İnanmayı istemek.

612 73 102
                                    

Seokjin, zorlukla nefes aldığımı görünce hafif tebessüm etmiş ve sakinleşmemi beklemişti.

"Biliyorum söylediğim şeyler inanılır gibi değil, fakat beni dinlemeniz gerek."

Derin bir iç çekmiş, başımı ovmuştum.

"Bak Seokjin, Jeongguk benim için sadece bir hasta değil. Ne anlatacağın hakkında zerre fikrim yok. Eğer emin değilsen buna bir son ver, onun zarar görmesini istemiyorum."

Gözlerimin içine bakmıştı.

"Farkındayım onu sadece bir hasta olarak görmediğinizin, fakat şu anda beni dinlemeniz gerek. Buraya size güvenerek geldim. Bunu yapmadığınız takdirde elimden başka bir şey gelmeyecek."

Telaşlanmıştım fakat belli etmemek adına boş bir şekilde baktım.

"Ne yaparsın?"

"Nasıl yani?" Alaylı bir ifade takınmıştın.

"Diyelim ki seni dinledim ve söylediklerin bana mantıklı gelmedi o zaman ne yaparsın?"

Karşımdaki adamın sinirlendiğini boynunda belirginleşen damarlardan anlamıştım.

Bir süre bir şey söylemek ister gibi ağzını açmış sonra da hiçbir şey söylemeden ayağa kalkmıştı.

"Nereye?" Şaşırarak bakmıştım.

"Anladım ki sizinle ne konuşulur ne de bir sonuca varılır. Bu yüzden boşa zaman harcamayacağım."

Gülmüştüm,
"Kestirip atacaksın yani öyle mi? Bende öyle tahmin ediyordum."

Sinirle gözlerimin içine baktığında ciddiyetini fark etmiştim, kapının kulpunu aşağı indirirken göz teması hala kesilmemişti.

"Jeongguk'un ailesi ile görüşeceğim."

Söylediği şey ile kaşlarım çatılmıştı.

"Ne diyeceksin insanlara? Ne halde olduklarından haberin var mı senin?"

"Senin aksine, her şeyden haberim var! Aptal gibi inkar etmek yerine dinlemeyi denesen iyi edersin."

Yumruğumu sıkıyordum bu adam kendini ne sanıyordu?

Cebindeki kartiviziti fırlatırcasına önüme atmış, çıkmadan önce aklımı karıştıracak son cümlelerini söylemişti.

"Sadece üç gün veriyorum. Üç gün içinde canınız gerçeği öğrenmek isterse kliniğime uğrarsınız. Uğramayacağınız takdirde aileyle iletişime geçeceğim."

---

2 gün çoktan geçmişti, doğruluğuna nasıl bu kadar emin olabiliyordu ya da elinde ne gibi bir kanıt vardı bilmiyordum.

Fakat eğer doğru söylüyorsa, eğer Jimin yaşıyorsa bir şeyleri halletmem daha da kolay olurdu.

Jungkook'a bunu nasıl açıklardık ya da bizi anlar mıydı bilmiyordum.
Bir yanım bu adama güvenmemem gerektiğini söylerken diğer yanım ya doğruysa diyordu.

Vicdanım rahat değildi.
Bu yüzden şimdi elimde tuttuğum kartivizit ile birlikte kliniğin önünde dikiliyordum.

Ne bildiğini öğrenmem gerekiyordu.
Jungkook son iki gündür hissetmiş gibi gözlerini tavandan ayırıp pencereye sabitliyor öylece dalıp gidiyordu.

Sanki kurtar beni bu cehennemden der gibiydi.

"Bay Kim?" Omzuma dokunan elle sıçrayıp arkama döndüm.

"Jung Hoseok? sen misin?"

"Merhaba Bay Kim, sizin ne işiniz var burada?"

O da en az benim kadar şaşırmış görünüyordu.

Mental diary (Jikook) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin