Harold geniş kollarını kısa boylu, yaşlı adamın omzuna sardı "Merhaba dedeciğim." Bu sırada ben de hemen bu adamın yanındaki, benden 15 yaş kadar büyük gözüken kadına selam verdim ve elini sıkarak tanıştım. Harry ve dedesinin uzun sarılması bitince elini öpme eyleminde bulunacaktım ki örf farkını belli etmekten son anda kaçınarak elini sıktım "Selam efendim. Ben Josephine." Yalan söylerken suçlu hissetmedim desem yalan olurdu...
"Selam güzel kızım. Ben Karl. Sonunda tanışabildiğimize çok sevindim."
Gülümsedim "Ben de." Gözlerimi kadına çevirdim "Sizinle de tanıştığıma çok memnun oldum." O da tanıştığına memnun olduğunu söyleyince Harry "Buyrun." diyerek masayı işaret etti.
İsminin Susan olduğunu öğrendiğim kadın, ki Susan ismini her duyduğumda bir Türk olarak aklıma Suzan söylenişi geliyordu, "Çok teşekkür ederim Harold Bey fakat ben katılamayacağım." dedi.
Karl da ona destek çıktı "Susan'a bu akşamlık izin verdim, oğlu ile görüşmek istiyor."
"Oğlunuz da gelebilir." diye teklifte bulunan Harold'ı kadın nazikçe reddetti ve birkaç saat sonra burada olacağını söyleyerek gitti. Açıkçası Harry'nin bu davranışı oldukça hoşuma gitmişti. Sakladığı bir hüznü olmasına rağmen böyle düşünceli davranabiliyordu.
Karl pantolon askıları, bastonu ve gülümsemesiyle oldukça sevimli görünüyordu. Harry yaşlı adam için bir sandalye çekti. Yuvarlak masada bir yanımda Harry bir yanımda Karl vardı.
"Nasılsın dedeciğim?"
"Ben çok iyiyim. Doktora da söyledim oğlum, turp gibiyim. Asıl siz nasılsınız?"
Harry tekrar konuştu "Biz de iyiyiz. Sağlıklı görünüyorsun." Elini uzatıp dedesinin elini sıktı. Onu çok sevdiği her halinden belliydi. Bu görüntü karşısında hayatta olan dedemi ne kadar çok özlediğimi hatırladım. Öteki dedem daha ben doğmadan son nefesini vermişti.
Beklemediğim kadar büyük bir sevgi ile adam bana odaklanarak konuştu "Harold ile senden çok bahsetmiştik. Seni de daha tanımadan kendi torunum gibi hissettim. Benim torunumu o kadar mutlu ediyorsun ki. Onun yüzündeki gülümseme benim de içimi ısıtıyor."
"Teşekkür ederim efendim." Aslında bu sözleri gerçek Josephine için söylüyordu. Ne hissedeceğimi bile bilmiyorduk.
"Bana büyükbaba ya da Karl demen yeterli."
Gülümsedim ve başımı sallayarak onayladım. Yemek siparişlerimizi verince Karl lavaboya gitmek istediğini söyledi fakat Harry'nin eşlik etme teklifini reddetti. Yaşlı adam bizden uzaklaşırken Harry ile masada yalnız kalmıştık. "Dedem hakkında ne düşünüyorsun?"
Karl saçlarının bir kısmı gri bir kısmı beyaz, göbekli ve Harry'nin yeşilleri kadar parlak olan mavi gözleriyle oldukça sevilesiydi. Tavırları da bu düşüncemi sadece doğruluyordu.
"Çok sevimli. Biliyor musun sana benziyor." Yüzümü ona dönüp başparmağımla işaret parmağımı değmesine az kalacak kadar birbirine yaklaştırıp gösterdim "Senden azıcık daha kibar."
Bir anda kendini dünyanın en iyi insanı sanıyormuş ve öyle olmadığına şaşırmış gibi bir mimiğe büründü "Ne zaman kaba davrandım ki sana?"
Bir yanım söyle bir yanım da geçiştir derken yine cesaretli yarımı seçtim "Kitabevinde. Bana nasıl baktın hiç fark ettin mi? Güzel yeşillerini bana kitlemiş öfke kusuyordun."
Dudaklarımdan dökülen kelimeler biter bitmez söylemem gerekenden fazlasını söylediğimi biliyordum ama düzeltmek için yeltenmeyecektim; zaten 'güzel yeşillerin'e takılmamış gibiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
8.1117 KM
عاطفيةHarold Blackwood 25 yaşında sevgilisi tarafından terk edildikten hemen sonra bir Türk olan Masal Maran ile karşılaşmıştır. Ama Masal gibi o da çok net hatırlar ki bu ne ilk karşılaşmaları ne de ilk konuşmalarıdır. Sevgilisi olduğu için düşünmemeye ç...