Geldikleri yerde kocaman bir ev vardı. Zaten dağlık bir yere gelmişlerdi. Bunun az ilerisinde bir kasaba vardı. Davet yani parti şeysi büyük ihtimal oradaydı.
Valizleri alıp içeri geçtiler. En üst katta jimin ve jungkookun odası, onun yanındaki odada ise lisa vardi. Lisanın amacı zaten belliydi başından. Jungkooka yakın olabilmek için o odayı seçmişti. Jiwooyla birlikte kız kıza kalacaklardır.
Odanın karşısında tae ve bo gum, yan taradında hoseok ve yoongi vardı.
Alt katta sol tarafataki 3. Odada beakhyun ve chenyeol vardı. 1. Odada ise seokjin ve namjoon vardı.
Eşyalarını yerleştirip kıfayefetlerini değiştirdiler. Jin odadan çıkıp mutfakta yemek yapmaya başladı.
Jimin duş alıp ,üzerini değiştirip mavi kısa bir şort (tayt gibi), üstüne jungkookun büyük gri tişortünü giydi.
Jungkookta duş aldıktan sonra yatağa atladı ve gözleeini dinlenmsk amacıyla kapattı. Neredeyse 10 saat direksiyon başında olduğu için acıkmış ve yorgun düşmüştü.
Jimin ise jungkookun ona kötü davrandığını şimdilik boşvermiş ve jeonkookun anına aturup sırtını yatak başlığına yasladı. Oda yorulmuştu fakat bir yandanda kocasına basaj yapmak istiyordu.
Araba kullandığından dolayı ağrıyan ellerini almış ve masaja başlamıştı. Getirdiği çilek özlü losyonu eline sıkıp kocasının büyük ellerini kendi minik elleri arasına alıp masaj yapmaya başladı.
Dinlenen jeonkook ise mayışmış, dudaklarının yana kıvrılmasına izin vermişti. Ellerine biraz daha sıkıp başına masaj yapmaya başladı. Sırasıyla omuzlarına, boynuna,kollarına masajını yapıp aya kalktı. Ellerini yıkayıp oda kocasının yanına kıvrıldı.
İlk defa jungkookla böyle yakınlaşıyordu bu bir günde. Normalde jeongguk izin vermezdi. Ama bu 1 günde jungkook olay çıkardıktan sonra bşr anda şaşırtılacak gibi jimine yakın davranıp ona güzel sözler söylüyordu.
Jungkookun beline sardığı sıkı kollarıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Başını çelik gibi sert, aynı zamanda rahat göğüse koyup gözlerini kapattı.
1 saat sonra~
Onu sarsan kişiye mızmızlanıp sağ tarafına döndü. O uyumak istiyordu fakat birisi onu sarsıp birşeyler söylüyordu. Oflayıp tek gözünü açtı.
"Ne var kook? Çok yorgunum gözlerim kapanıyor uyumak istiyorum."
Sonunu uzatarak söylemesi tatlı göstermişti. Jungkook kıkırdayıp jiminin büzülü dudaklarına parmağını koyup okşadı.
" Hadi kalk jin hyung birşeyler hazırlamış yiyelim. "
Kedi gibi mırlayıp kollarını öne doğru uzatıp gerindi. Gözlerini ovup oturur pozisyona gelip ona bakan jungkooka gözlerini kapatıp kollarını uzattı.
Jungkook jiminin bu tatlı haline kukırdayıp kollarının boynuna dolanmasına izin verdi.
Jiminin belinden ve kalçasından kavrayıp kucağına alıp banyoya ilerledi. Jiminin yüzünü yıkayıp bu sefer yere indirdi.
"Hadi yürüde uykunun açılsın jjimin."
Jimin kolunu jungkookun kolundan geçirdikten sonra birlikte merdivenleri aşıp mutfağa girdiler. Mutfak gri ve beyaz tonlarından oluşuyordu.
"Chimchim!"
Tae şakıyarak biricik arkadaşının kolundan çekiştirip mutfaktan açılan bahçeye çıkardı. Sabah saatleri 10 gibiydi. Ama hava biraz kapalıydı. Bulut ışıldayan, neşe saçan güneşin önüne inatla geçip ağlamak için zaman kolluyordu.
Bahçedeki çardağın arkasına ilerleyip ağaçların ve meyvelerin olduğu yere girdiler. Onlarca portakal ağacı ve şeftali ağacı vardı.
Tae heyecanla jimini biraz büyük yerde kırmızı çileklerin olduğu yere sürükleyip heyecanla konuştu.
" Chim baksana burda bir sürü kırmızı çilek var. Burası bo gum hyungun yazlığına mı?"
Jimin heyecanla konuşan arkadaşına aynı gülümsemeyle cevapladı.
" Evet taetae! Burayı geçen sene almış bende ilk defa geldim hiç gelmeye zamanım olmamıştı. İlk buraya jiwooyla gelmişti sanırsam. "
Taenin gülen yüzü bir an buruklaştı ama hemen sonra gine gülümsemeye başladı.
"Çilekleri sonra toplarız gidelim jiminie."
Jimin onaylayıp önden çardağa arkaşlarının yanına geçti. Herkes yemeğe gelince kahvaltıya başladılar.
Tae çileklerin olduğu yerin az ilerisinde yine etraftaki güzelliğe bakıp burukça gülümsedi. Sonra oda diğerlerinin yanına geçti. Herkes gülerek birşey hakkında sohbet ederken o katılmadı. İçindeki burukluğu ve yüzündeki sahte tebessümü kimse anlamadı. O da belli etmedi.
Meyve suyunu içip gözlerini şeftali ağacının aradaki karartıya dikti. Sonra ağaçlardaki gölgelerden dolayı olduğunu düşünüp dün karavanda ona (da) gelen mesajla ilgili düşüncelere daldı...
Bir gülümsemeydi tek istediğim, bir değerlilik ve iyi hissetiren bir dokunuştu tek istediğim. Ama yine içimde kalan geçici bir histti düşündüğüm. Sormadılar anlatmadım maske ardındakini...🍃🍃