İnsan hayata ne zaman başlar yada insan hayatın gerçeklerini ne zaman öğrenir her hangi bir yaşı var mıdır, yada zamanı daha kendini ve nasıl bir ortamda olduğunu yaşantının seni nereye çekeceğini anlayamaz ken hakikati anlaya bilir misin?
Bir hayat düşün gözlerini açtığında karanlığa bürünmüş bir dünya da uyanmak henüz farkında olmadan ağlayıp zırlamak ve size acıyla bakan gözler acıyla dokunan eller en kötüsü kalbinizi sızlatacak bir durumda olmak nasıl bir şey acaba?
Hayatımın kurgulanmış olması ve kaderimle anlatan bir başlangıç.
Benim adım yunus geçmişimin acıyla geleceğimin ne olacağını bilmeyen biriyim.BEn yetimhanede büyüdüm ve henüz 2 aylıkken bir pazar da bulunmuşum. Hayata bir pazar da başlamak tuhaf ama gönül isterdi ki sıcacık bir yuva ve annemin şehvetli kolları ama kaderimin başlangıcı böyle değilmiş ne yazık ki .Pazar da bulunduğumda beni yetimhaneye vermişler tabi polis mi jandarma mı artık bilmiyorum yetimhaneye verilmişim. Yetimhane kimsesizlerin olduğu soğuk ve o kadar da güzel olmayan bir şey bana göre çünkü herkes aynı acıyla yaşıyor ve herkes acısını bir birinden çıkartıyor maalesef herkes de haklı.
Zaman geçtikçe büyüyordum konuşmaya yürümeye başladığımı hatırlamıyorum ama annem veya babam olsaydı bana tatlı bir hüzün mutluluk ve güzel iki göz yaşıyla bakar ve beni öperlerdi herhalde bilmiyorum yaşayamadığım için. Hiç tanımadığım birine sarılmak onun beni beslemesine altımı değiştirmesine ne bileyim beni büyütmesine ne diye bilirim ki düşünmeyi başaramayacak bi bir yaşta olmak nasıl bir his acaba.Etrafı nesneleri varlıkları öğrenmeye başladığımı hatırlıyorum.
Artık gün geçtikçe büyüyor ve hayatın başladığını hissede biliyordum. 4 yaşımdaydım ve adını bile bilmediğim sadece yattığım yan yatak da bir çocuk vardı onla oynardık yatardık onunla kavga da ederdik. Ve hayatımın ilk acısını onun evlatlık verildiğinde yani bir sabah uyandığımda olmamasında yaşadım, nerde olduğunu aramaya başladım ama bulamadım ve başımızda olan bizimle ilgilenen kadına sorduğumda öğrendim ona "o nerde nereye gitti ?" değimde kadının verdiği cevap "anne ve babasının yanına çok mutlu olacağı yere gitti." İşte o an anne ve babanın ne olduğunu merak edip sorduğumda karşımda gözleri yaşlı ve başımı okşayan sımsıkı sarılan bir kadın gördüm. Her gün bir şeyler öğrenip farkına vardığımda birçok şeyi bildiğimi sanmıştım ama aslında bildiklerim alfabenin ilk harfiymiş gibi attığım ilk adımmış oysa ki daha yeni başlıyordu hayat benim için. Ve hayatta en çok merak ettiğim şey anne ve babanın ne olduğunu öğrenmekti. 5 yaşımdayken bir rüya görmüştüm aslında çok kez gördüm ama o rüya bana hayatın farkına varmamı sağlamıştı. Evet 5 yaşında bir çocuk iken bir rüyaya bağlı kalmak saçmalık ve tuhaf hatta imkansız da olabilir ama verdiği duygu his tarifsiz. Beni büyüten kadına ikinci kez anne ve babanın bana nasıl bir şey olduğunu sordum ve gördüğüm rüyaları anlattım. Bana seni doğuran ve onun yanında olan kişiye anne ve baba dendiğini seni büyüttüğünü hayata hazırladığını doğru ve yanlışı gösteren insanlar olduğunu söyledi. Ne kadar heyecan verici ne kadar muhteşem bir şey olduğunu tahmin bile edemezsiniz. İçimde ki o his heyecan elimi ayağımı titretiyordu adeta. Aradan ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama bir gün bir şey merak ettim aslında farkına vardım benim annem ve babam nerde işte 5 yaşımdayken kafamda bir milyon soru varken sadece 1 soruya takılmak ne tuhaf ve acı verici bir his . Koşarak sormaya gittim yatakhanelerin başındaki odaya doğru o orda uyurdu orda kalırdı geceleri ama bulamadım. Başkaları vardı kaçıp bahçeye gittim ve onu elinde bir bavulla giderken gördüm koşarak sarıldım ayaklarına nereye diyerek baktım ona küçük bir tebessümle evime dedi. Peki ben ne zaman gideceğim evime annem babam ne zaman beni alacak dediğim sabret umudunu yitirme demişti ve gitmişti. Hayatımda bir kez daha sarsılmıştım ve beni kandırdığının farkına varmıştım etrafıma baktım ve kimsesiz olduğumu ve annemin babamın olmadığı anlamıştım. İşte o gün hayatın farkına ile hayatımın en büyük ve tek acısını yaşamıştım.
Bir bilinmezliğe doğru sürükleniyordum hayatım dipsiz bir kuyuya doğru düşüşe geçmişti. artık uykularım korkunç düşlerle dolmuştu hayattan hiç bir zevk almamaya başladım. Henüz 5 yaşımdaydım ve maalesef hayattan ilk tokadımı yemiştim ama hala çocuktum . Oyun oynamak ve gülmek istemiyordum herkesle kavga ediyor yalnız başıma sadece köşelere çekiliyordum geceleri ise tuvalete ve banyoya gidip ağlıyordum orda uyuya kalıyordum .
Bir süre böyle geçtikten sonra bize okuma ve yazma öğretilecekti herkes heyecanlıydı tabi bende ilk öğrendiğimiz harf tabi ki de "A" harfiydi ANNE kelimesinin ilk harfi. İçimde bir burukluk vardı ve etrafıma bakınıyordum bu acıyı hisseden tek kişi ben miydim diye düşünüyordum ama hiç kimseyi bulamıyordum herkes öğretmene heyecanlan bakıyordu hep bir ağızdan öğretmenin dediğini söylüyordu "A" diye herkes haykırırken ben ise birden anne diye haykırdım ve herkes susup bana baktı ben ise utanarak gözlerimin dolmasıyla birlikte kafamı masaya koymuştum. sonra biri anne diye bir haykırışta bulundu ve herkes hatta öğretmenle birlikte hep bir ağızdan anne diye bağırmaya başlamıştı kafa mı kaldırdım ve herkes yanımdaydı sanki işte o an anlamıştım herkes benim gibiymiş ve herkes her şeye rağmen bir aile gibiydi.Hayatımın En güzel anıydı aslın da o an yalnız olmadığımı hissederek.
Ve yıllar geçiyor du her geçen gün büyüyordum. 9 yaşımdaydım artık okumayı biliyor ve yazmayı da biliyordum . En sevmediğim şey ise resim çizmekti. Çünkü bazıları anne ve babasıyla hayal kurup resimlerini çiziyordu . Aslında güzel resim yapıyordum yaşıma göre öğretmen çok iyi çizdiğimi ve her zaman en güzel resim benim çizdiğimi söylüyor ve seçiyordu kağıdı saçma sapan karalasam bile. Çünkü hayatın farkında ve acı çektiğimi hissettiğimi biliyordu. Aslında bunu ben istiyordum neden mi? çünkü bana yardım edeceğini düşünmüştüm ama etmemişti. Ve bi süre sonra oda gitti uzaktan onunla hiç konuşmadan bir bağ kurmuştuk ama ben hep kaçıyordum .Çünkü korkuyordum alışırsam gider diye .Ve gitmişti çocuğu olduğunu söylemişti yerine bakan başka bir öğretmen tarafından . O da anne olacaktı ve bizi çok iyi anlıyordu ve her defasında bize asla umudunuzu kaybetmeyin ve bunu her deyişinde sanki gözlerime bakıyordu ve göz kırpıyordu bana ne tuhaftı aslında hayal mi görüyor veya kendimi özel mi hissediyordum bilmiyorum içimdeki his bambaşka çok tuhaftı her şey. O gün yatmadan önce şunu demiştim umudunu kaybetme asla ve 3 yıl boyunca her gece ağlamak ve yalnızlığıma sığınmak için gittiğim o banyo ve tuvaletlere artık gitmemeye kara vermiştim acılarımı örtmeye ve hayata bakmaya kara kılmıştım sonuna kadar eğlenmek koşmak istiyordum.Aynı koş ali koş bu sihirli bir cümle olduğunu sanıyordum ama öyle değil di tabi kide bunu çok sonradan fark etmiştim ama bana umut veriyordu ve güçlendiriyordu. Artık uyuma vaktiydi ve sabah uyandığımda yeni bir başlangıca söz vermiştim ve uykuya daldım öylece'ne sessiz ve usulca.
(devam edecek)