Burası Neresi, Neredeyim Ben

68 4 0
                                    

Gözlerimdeki ağırlık kalkmaya başlamıştı. Gözümü tam olmasada açabilmiştim. Ben mi görmüyordum yoksa her yer karanlıkmıydı.

   Burası neresiydi, neredeydim ben, bu mide bulandıran pis kokuda neydi. Hiç bir şey anlayamıyordum. Kapının olduğunu altından gelen ince ışıktan anladım. Demekki gözlerim görüyormuş. Kapıya yaklaşmak istedim ama hareket edince canım yanıyordu. Ayağa kalkamaz durumda emekleyerek yaklaşmaya çalışıyordum. Ayağa kalkamamamın sebebi bağlı veya halsiz olmam değildi. Kafamı kaldırmaya çalıştığım zaman sivri çıkıntıları olan tavana çarpıyordu başım. Yerler ise tavandan farksızdı. Her yerime sivri taşlar batıyordu aslında.

     Bekledim, bekledim. Buraya sihirli bir şekilde gelmiş olamazdım. Elbet birisi buraya gelecekti. Dışarıdan tuhaf sesler geliyordu. Kurt sesleri, baykuş sesleri, bazı hayvan sesleri işte. Birde şırıltı sesi vardi. Hafif ve durgun olanından. Ormanda olduğumu düşünmeye başladım. Başımı dizlerimin üstüne koyup biraz uyumaya çalıştım...

     Uyandığımda sanki her şeyin farkına yeni varmış gibiydim. Tekrar aynı şekilde şaşırdım. Ama bi fark vardı, aydınlıktı her yer. Arka duvarın en üst tarafında küçük camsız 3 demirle dikilmiş bir pencere vardı. Gece bu pencereyi farketmemiş olmalıydım. Dışarıya baktığımda bir dere gördüm. Tahmin ettiğim gibi ormandaydım. Sonra kapıya döndüm ve inceledim. Her hangi bir kol yoktu kapıda. Çıkmak imkansızdı buradan. Karnım acıkmaya başlamıştı, susamıştım. Sürekli gözüm kapanıyordu ve kısa uykulara dalıyordum. Öğlen olmaya başlamıştı. Bunu pencerenin gölgesini takip ederek yorumlamıştım. Zaman geçmek bilmiyordu, çok sıkılmış ve bunalmıştım. Bir ses geldi! Evet, kapının arkasında birisi vardı, bundan emindim! Kapı açıldı...                          

Hücredeki KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin