartışmasız keskinliğine inanmıştı. İradesi mi zayıftı? Karakteri mi oturmamıştı? Hayır böyle bir şeyi kendine yakıştıramazdı, deliliği kabullenebilirdi ama bunları asla.

Ne yapması gerektiğini bilmiyor muydu? Elbette biliyordu. Ama bir şeyleri yapmaya başlaması önce bazı açıklamaları yanında getiriyordu. Yine hayal kırıklığına uğratacaktı onu sevenleri. İşte bundan korkuyordu. Oysa bunu ertelemek etkiyi sadece arttırıyordu. Neden bekliyordu? Daha ne kadar bekleyecekti?

Artık bu sorunları kafasının içerisinde sürekli dönüyordu. Adeta öfkeli bir kalabalık vardı kafatasında. Her biri bir hatasını haykırıyordu. Ona soruyordu ne zaman bunu çözeceksin diye? Artık televizyonda neşeli diziler izleyemiyordu, dışarıda neşeli rolü yapmak onu yıpratıyordu zaten, yalnız kaldığı zaman da neşeli insanları görmek onu anlatılmaz hüzünlere boğuyordu. Dram içeren programlar da pek farklı değildi ya! Her cümlede kendisi ile ilgili bir probleme taş atıyorlardı sanki.

Müzik dinleyemez olmuştu. Şarkıların da televizyon programlarından farkı yoktu. Geçen hafta İtalyanca ve İspanyolca bir kaç şarkı dinlemeye çalışmıştı, bilmediği lisanlarda olursa belki durumu ile ilgili bir bağlantı kuramaz sanmıştı. Ama her şey söz değildi ya, bir de müzik vardı ve müziğin lisanı olmazdı. Direk kalbe işlerdi.

Son 12 saat boyunca televizyonun sesi tamamen kapalı idi. Açmaya korkuyordu. Kendi içinde yükselen sesleri görmezden gelmek kendi ile hesaplaşmak zaten oldukça zordu. Bir de dışarıdan desteğe ihtiyacı yoktu o seslerin.

Ne o! Ağlıyor muydu? Oysa onun göz yaşları yoktu ki! Tam 13 senedir hiç ağladığını hatırlamıyordu. Peki bunlar neydi? Göze kaçan sigara dumanının sonuçları mıydı? Yoksa kaybedilmiş bir dostun arkasından dökülen anılar mı?

Kaybedilen kişi dost değildi oysa, ta kendisiydi ve anılar bir bir döküldükçe bir başka anıyı tutup onun da düşmesini sağlıyordu bir sel gibi yanaklarından çenesine doğru.

Aklına bir çift dize geldi. Bir şarkının hüzünlü sonu.

I can save myself but it's too late
all I can do is just to say good bye...

Durumu bu kadar kötü müydü? Kesinlikle.

Bir roman okumuştu. Bundan yıllar önce. Şimdi adını hatırlamıyordu. Romanın kahramanı bir polisiye yazarı. Dünyaca meşhur ve Nobel ödüllü bir yazar. İmza günleri düzenleniyor ve önünde binlerce kişilik bir kuyruk oluşuyor. Kitaplarını imzalaması için yazar adına iki günlük bir organizasyon gerçekleştirmişler. Yazar, önüne konan her kitaba bir paragraf yazıyor, altına da tarihi ve tam olarak saati kaydediyor. İki gün boyunca yüzlerce kitabın ilk sayfalarını bu şekilde doldurup ortadan kayboluyor. Ancak yazdığı paragraflar, ilk bakışta son derece anlamsız görünseler de, hayranlar kulübünden birkaç kişinin fark etmesiyle anlam kazanıyor. Çünkü paragraflar birbirini takip ediyor. Yazarın son romanını imzaladığı kitaplara parça parça yazdığı ortaya çıkıyor. Gazetelere ilanlar veriliyor, televizyon haberlerine konu oluyor. imza günlerine katılmış herkes bir araya getiriliyor.
Ancak romanın sonu yok. Yazar da ortada yok. Herkes merak ediyor. Çünkü bütün roman bir katil ve bir kurban üzerine. Adlan bilinmiyor. Ama romanda bütün ayrıntısıyla katilin kurbanı neden öldürmesi gerektiği anlatılıyor. Hayranları bu bilinmezlik içinde deliye dönüyor. En sonunda yazarın nereye saklandığını buluyor ve adresini öğreniyorlar. Eve girdiklerinde duvarlarda sprey boyayla yazılmış paragraflar görüyorlar. İlk gördükleri paragrafta şöyle diyor:

"Kalabalık bir grup eve girdi. Kapıyı açık bulduklarına bile şaşırmadılar, tek şaşırdıkları duvardaki yazılardı... "

Biraz daha ilerliyor ve evin ikinci katına çıkıyorlar. Kapalı bir kapının üzerindeyse şöyle yazıyor:

"Sadece öğrenmek istiyorlardı. Katilin ve kurbanın kim olduğunu öğrenmek istiyorlardı. Ağızlarından salyalar, avuçlarından terler akıyordu. Bütün bakışlar ve düşüncelerin kaygan olduğu bir koridorun sonundaki kapıyı açtılar... "

Kalabalık büyük bir heyecanla üzerinde yazı olan kapıyı açıyor ve yazarı kendini vurmuş olarak buluyorlar. Ölü yazarın kapaklanmış olduğu çalışma masasının dayandığı duvarda,

"Kurban da, katil de benim. Hepsi benim..." yazıyor.

O zaman gözünde belli belirsiz bir takım sahneler belirdi. Hayat, her bölümünde ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi.

Yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardım edilemez... Bir stil meselesi. Ya ağzına soktuğun bir 38'lik ya da ölene kadar kendini oksijenle zehirlemek...

Bakugou seçimini yapmıştı. Bir kez daha, son bir kez daha hayatın ona şanslı davranması için yalvardı elindeki tetiği çekerken.

"Al beni..."

☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾

『 Üzülerek bu uyarıyı yapma gereği duyuyorum: Kitabımı okuyan güzel okuyucularım, lütfen bu kitabı  SADECE basit bir ship kitabı gözüyle okumayın ya da gençlik kurguları ile karıştırmayın. Ardında yatan ve verilmek istenen mesaja odaklanın. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler. 』

Küçük bir duyuru daha yapayım. Bu benim buradaki ilk yazım bu yüzden yeni bölüm yazar mıyım? Ne zaman yazarım? Nasıl ilerler bilmiyorum. Sadece ilk iki bölümü kurguladım, onun dışında nasıl ilerleyecek inanın ki bilmiyorum... Sadece üçüncü bölümden sonra nasıl ilerleyeceğimi biliyorum o kadar, eheheh 😊

Ve bölümler bazen çok kısa bazen çok uzun bazen normal uzunlukta olabilir, umarım istediğim sonuca ulaşabilirim ^^~

Şimdiden iyi okumalaaaar ♥️

ᴅᴇᴀʀ ❧ ᴋɪʀɪʙᴀᴋᴜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin