Güneş doğmuş ve uyanmıştım. İçimde tuhaf bir his vardı ne olduğunu anlamaya çalışmıştım ama iyi mi kötü mü bilemiyordum . Sanki yemek yerken doymuş ama hala aç hissediyormuş gibiydim. Kahvaltıdan sonra bahçeye çıkıp bir bankta oturmuştum bazıları top oynuyordu ve bende onları izliyordum. Futbol oynamanın nasıl bir şey olduğunu anlama çalışıyordum izleyerek. Onlar oynarken ve ben izlerken biri yere düşmüştü eli kanıyordu ağlayarak gitti ve bir kişi eksik kalmışlardı ve beni çağırdılar ben hiç oynamayı bilmiyorum dedim kaleye soktular 2,3 gol yeyince herkes kızmaya başladı sonra beni kaleden çıkarıp ileri attılar burda dur gelen topu kaleye vur dediler. Çok eğlenceliydi aslında hoşuma gitmişti sürekli topun peşinde koşuyordum kimse pas vermiyordu topu kaptığım da ise gene benden alıyorlardı hızlı koşuyordum herkesten bunu farkına yeni varmıştım aslında ve bunu değerlendirip topla beraber süratleniyor'dum ve harika bir duyguydu gol de atmıştım gol attığımda 2 kişi gelip bana sarıldı takım arkadaşlarım. Ve mutlu olmuştum maç bitmişti.
Oturduğum banka gittim oturdum 2 kişi bana doğru geliyordu bunlar ben gol attığım da bana sarılan kişilerdi nerden bile bilirdim o 2 kişi hayatımda büyük bir rol üstleneceğini . Mehmet ve Ömer di isimleri yanıma oturarak adın ne diye sordular yunus dedim Ömer bana senin niye arkadaşın yok diye sorduğunda bilmem beni sevmiyorlar galiba ondan dedim mehmet ise oradan bana gülümseyerek biz seviyoruz sen bizim arkadaşımız sın bundan sonra demişti böbürlenerek ve o an içimde sanki kelebekler uçuşuyordu benim de arkadaşlarım dostlarım vardı. Yani kimsesiz değildim artık bunun verdiği mutluluğu belki o an annem ve babam vermezdi. Aslında çok acı verici bir durum olsa da benim için mutluluk vericiydi.
Akşam olmuştu yatakhanede yatağıma yatarken ömer nereye diye sordu yatağıma dedim oda artık burda yatamazsın bizim yanımızda yatacaksın demişti ve onlar yatakhanenin diğer ucunda ben ise diğer ucunda yatıyordum. Bir çocuk geldi yatağıma yattı hey ne yapıyorsun orası benim tam derken ömer elini omzuma atıp gel kardeşim dediğinde böyle sanki büyülenmiş gibi ona baktım ve peşinden gittim üçümüz yanana yatacaktık ve beni ortaya almışlardı kimse karışmasın bana diye ve hayatımda ilk kez huzurlu ve korkmadan uyumuştum.Genel de korkar ve tırsardım kötü rüyalar görürdüm ama o gece mışıl mışıl yattım. Ve aradan uzun zaman geçti mehmet ve ömer benim herşeyim olmuştu bende onların her şeyi üçümüz sanki bir kişiydik dostluktan öte kardeş kardeşten öte bir can'dık hiç ayrılmazdık. Ömer sert güçlü ve çok çevikti de benden daha hızlı koşuyordu. Mehmet ise çok zeki ve kurnazdı atacağı adımı önceden hesaplardı aslında yurttaki hocalar onun çok büyük bir adam olacağını düşünürdü çünkü bir yetişkin gibi konuşurdu ve aynı zamanda çok kavgacıydı hep kavga ederdik onun yüzünden ömer hep bizi kollardı çünkü güçlüydü ve genelde korkarlardı bide yakışıklıydı bazı kızlar vardı ona aşıklardı hep ama hiç birine yüz vermezdi.
12 yaşına gelmiştik 3 yıl boyunca birlikteydik ve ayrılmadık. Mehmet'in bir hayali vardı. yurdun dışına çıkıp dışarıyı gezmek istiyordu. Bende istiyordum aslında ama böyle bir şansımız yoktu maalesef her taraf uzun duvarlarla kaplıydı çıkmak imkansızdı zaten 1 kapısı vardı yurdun orda da güvenlik vardı.Mehmet hep denizi merak ederdi. İzmir gibi bir şehirdeyiz deniz yanımızdaydı ama hiç görmüyorduk gök yüzünde süzülen martıları izlerdik bahçeden bazende camdan çok güzellerdi saatlerce gözlerdik nadiren gelirdi çünkü. yurdun 2. katındaki camdan dışarı izlerdik hep 600 metre tahmini olarak ilerde bir okul vardı zil sesi bahçede oynayan çocukların sesi gelirdi arada her gün 12 de ve akşam 6 da cama çıkar yurdun önünden geçen çocuklara bakardık anneleri vardı babaları vardı abileri , ablaları hatta dedeleri ellerinden tutup götürüp getirirlerdi çok özenirdik içimiz yana yana yutkuna yutkuna ağlamaya hazır bir şekilde sulu gözlerle gözetlerdik bu bize acı verir di ama hayalini kurarak bir nevze rahatlamaya çalışırdık ama olmaz dı inatla yine izler ve ağlardık.Bazılarının annesi kızardı çocuk annesine vurur du bağırır dı küserdi ve ömer buna hep sinirlenip küfür ederdi öyle yapanlara sonra duvarlara yumruklar tekmeler atardı. Çünkü canı yanardı içimizde en güçlü ve sert olmasına rağmen en duygusal olanda oydu. Mehmet duygularını belli etmez hiç ağlamazdı hep onun gibi olmak isterdim ama o bile bazen ağlardı.Ve en çok isyan eden de mehmet olur du ben ise hep susan onları yatıştıran asla duygularını belli etmeyen içime kapanık biriydim.
Bir gün mehmet ortadan kaybolmuştu ömer ile onu arıyorduk saatlerce bulamamıştık. Bakmadığımız bir yer kalmıştı oda bodrum katıydı orası da kitliydi oraya da baktık ama kimse yoktu sonra hıçkırık sesi geldi mehmet içerideydi ve ağlıyordu. seslendik cevap vermedi ömer sinirlenip kapıyı kırmaya çalıştı beraber demir parmaklı kapıyı tekmeleyerek açtık ve Mehmet'in yanına gittik. Ömer neden ağlıyorsun diye sorunca mehmet annem babam nerde lan diye haykırınca bizde ağlamaya başladık bizde isyan etmeye başladık 12 yaşımız daydık ama içimizde öyle bir yangın vardı saatlerce karşılıklı oturup ağladık hala üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen o gün ki canımızın yanmasını hissediyorum bizim gibi 65 kişi daha vardı o yurda hatta dünyada milyonlarca vardı belki ama hepsinin acısını toplasalardı belkide o gün mehmet'in bize hıçkıra hıçkıra salya sümük ken annem babam nerde lan demesi kadar acı yaşamamışlardır. Ve tam 17 gün boyunca her gün saatlerce bodruma inip orda ağlardık kendimize bir yer bulmuştuk tüm boş zamanımızda orda hayaller kurardık ve ağlardık annelerimizi babalarımızı hayal ederdik . Ve tarifsiz bir mutluluk aynı anda tarifsiz bir acı içindeydik. Ve planlar yapmaya başladık hayallerimizi gerçekleştirmek için ilk önce mehmet'in hayalleri vardı yurttan kaçıp deniz kenarında güneşin doğuşunu izlemekti yurttan kaçmak için günlerce plan yaptık. Tam 6 ay boyunca plan yapıp kaçmanın hayalini kurduk ama işte cesaret yoktu. Ve en son bir şey fark ettik benim fikrimdi yurdun bahçesini duvarının yanında bir ağaç vardı üstünde küçük zeytin gibi kırmızı meyveler veriyordu acı bir tadı ve çok susatan bir ağaçtı o duvarın boyundaydı ve dışarıda da bir ağaç vardı büyük bir tane onun dalları duvarın üstündeydi kaçmanın yolunu bulmuştuk ve 2 gece sonra kaçacaktık .
(Devam edecek)