Bölüm biraz geç geldi özür dilerim, oylarınızı eksik etmeyin lütfen
medyadaki aşko cihan,yanındaki de ben
çok tatlı değil mi yaa<33
***
Metronun kapıları açıldığında kendimi dışarı atıp merdivenleri çıkmaya başladım. İki gün önce bilinmeyenden özür dilemiştim. Kemal'le konuşunca babama olan sinirimi başkalarından çıkardığımı fark etmiştim. Bilinmeyene onunla mesajlaşabileceğimi söylemiştim çünkü artık kimseyi kırmak istemiyordum, beni kırdıkları gibi.
Ellerim cebimde metrodan çıkıyordum ki hemen köşede yavaş ve minik adımlarla ilerleyen Dilay'ı fark ettim. Kulağında kulaklık vardı ve bir şeyler mırıldanıyordu. Büyük ihtimalle şarkının sözlerine eşlik ediyordu. O sırada adımlarım benden bağımsız bir şekilde ona doğru ilerlerken düşündüm, bütün arkadaşlarımla konuşuyordu ve tek konuşmadığı kişi bendim. Belki de bu durumu değiştirmek istiyordum. Yanına geldiğimde beni fark etti ve kulaklıklarını çıkarıp adımlarını kesti. Şaşırmış olmalıydı ki gözlerini kocaman açıp bana döndü.
"Cihan?"
"Dilay." dedim gülümseyerek. O kadar şaşkın gözüküyordu ki gülmeden edememiştim.
"Bir şey mi oldu?" diye sordu kulaklıklarını cebine sıkıştırırken. "Fark edemedim seni."
"Uzaktan seni görünce yanına gelmek istedim, rahatsız olduysan gidebilirim."
Hemen iki elini havaya kaldırıp salladı." Yok, yok. Rahatsız olmadım. Şaşırdım sadece."
Ben yürümeye başladığımda o da peşimden gelmeye başladı. Ama o kadar küçük adımlarla yürüyordu ki bana yetişmekte zorlanıyordu. Bu durum benim gülümsememi daha da büyütürken biraz yavaşlamaya karar verdim."Metroyla geldiğini bilmiyordum." dedim konu açmak için. "Söyleseydin, birlikte gelirdik."
"Aklıma gelmedi." diye yanıtladı beni. Ardından aklına bir şey gelmiş olacak ki hemen ekledi. "Ben de senin metroyla geldiğini bilmiyordum." Başımla onu onayladığımda bir süre sessizce yürüdük ama bu sefer sessizliği bozan o olmuştu.
"Bu senede takım kaptanı olmuşsun. Hayırlı olsun."
Gülümsemekle yetindiğim sırada aklıma bir şey geldi ve düşünmeden sordum Dilay'a."Bu aralar kötü gibisin. Yanımıza falan da gelmiyorsun. İyisin değil mi?" Bu cümleleri nasıl bir araya getirebiliyordum, bende şaşırmışrım.
"Yok ya." dedi saçlarını kulağının arkasına atarken."İyiyim, biraz canım sıkkındı. Ama düzeldim."
Cevap vermedim. O da daha fazla konuşmadı. Okula gidene kadar sessiz kaldık ikimizde. Tam okulun merdivenlerini çıkmaya başlamıştık ki merdivenlerden inen Kemal'in bizi görüp Dilay'ın boynuna atlaması bir oldu.
"Noluyoruz ulan!" diye Kemal'e istem dışı bağırdığımda ikisi de aynı anda bana döndü. Neden bağırmıştım ki zaten?
"Asıl sana ne oluyor be? Kankama sarılıyorum."
Kemal Dilay'a sarılmaya devam ederken merdivenleri çıkmaya devam ettim. Haklıydı, bana ne oluyordu? Hızlı adımlarla sırama geçip oturdum. Şimdi kim bilir benim delirdiğimi falan konuşuyorlardı aşağıda. Belki de yanlış anlamışlardı. "Ben bu işin amına koyayım." diye fısıldadığımda önümde oturan Burak, kafasını kaldırıp bana döndü.
"Hangi işin? Gel beraber koyalım. Canım çok sıkıldı." Burak ayağa kalkmış 'gel' işareti yaparken göz devirdim. "Ya şu hareketi nasıl yapıyorsunuz? Bende olmuyor. öğretsene." Birden göz devirmeye çalıştığını görünce gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
çocukluğum|texting
Short Story*27.04.2020* 0530**: Birlikte geçirmedik çocukluğumuzu. 0530**: Ama çocukluğum oldun. 0530**: Sigaramın dumanını hep senin için çektim içime ben. 0530**: Yanıyorum sevgilim. 0530**: Canım acıyor. 0530**: Ama hiç bir acıyı bu kadar sevmemiştim daha ö...