Jimin
15 Temmuz 2015
Uyanık kalmak için içtiğim acı kahveyi bir kenara bırakıp pencereden dışarıyı izlemeye başladım.
Düşünüp duruyordum, bu mesleği tüm zorluklarına rağmen istemiştim.
Olmak istediğim yerdeydim, hayat kurtarıyordum, insanlara bu şekilde yardımcı oluyordum.
Çokça ceset çıkarmış, çokça acıya şahit olmuştum.
Bir gün o alevler arasında hayatımın biteceğini bilmeme rağmen savaşmaya devam ediyordum.
Kendime söz vermiştim, kimseyi geride bırakmamak adına sevgiden uzak kalacaktım, fakat yapamamıştım. Kendime verdiğim sözü kaybediyordum.
Saat çok geçti ve aklımda dolanıp duran tek şey o genç adamdı.
Küçük gözlerine gecenin en parlak yıldızlarını yerleştiren, gülümsediğinde gönlüme baharları getiren o genç adamı aklımdan çıkaramıyordum.
Hoş çıkarmaya da kıyamıyordum.
Öyle ki ilk karşılaşmamızın üzerinden 3 ay geçmişti.
Birkaç kez küçük tesadüfler ile yollarımız kesişse de onu daha da fazla görme arzumu bir türlü yenemiyordum.Şu geçen 3 ay uzun görünse de bizim için nasıl geçtiğini bilmiyordum.
Birbirimiz için özel olduğumuzu bizi gören herkes anlayabilirdi.Onda farklı bir şeyler vardı, beni koru beni sev, beni hiçbir zaman bırakma der gibi bakardı.
Konuşmasa bile ne söylemek istediğini anlardınız.Ne kadar çabuk tanımıştım onu, oysa ki numarasını almaya bile cesaret edememiştim.
"Bir daha ne zaman karşılaşırız bilmiyorum ama eğer karşılaşırsak bu kader bizi birleştirmek istiyor demektir." Demişti.
21 gün olmuştu, 21 gündür karşılaşmıyorduk. Ve içimdeki bilinmez özlem artıyordu.
Kim bilir şu an ne yapıyordu?
"Uyuyordur tabii ne yapacak bu saatte?"
Kendi kendime konuşunca gülmüştüm.
Ona iltifat ettiğimde, nasıl da utanıp kızarıyordu. Böyle naif bir erkek daha önce hiç görmemiştim.
Öyle ki onu dünyanın tüm kötülüklerinden saklayıp, sarıp sarmalamak istiyordum.
"Tanrım lütfen son bir iyilik daha yap ve yollarımızı karşılaştır söz bu sefer gerisini ben halledeceğim, hem numarasını da alırım.. Lütfen tanrım.."
Şimdi de tekrar karşılaşabilmek için inanmadığım tanrıya ellerimi birleştirmiş dua ediyordum,
"JİMİN!"
Bağırış sesi ile irkilip kapıya döndüm,
"Ne oluyor, Neden bağırıyorsun?" Nöbet arkadaşımın endişeli bakışları ile görev geldiğini anlamıştım.
"Hemen! hemen çıkmalıyız! Büyük bir yangın çıkmış!"
Bir hışımla ekipmanları sırtlamış ve aracın anahtarlarını alıp arkasından ilerlemiştim.
Araca binerken aynı zamanda sormuştum,
"Sebebini bildirdiler mi?"
Kafasını iki yana sallamış ve aceleyle yan koltuğuma geçmişti.
"Baekhyun'un ekibi de arkadan geliyor 2 ekip gittiğimize göre durum ciddi olmalı."
-----
Yangın alanına ulaştığımızda sirenleri kapayıp inmiştim,
"Yoongi, Baekhyun! siz söndürme işlemine!"
İnsan kalabalığına bakıp sinirle iç çektim.
"Jongin, Sehun siz de sıçramayı kapatın!"
"Hemen, haydi!!"
İlerlemeye başladığımda arkama kısa bir bakış attım,
Ambulanslar kapının önünde bekliyordu.İçeriden çıkarıldığı belli olan kadına güçlü görünmeye çalışarak baktım,
"İçeride kimse kaldı mı?"
Hoş kaldıysa da canlı çıkaramazdık.
"O-OĞLUM! OĞLUM İÇERİDE ONU ÇIKAR LÜTFEN YALVARIYORUM OĞLUMU KURTAR!"
Beklemeden müstakil evin kapısına koştuğumda kalbime giren sancıya anlam veremesem de yoluma devam etmiştim.
Kalp krizi geçirecek gibi hissetmem normal miydi?
Her gün bunun gibi yangınlara girerdim, fakat içimde büyük bir sıkıntı oluşmuştu.Kapıyı açamayacağımı anladığımda kırıp geri çekildim, büyük bir alevden kurtulmuştum.
"Buradan kimse sağ çıkamaz, tanrım eğer varsan lütfen yardımcımız ol"
"JONGIN! DESTEK GÖNDERİN!"
Seslenmemle buraya yönelmişlerdi, daha fazla vakit kaybetmemek adına tüpü yüzüme kapatıp içeriye girmiştim.
"BURADA KİMSE VAR MI!"
Ses gelmediğinde hızlanmaya çalışarak odalara bakıyordum, kimseden eser yoktu. Biraz daha kalırsam cayır cayır yanardım.
Jongin ve Yoongi'nin destek söndürücüleri ile biraz hafiflese de kolay kolay sönmeyecekti.
"SESİMİ DUYUYORSAN BAĞIR!"
Öksürmeye başlamıştım, daha fazla dayanamazdım.
Çıkışa yönelmişken kapının arkasındaki alevler içinde baygın yatan bedeni görmemle oraya koşmuş ve yanmayı düşünmeden sırtlayarak kapıdan çıkmıştım.
Yüzü ve bedenindeki çoğu yer tanınmayacak hale gelmişti.
Yüzüne bakmak içimi yakarken yaşayıp yaşamadığına bakacak kadar bile dengede kalamamıştım.
Neler oluyordu bana? Yıllardır bu işi yapıyordum. Tamamen kül olmak üzere olan insanları bile görmüştüm, şimdi birden nasıl böyle güçsüz düşebilirdim?
Son hızımla ambulansa koşarken başım şiddetle dönmeye başlamıştı. Fazla karbonmonoksitten olduğunu düşünsem de bu farklıydı.
Nefes alırken ciğerlerim yanmıyordu, kalbim kasılıyor, sıkışıyordu.
O an dünyam üzerime yıkılacakmış gibi bir his bedenimi hapsetmişti.
Neden benim de canım yanıyordu? Ayaklarım kendini taşıyamayacak gibiydi.
Yoksa bu yangın beni de mi yakıyordu?
Son kuvvetimle sırtımdaki bedeni ambulansa bırakmamla yere yığılmam bir olmuştu.
Ekip arladaşlarım başıma toplanırken kulaklarım acıyla uğuldamaya başlamıştı,
Son duyduğum ses ise ambulanstan gelen acı dolu haykırış sesleriydi.
"JUNGKOOK! OĞLUM!!"
-Bölüm sonu
Öncelikle hepinize merhaba, normalde bölümlere not eklemeyi sevmem fakat bu jimin açısından okuduğunuz ilk bölüm, artık bir yerden başlamamız gerekirdi. Lütfen ana odaklanın geçmişi ya da geleceği jiminin yaşayıp yaşamadığını düşünmeyin hepsinin cevabını bölümler geldikçe alacaksınız zaten. Onun dışında önümüzdeki bir kaç bölüm bu şekilde geçmişi anlatacak aynı bölüm içine geleceği de ekleyip kafanızı karıştırmak istemiyorum. Bu geçiş bölümleri ile kafanızda bir şeyler netleşecektir ve umarım j
Hoşunuza gider.. Mental diary, benim için oldukça özel bir fic. İleride iyi yerlere gelmesini, sevilmesini çok isterim. Çünkü uğruna defterler eskittiğime değsin isterim. Sizi seviyorum. Yorumlarınızı ve fikirlerinizi eksik etmeyin 💘
![](https://img.wattpad.com/cover/202121983-288-k335649.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mental diary (Jikook)
Mystery / ThrillerBir yangında tanıdığım seni, bir yangında mı kaybedecektim? Bilseydim ben de can vermez miydim, seninle cayır cayır yanmaz mıydım? Ne kaldı ki sen gittikten sonra bana? Ah sadece bembeyaz duvarlarla kaplı bir oda. Bir yatak, bir tavan bir de dokto...