26.Bölüm "Mesaj."

683 85 16
                                    

Merhabalar. Nasılsınız? Bugün 20B Olduk. Hepinize çok teşekkür ederim sağ olun.

🕊️

"Kadehimde kalan son damla şarapsın. Dudaklarım sana dokunmaya kıyamıyor."

Yorucu zamanlar insanı gerçekten yoruyordu. Yanımda o olmasa yorgunluk benim ikinci adım olurdu bunu biliyordum. İnsanın yanında, ellerini ellerine kenetleyen ruhunun yarısı olduğu zaman her şey daha kolay oluyordu. Onun ile her şey daha kolaydı. Öyle bir doğmuştu ki ömrüme, hiçbir sabah güneş bu kadar güzel doğmamıştı. O benim hayatıma girdiğinden beri güneş onun kadar güzel gelmemişti bana. Sanki o güneşi çalmıştı gökyüzünden. Kendisi ısıtıyordu beni...

Gördüğüm rüya gerçekten zihnimi delecek kadar kötüydü. Onun ölebileceği gerçeği beynime bir ok misali saplandığı vakitlerde ben ölüyormuş gibi hissediyordum. Zihnim onun güzel kucağında can veriyordu. Okyanusa sarılıyordum bir deniz feneri misali. Kıyıma çarpıyordu.

Her anımızın içine sıçan bir Nihal olmasından gerçekten sıkılmıştım. O heryerde gibiydi. Sanki birisi ona fısıldıyor, o hemen yanımızda bitmek için koşuyordu. Onu görmek istemediğim her vakitlerde katil bebek edası ile karşımda beliriyordu. Rüyalarımda bile rahat bırakmıyordu beni. Kabusum oluyordu. Bir kızın beni bu kadar rahatsız edeceğini hiç düşünmemiştim. Çünkü ben kadın haklarına önem veren bir insandım. Her kadının değerli görülmesine inanan... Lakin ona gelince tabularım yıkılıyordu. Çünkü o gerçekten iyi niyetleri suistimal ediyordu. Takıntılı gibiydi. Sanki Asaf onun uyuşturucusu gibiydi. Bu benzetme ile yüzümü buruşturdum. O kimdi ki Asaf onun uyuşturucusu olabilirdi? Saçma bir kıskanma merasimi olsa bile Asaf'ın, Nihal'de hiçbir değerinin olmasını istemiyordum. Çünkü Nihal her şeyi zedeleyecek bir karakterdi. O bizden uzak kalmadığı sürece üçüncü kişi olacaktı. Bunu biliyordum. Rüyalarıma bile girmiş bir manyaktan bahsediyorduk.

Uyumak iyi gelmişti. Kendimi daha iyi hissediyordum. Yatağımdaydım ve tavana bakıyordum. İçeriden ses gelmiyordu. Annemlerin gitmiş olduğunu düşündüm. Gitmeleri daha iyiydi. Bana sinirden başka bir şey veriyorlardı. Ayaklarım şu an acımıyordu. Kendimi iyi hissediyordum. Birkaç saat önceki ben ile şu anki ben arasında fark vardı gerçekten de. Uyku beni rahatlatmıştı. Yine de şu kabusu görmemiş olsaydım daha rahat hissedebilirdim kendimi.

En son koltukta gözlerimi kapattığım hatırlıyordum. O ılık, serin karışımı tatlı havanın tenimi yaladığını ve bana gülümseyen Asaf'ın ruhumu rahatlattığını hatırlıyordum. Onu düşünmem ile gülümsedim. İşte bütün yorgunluklar onun ile son buluyordu. Herkesin başa çıkma halleri vardır ya. İşte benim başa çıkma metodun oydu. Onu düşündüğüm zaman her şey ile başa çıkabiliyordum. Çünkü o benim hayatıma doğan en güzel aydınlıktı.

Derince bir nefes alıp verdim ve sırtımı dikleştirdim. Saçlarımı ensemden hızlıca topladım. Ayaklarımı yataktan sarkıtırken cam kırılma sesi gelmesiyle beraber yanık ayağımı umursamadan hızlıca mutfağa ilerledim. Tam kapıdan içeri girecek iken Asaf hızlıca önümde bitti. "Sakın gelme." Yere baktığımda Asaf'ın ayağının kan olduğunu gördüm. Elim ağzıma kapandı. Gözlerimi ona çevirdim. "Hayır ayakların kanıyor." Hızlıca sandalyeyi çekmeye çalışırken elleri ile yavaşça bileklerimi kavradı. "İnan bana ayaklarım acımıyor. Senin kırıklara basmandan daha iyidir bu." Gözlerim dolmuştu. Onun gözlerine kenetliyken kahverengi harelerinin içinde kendimi buldum. Sırf benim ayağıma cam kırıkları batmasın diye kırıkların ayağına batmasın önemsemeden önüme koşmuştu. Kırıkların üzerine basmıştı. Bunun acısı bile kalbimi burkmuştu. Biliyordu ki o yanıma gelmese ben onun yanına gitmeye çalışacaktım ve o benim kılıma bile zarar gelmesini istemiyordu.

Beyaz Ve DiğerleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin