•9•

3.3K 222 246
                                    

Dışarda kovadan boşaltılmış gibi yağmur yağıyordu, bunu da umursamadı. Aralarında mesafe bırakmadan dişlerini sıkarak konuştu.

"Çok mu içtin sen?"

Osman gülmemek için dudaklarını birbirne bastırıyordu. Bu, Sinan'ı daha çok kızdırmıştı.

"Yoo, sen çok içtin galiba."

"Ben her gün içiyorum, kolay kolay sarhoş olmam." Akan yağmur damlalarından dudakları titremeye başlamıştı. Kollarını bedenine sardı Sinan, Osman ve kızların görüntüsü çıkmıyordu aklından.

"Gel hadi içeri girelim, hasta olacağız."

Sinan onu duymamazlıktan geldi. "Kızlardan hoşlanmadığını sanıyordum. Benimle dalga mı geçiyorsun?"

Artık Osman'ın da sinirleri bozulmaya başlıyordu. "Hoşlanmıyorum zaten, Sinan. Sana noluyor?"

"Bana noluyor..." diye tekrar etti Sinan, inanamıyordu. Aralarında ki çekimi bir tek o hissetmiş olmalıydı o zaman. "Seni kıskandım, bir bok olduğu yok. Aptallık ettim, kusura bakma."

İkisinin de bedeni soğuktan titriyordu, baştan aşağa ıslanmışlardı. Kavganın etkisiyle bunu bile hissetmiyorlardı.

Osman'ın dişleri birbirine çarparken "Beni niye kıskanıyorsun, Sinan? Beni de mi sevdiğini sanıyorsun?" diye bağırdı.

Osman'ın sözleri Sinan'ı çok kırmıştı. Aldığı nefes bedenine ağır gelirken boğazı düğümlenmişti.

"Sanmıyorum, biliyorum, gerizekalı! Ben bunu söylemek için doğru zamanı beklemiştim ama boşuna bekliyormuşum. Sen bana güvenmiyorsun bile!"

Aralarında mesafe olmamasına rağmen Osman yine bir adım attı, gözleri sinirden dönmüş gibiydi. "Nereden biliyorsun? Erkeklerden hoşlandığını ne zaman anladın, Sinan? Emin olmadan bana birşey söyleme zaten, ben seni öptükten sonra bırakmak istemiyorum, tadına alışıp kokuna hasret kalmak istemiyorum. Bana bunları yaşatmandan korkuyorum."

Sinan onu itmeye başladığında Osman iki adım geriye sendelendi, şaşkınlıktan gözleri büyümüştü.

"Salak mısın? İlk defa birinden hoşlandığımı sende bilmiyor musun?! Daha önce erkeklerden hoşlandığımı nasıl anlayayım?"

Sinan gözlerinden akan gözyaşı mıydı yağmur muydu, ayırt edemiyordu. Osman'ın yakasından tuttu sertçe.

"Ben seni bıraksam hayat anlamımı bırakmış olurum." Sesi kısık çıktı, bağırmaktan yorulmuştu.

Osman da bitkin gözüküyordu. Artık korkularının onu ele geçirmesine izin vermeyecekti, ona bir gün Sinan duygularına karşılık verecek deseler kahkaha atıp inanmazdı. Ama şimdi karşında tüm risklere ve kendi korkularına rağmen cesurca durmuş, ona aşkını itiraf ediyordu. Osman buna karşı nasıl çıkabilirdi ki? Soğuk esen rüzgar korkularını da alıp götürür gibiydi.

Yavaşça elleriyle Sinan'ın yanaklarını kavradığında dünya avuçlarının içinde gibi hissetti.

Yeşil gözleri Sinan'ın dudaklarına kaydı, refleks olarak Sinan da onun dudaklarına bakmıştı.

Ve Osman dudaklarını dudaklarına bastırdığında dünya susmuştu, kalpleri bile durmuştu. Herşey yavaş çekimde gibiydi.

Sinan ellerini Osman'ın yağmurdan dolayı koyulaşan saçlarında gezdirmişti. Öpücüğüne karşılık verirken soğuk havanın aksine ensesinin, bedeninin yandığını hissediyordu.

Osman, Sinan'ın hayatına girmeden önce Sinan sadece nefes alabiliyordu. Osman onun hayatının dönüm noktasıydı. Ona yaşamayı öğreten, hayatı anlamlı kılan ondan başkası değildi.

Osman nefes almak için geri çekildiğinde alnını Sinan'ın alnına yaslayarak gülümsedi. Bu ona gerçek olamayacak kadar güzel bir rüya gibi geliyordu. Sonunda sevdiği adamı öpmüştü, hemde o da ona karşılık vermişti.

Sinan ise Osman'ın o bahşettiği eşsiz gülümsemeyi hafızasına kaydetmişti. Yeşil gözleri şimdiye kadar gördüğü en güzel yeşile sahipti. Uyuduğunda, uyandığında karşısında hep bu yeşil gözleri görmek istiyordu. O yeşil gözler onu tesiri altına alırken, Osman alnına da hafif bir öpücük kondurdu.

"Ben sana çok aşığım," dedi Osman. Bu yan yana gelen dört kelime Sinan'ın okuduğu tüm şiirlerden daha mest ediciydi.

Sinan mutluluktan kelimeleri bir araya getiremiyordu, burnunda hissettiği sızıyla gerçekten ağladığını fark etmişti. Utancıyla kafasını Osman'ın omzuna gömdü ve Osman her an elinden kayıp gidecekmiş gibi sımsıkı tutundu ona.

"Bende sana aşığım," dedi boğuk sesiyle.

🌰

Sabah alarmın sesine uyanmadan önce kulaklarının altında düzenli atan kalbin ritmine uyanmıştı. Dışarda çok sevdiği manzara, Osman'ın varlığı ile daha da güzelleşmişti.

Göğüs kafesine tüy gibi öpücük kondurdu Sinan, sonra sevdiğinin saçlarını okşadı. Dün gece yaşadığı en güzel geceydi. Ve hepte öyle kalacağından emindi. Bulutların üstüne çıkmıştı adeta, Osman ona hiç yaşatmadığı duyguları yaşatmaktan vazgeçmiyordu.

Burnuna, yanağına ve göz kapağına da öpücükler kondururken en son dudağına uzun bir öpücük bıraktı. Osman uyanır uyanmaz kıkırdadığında kulaklarına melodi gibi gelmişti bu. Her sabah böyle uyanmaya dünden razıydı ikiside.

"Günaydın, sevgilim." dedi uyku mahruru sesiyle ve Sinan yine mutluluktan ağlamak istiyordu. Hafif araladığı yeşil gözleri güneş ışığında mümkünmüş gibi daha çok parlıyordu.

"Gözlerin o kadar güzel ki..." diye homurdandı Sinan, parmaklarını Osman'ın parmaklarının arasına geçirerek.

Osman gülümsedi sonra manidar bir tonda "Sana baktıkları için" dedi.

Sinan daha fazla dayanamadı, Osman'ın kucağına oturarak onu derince öpmeye başladı. Osman da ona aynı hevesle karşılık verirken, ısrarla gelen mesaj sesleriyle ayrıldılar.

Sinan gözlerini devirerek yatağa attı kendini, kollarını Osman'a sarmalayıp birlikte telefonun ekranına baktılar. Eda ve Kerem aynı anda çokça mesaj atmışlardı.

Osman sesli okuduğu mesajla uykusu öylece kaçıp gitmişti gözlerinden, "Sakın okula gelmeyin."

İkisinin de boğazına yumru otururken, içlerinde fırtına kopmasına rağmen sessizliklerini korudular.

"Hassiktir," dedi Osman. O tek bir kelimede binlerce duygu barındırıyordu.

"Hassiktir."

🌰

yarın gelecek olan 10. bölüm final bölümü olacak (kızmayın, en baştan kısa olacağını belirtmiştim!) gözyaşım pıt :,)
biraz aceleye getirmişim gibi gözükebilir ama gerçekten uzun hikaye yazmayı beceremiyorum, aklıma konu gelmiyor :(
o yüzden kısa ama tadında bırakmak en iyisi
herşey için şimdiden teşekkür ederim <3

benimle kayboldun | sinmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin