Millions and millions of years would still not give me half enough time to describe that tiny instant of all eternity when you put your arms around me and i put my arms around you. ☁
☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾☾
Bakugou, üzerinden düşmekte olan örtüyü kendine doğru çekmişti sabahın ilk ışıklarıyla. Saçı başı dağılmış bir şekilde yatakta kalkmamak için debelenip duruyordu. Nafile olduğunu, karnında çalan orkestrayla farkına vardı. Yavaşça yattığı yerden doğruldu. Her zamanki gibi alarmından önce kalkmıştı. Sandalyenin üzerindeki eşofmanı alıp banyoya kendini attı. İçinde büyük bir boşluk hissediyordu. Sonra düşünmeye başladı.
Bilinmeyen bir sebepten ötürü insanlar göğüslerinde büyük bir boşlukla birlikte doğmuştur. Çok rahatsızlık vermese de, insanlar bunun çirkin bir görüntüye sebep olduğunu düşündüklerinden neredeyse hepsi bir şeyler ile doldurmaya çalışır; kimisi dinlerle, kimisi satın aldıkları çeşitli eşyalarla ve hatta kimisi de diğer insanlarla doldurmaya çalışır. Bakugou kendininkini olduğu gibi bırakmıştı.
Çünkü içindeki o kocaman boşluğa rağmen belki de tam da o boşluktan dolayı hiçbir yere sığamıyordu. Dar geliyor her yer. Otobüs dar geliyor, yatak dar geliyor, eldivenler bile dar geliyordu...Kendini bu evin sahibi gibi bile hissetmiyordu. İnsan kendini ev sahibi olarak görmedikten sonra yüzlerce evin tapusunda ismi yazsa neye yarardı?
Masanın üzerinde içindeki tek kalan Malbora marka sigarayı da yakıp ağzına birkaç "yemek" tıkıştırdıktan sonra kendini dışarı attı. Dün gece sabaha kadar yürümüş durmuştu sokaklarda. Birini, bir şeyleri düşünmesi gerekiyordu. Neyi düşündü? Koskoca bir boşluk. Ne düşünmesi gerektiğini bilememekten yürüdü durdu saatlerce. Fakat sancıyan bir şey vardı. Kendi iç basıncıyla büyüyen ve büyüdükçe acıtan o boşluk. Sahi o bıçağı, basınç azalsın diye, o boşluk kapansın diye saplayamaz mıydı karnına? Yaramazdı işe değil mi? Yaramazdı. O boşluk ne kapanır ne de dolardı. Yıllar geçer, o boşluk doldu sanırsın. Oysa o boşluğu dolduran eksilmesidir insanın. Bunu düşünüyordu gökyüzünü üzerine çekerken gece. Sonra daha fazla sorgulamadan eve varmış ve yatağına yatmıştı. Şimdi de yine aradığı şey uğruna kendini evden atmıştı. Aynı dün gece kendini ansızın sokakta yürürken bulduğu gibi. Ama bu sefer bahanesi vardı: Sigara almaya çıkmıştı.
Bir sürü insan önünden, yanından, arkasından geçip gidiverdi, elleri ceplerinde ayaklarının hareketine bıraktı kendini. Ne kadar çok insan vardı, bazıları dikkatini çekti daha uzun baktı bazılarını hiç görmemişti bile, bazılarının dikkatini Bakugou çekti. Elleri ceplerinde olduğu için diye düşündü. Çıkardı ellerimi ceplerinden lakin iyi olmadı kollarının ucunda sallanan ellerinden başlayarak birden etten kemikten oluverdi, sanki biraz önce sokağın tüm uyaranlarına dair bir cümle kurmaya efor sarfedip bir zihin olarak yürüme konseptini benimseyen Bakugou değilimiş gibi. Sevmedi bunu çaktırmadan sokuverdi yine ellerini ceplerine. Farketmeden kendini, kalabalıklar arasında farkettirmeden bir yürüyüş tutturup gitti. Sokağın sağ şeridinden ilerleken birden bir ses duydu. Bu ses bir zamanlar cennetle ilgili duyduğu rivayetteki gibiydi. "Orada ağaçların yaprakları arasından çıkan rüzgar sesi bile dinlediğimiz tüm müziklerden daha güzelmiş." diyordu bu rivayet, gelen ses de cennetin esintisi gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴅᴇᴀʀ ❧ ᴋɪʀɪʙᴀᴋᴜ
Fanfiction『 Yeni bir hayat kuruyorum kendime. Yeni bir hayat inşa ediyorum. Ve temelinde senin de olmanı istiyorum. 』 ❧ Bakugou x Kirishima ❧ Quirkless Au