Sinan ne kadar yastığını kulaklarına bastırsa da kapının zili susmak bilmiyordu, çalan kişi ısrarla çalmaya devam ediyordu.
İsteksiz ve zoraki adımlarla kapıyı açtığında Osman'ı görünce kalbi teklese de yüzünde gülümseme oluşamadı bu sefer. Osman da pek mutlu gözükmüyordu zaten.
İzin istemeden Sinan'ın yanından geçip konuşmaya başladı. "Daha ne kadar okulu ekip kendini eve kapatacaksın?"
"Ölene kadar." dedi Sinan tekdüze, bıkkın sesiyle.
"Hadi ya?" Kollarını birleştirip alayla konuşmaya başladı Osman, ters ters yüzüne bakıyordu. Sinan'ın günlerdir zaten bozuk olan morali giderek kötüleşiyordu.
"Niye, beni merak eden biri mi var? Çok mu önemliyim? Ölsem de herkes kurtulsa. Sürekli kalp kırmama fırsat kalmaz o zaman."
Osman iç çekerek yüzünü ovuşturdu. Sinan'a yaklaşarak aralarındaki mesafeleri kapattı.
"Sinan, daha hepimiz on yedi yaşındayız. Kim bilir kaç kere birine aşık olup, kaç kere ayrılacağız. Kaç kere kalbimiz kırılacak, kaç kere kalp kıracağız. Daha bu yaşadıklarımız ne ki? On sene sonra gülüp geçeceğimiz hatıralar olarak kalcak. Sen bizi okulda gülüp eğlendiğimizi mi sanıyorsun? Işık seni elbet bir gün affedecek, herşey eskisi gibi olacak."
Sözlerinin ardından Sinan'ın yüreğinde solmuş çiçekler yeniden açmıştı. Osman gerçekten onun için çok özel biriydi, asla kaybetmek istemediği biri. Herkesin hayatında Osman gibi biri lazımdı.
"Şimdi kendini suçlamayı bırak ve bu üstündeki yağmur bulutundan kurtul. Aç bakayım ağzını." Sinan hafif gülümseyerek ağzını açtığında Osman elleriyle fındık yedirdi ona.
"Bugün eğleneceğiz seninle. İtiraz kabul etmiyorum."
🌰
Yeraltında kaçak bir boks maçına gittiklerinde Sinan'ın içinden kötü şeyler geçse de, Osman ile birlikte vakit geçirmek adına birşey diyemedi. Nasılsa Osman çoktan para kazanmak için iddiaya girmişti bile.
Kalabalığın arasına karışarak arkada yer aldıklarında Osman emin bir şekilde arkasına yaslanarak maçın başlamasını bekledi. Yine ağzına arada bir fındık atıp, arada birde Sinan'a gülücükler atıyordu.
Sinan gülücüklerine karşılık verse de o kötü düşünceler gitmiyordu aklından. Hep negatif düşündüğü için kendinden bıkmıştı. Bazen sadece hayatın tadını çıkarmak gerekiyordu.
"Osman, bak eminsin dimi? Senin söylediğin adam kazanacak?"
Osman rahatça elini sallarken Sinan'a bu görüntü çok tatlı gelmişti. "Rahat ol, şimdiye kadar hiç yanılmadım ben."
Sinan ciddi bakışlarıyla boks ringine döndü. "Umarım öyledir," diye mırıldamadan edemedi.
🌰
Aradan nerdeyse bir saat geçmişti ve Osman'ın o rahat halinden eser kalmamıştı. Yerinde gerildikçe gerilip, ağzından arada bir küfür kaçırıyordu. İddiaya girdiği adamlar önde oturup maçı keyifle seyrediyor, arada bir arkalarına dönüp pis pis sırıtıyorlardı. Osman bu sefer büyük hata yapmıştı. Elinde o kadar verecek para bile yoktu, kazanacağından o kadar emindi.
"Rahat ol demiştin bana demin." Sinan'ın sesi dümdüz çıktığında Osman hızla ona döndü.
"Sinan."
Sinan kafasını salladı, "Ne?"
"Sıçtık."
Birden ne olduğunu anlayamadan Osman elini sıkıca tutup onu çıkışa doğru sürükledi ve hiç ara vermeden, "Koş!" diye bağırdı.
Ne kadar koştuklarını bilmiyordu ikiside, arkalarına bile bakmadan olabildiği kadar hızlı koştular. Issız ve karanlık sokakta sadece ayakkabıların çıkarttığı ses ve hızla nefes alış verişleri duyuluyordu.
Sinan koşarken kenetlenmiş ellerine bakamadan edemedi. Hayatı boyunca, ilk defa o an'da gerçekten yaşıyormuş gibi hissetti.
Sonunda dar bir sokak arası bulduklarında oraya sığınıp saklandılar. Sinan kendini yere atmış, kalbinin tekrar düzenle atmasını bekliyordu. Göğsü hızla inip kalkarken, gülmeden edemedi.
Osman da ellerini saçlarının arasından gezdirerek güldü. Nefes nefese kalmalarına rağmen sessizliği gülmeleri bozmuştu.
"Okulda bile hiç böyle koşmamıştım." diye itiraf ettiğinde Osman yine güldü ve Sinan'ın yanına oturdu.
"En son ne zaman bu kadar adrenalin yaşadım, hatırlamıyorum." Osman'ın nefesi hala düzene girmediğinden fısıldamıştı.
"Bizi bulmazlar, değil mi?"
"Sanmıyorum, baya geride kaldılar."
"E, yüzümüzü gördüler. Başımıza bela olmasınlar?"
Osman yeşil gözlerini Sinan'a odakladığında Sinan'ın nefesi yeniden kesilmişti. "Bir bok yapamazlar, hakkımda birşey bilmiyorlar. Koskoca İstanbul'da bizi bulacak halleri yok."
Sinan'ın içi biraz olsa da rahatlamıştı. Osman'ın tehlikeli işlere girmesini istemiyordu. Onu o gün okulda hafif yaralı görünce bile yüreği nasıl yanmıştı.
"Bir daha bu kadar tehlikeli insanlarla iddiaya girme."
Osman tek kaşını havaya kaldırıp sırıttı, "Tamam, daddy."
Sinan'ın tükürüğü boğazında kalırken öksürük krizine girdi. Osman bir yandan kahkaha atıp, öteki yandan sırtına vuruyordu.
"Şaka yaptık, sakin ol."
"Daddy ne alaka şimdi?"
"Bana daddy diyenin kırk yıl kölesi olurum. Teşekkürler."
Sinan gülerek Osman'ı omzundan itti, bunu gerçekten söylediğine inanamıyordu.
İkiside duvara kafasını yaslamış, birbirlerine bakarak öylece oturuyorlardı. Zaman durmuş gibiydi.
Sinan ortamda oluşan huzuru bozmamak adına sessiz konuşmaya karar verdi.
"Osman, senin hiç sevgilin oldu mu?"
"Bir kere uzaktan bir ilişki yaşadım sadece. Benim için aşk hep platoniktir. Biri birini seviyor ama o onu sevmiyor. İçine tıkılıp devam ediyorsun. Gereksiz kafa karıştıran bir duygu işte."
Sinan bakışlarını bir an bile o yeşil gözlerinden kaçırmadan yutkundu. "Kimdi o şanslı kız? Niye ayrıldınız?"
Osman gülümseyerek elini Sinan'ın boynuna doladı. Parmağın ucunda hızla atan nabzını hissederken kendi kalbi de susmak bilmiyordu.
"Kız diyen kim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benimle kayboldun | sinman
Teen Fiction"durup baktın göz ucuyla, başka biri vardı yanında sakin kalamazdım benim olacağını bilmesem"