I.

213 14 18
                                    

Okumaya başladığınız tarihi buraya yazabilirsiniz.

   Asansördeki son yabancı da on ikinci katta indiğinde içeride yalnız kalmaktan faydalanarak aynaya döndüm ve elbisemi düzelttim. Staj görüşmesi için biraz abartılı olduğunu hissediyordum fakat ısınan havalara uygun olan birçok kıyafetim Türkiye'de kalmıştı, üstelik çamaşır makinem bir anda bozulmuştu ve diğer şirketle görüşmeye giderken giydiğim ve "beni yıka" der gibi kokan bir kıyafet giymek istememiştim. Yakın arkadaşım Hailey'nin gaza getirici konuşmasının da etkisiyle üzerinde altın sarısı düğme detayları olan bu pudra pembesi elbiseyi giymiştim. Ayrıca fazla bile olsa endişelenmek için çok geçti.

Asansör on dördüncü kata ulaştığında derin bir nefes aldım. Ne kadar stresli olsam da kaçma fikrinin çok saçma olduğunu bildiğim için kata ilk adımımı attım ve diğer adımlarım da kolaylıkla onu takip etti. Aslında kendimi özgüvenli birisi olarak nitelendirebilirdim ama bu şirkete girmek çok uzun zamandan beri hayalimdi ve "Ya başaramazsam?" düşüncesi bilinçaltımı kemiriyordu. İkiye ayrılan yoldan sola saptığımda büyük bir holdeydim. "Danışma" yazısının arkasındaki kadına doğru adımladım.

"Merhaba"

Siyah saçlı kadın kafasını bilgisayarından kaldırdı ve sıcak bir gülümseme ile karşılık verdi "Merhaba. Siz Masal Maran olmalısınız!"

Üst düzey görevlilerin olduğu kattaki bir asistanın beni beklemesi, hatta ismimi tek seferde doğru okuması, şaşırtıcı ve mutlu ediciydi. Amerika'ya geldiğimden beri ismimi yanlış söyleyen insanlara oldukça alışmıştım.

Neredeyse tüm dış duvarları boydan boya pencere olan ve beyaz mobilyaları, mermer zeminlerinden dolayı soğuk görünen holding bu kadının içten gülümsemesinin ve ilgisinin de yardımıyla bir anda benim için sıcak bir yuva olabilecek gibi görünmüştü.

"Evet, ben Masal. Scott Henderson ile görüşmem vardı."

"Biliyorum, Bayan Maran." tekrar gülümsedi ve benimle birlikte geldiğim yolda on beş adım kadar geriye ilerledi. Asansörün hemen karşısında duran koltukları işaret etti "Dinlenme salonumuzda bekleyin lütfen, Bay Henderson birazdan burada olacaktır."

Kafamı salladım "Teşekkür ederim."

"İyi bir görüşme dilerim efendim." Kadının davranışları sayesinde üzerimdeki gerginlik bir nebze de olsa hafiflemişti. Bir insanın gülümsemesi, cümleleri bile karşısındakinin moduna nasıl güzel bir dokunuş olabiliyordu.

U şeklindeki uzun, 12 kişilik koltuk ve ortadaki bir masa oturma odasını andırıyordu. Diğer çoğu şey gibi beyaz olan yumuşak koltuğa oturdum. Mimarlık şirketlerinde siyah ve ahşap dekor görmeye alışmıştım ama burası farklıydı. Üniversitedeki ilk senemde ahşap kullanımının sıcak, rahat bir ortam görüntüsü oluşturduğunu öğrendiğimde bu yeni bilgi ile nasıl mutlu olduğumu ve hemen aileme söylediğimi hatırladım. Birkaç dakika sonra önümdeki dergilerin birini karıştırsam mı yoksa ayıp mı olur diye düşünürken internetten hakkında araştırma yaptığım Scott Henderson'ın bana doğru yaklaştığını fark ettim.

Saygımı belli etmek isteyerek daha yanıma ulaşmasına birkaç adım kala ayağa kalkarak gülümsedim. Sadece saygı da değil, hayranlık. Ön araştırmalarımda öğrendiklerim bana bu adama hayranlıkla bakan bir çift göz olarak geri dönmüştü; üniversite eğitimini Londra'da aldıktan sonra Amerika'ya geri dönmüş yüksek lisans eğitimi almıştı ve şimdi New York'un en ünlü mimarlık ve tasarım şirketlerinden birinde yardımcı başkandı.

"Hoşgeldiniz Bayan Maran." uzattığı elini sıkarken karşılık verdim "Sizinle tanışmak benim için bir onur Bay Henderson."

Az önce oturmakta olduğum koltuğa oturmam için elini uzattığında vakit kaybetmeden oturup karşıma oturmasını izledim.

8.1117 KMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin