5. Bölüm

19 7 5
                                    

"Çünkü elmasların yerini Savaş biliyor." kaşları çatıldı. Aynı bizim gibi bunu hiç beklemediği açıktı.

Silahı ağır adımlarla aşağı indirdi. Dili dişlerinin üzerinde bir tur attığında ilk defa bu kadar korkunç gözüküyordu. Gözlerinin rengi koyulaşmış, bakışları Ege'nin üstünde sabitlenmişti.

"Beni öldürsen de, acı da çektirsen o elmasların yerini söylemem." Artık susması gerektiğini anlamıyor muydu bu kız?

"Kardeşin diyorum Ege, onu da öldürürüm. Evde usluca ablasını bekleyenKardeşin.
Berk'i.
Öldürürüm.
Benim çocuğum olsa da öldürürüm. Yapamayacağımı sanma." Ege sertçe yutkundu. Yok muydu bir planı bu işe girişmeden önce? Bilmiyor muydu babasının bu denli manyak olduğunu?

Herkes beklenti içinde ona bakarken birden sırıtmaya başladı.
"Bulursan, öldürürsün."

"Ne saçmalıyorsun sen?" sanırım ilk defa Bora'ya katılıyordum.

Sandalyede biraz doğrulup bu sefer o kafasını Bora'ya yaklaştırdı.
"Diyorum ki... Berk evde değil. Ben bir plan yaptım Bora, sonucunu düşünmeden yola çıkmam. Çoktan biri Berk'i aldı ve götürdü. Artık ortada iki kaybın var. Söylesene, bulmak için nefesin yetecek mi? Öleceksin, acı çeker-" sandalyesine yediği tekme ile yere düştü ve cümlesini tamamlayamadı.

Basit bir olay değildi bu. Biz de bu olayın içindeydik ve elimiz kolumuz bağlıydı. Mecaz olarak da değil.

Depoda sadece nefes alış veriş sesleri duyulurken Bora silahını yerine geri koydu ve hiçbir şey demeden depodan çıktı. Umarım bir daha gelmezdi çünkü gelirse hiç iyi şeyler olmayacaktı.

"Seni tehlikeye attığım için özür dilerim Savaş." kafasını bir şey olmaz anlamında salladı.
"Çevremde zarar verebileceği biri yok." Kimsesiz miydi? Üzülmüştüm Savaş adına. Tabii sanırım en çok Akın, Çağrı ve kendime üzülmeliydim.
Belli ki Ege'ye zarar veremezdi, verse de umursmazdı ya orası ayrı; Araf'a da anlamadığım bir sebepten dolayı zarar veremiyordu; Savaşa da elmasları sakladığı için bir şey yapamıyordu. Geriye ise biz kalıyorduk. Harika!

"Sana neden zarar veremiyor?" Çağrı bakışlarını Araf'a yönlendirmemişti bile ama sorunun kime olduğu açıktı.

"Babam ile şirketleri ortak. Yani aslında daha çok babam patronu gibi, ikisi de piç; iyi anlaşıyorlar."

"Tamam işte, babanın haberi olsa kurtarmaz mı seni?" Akın'ın sorusuna karşı sadece alayla göz devirdi. Gerizekalı, biz nereden bilelim sizin karmakarışık ilişkilerinizi? Bir de göz deviriyor.

"Aynen babamın da çok umrundaydım. Kolum, bacağım kopsa umrunda olmaz ama sadece ölmeme izin vermez. Maazallah annem üzülmesin." görüyorsunuz dimi ne iyi yürekli kocalar var. Romantik olacaksanız böyle olun beyler.

"Bu Bora içimizden geçecek. Pardon. Yani ben, Akın ve Öykü'nün içinden geçecek. Sıçtık." Çağrı'nın söylediği şeyler bir bir zihnimde dolaşırken kanımın donduğuna yemin edebilirdim. Hiç iyi şeyler olmayacaktı bizim açımızdan.

"Öldürmez, işi sizle değil ki." Allah'ım, keşke sesini kesse; o kadar midemi bulandırıyor ki. Yani dünyanın en sinir bozucu sesine sahip olmayı nasıl başarmış? Ruhsuz öküz, öldürmezmiş! Acı çektirmez demiyor ama!

"Öldürmemesi karnıma bir çizik daha istemediğimi ya da yüzümün sıcak kuma bastırlımamasını istediğim gerçeğini değiştirmiyor!" derin bir nefes verdi. Keşke alsa da veremese manyak.

"Üzgünüm ama ne olursa olsun söylemeyeceğim elmasların yerini." Evet sayın insanlar, resmi olarak olmayan sabrımın sınırına geldik. Bundan sonra söyleyeceğim kelimelerden mesul değil- Ya da öyleyim fark etmez.

Elmas KaçakçılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin