°3°

8 1 0
                                    

(Laura)

Bay Kim beni işe aldığı günden beri yaklaşık bir hafta geçmek üzereydi. Her şey çok güzel ilerliyordu. Hatta bana göre fazla güzel.

Yu Jin ile aramız garip bir şekilde çok iyiydi. Birde bar kısmında çalışan Kai vardı. Oda çok sempatik ve yakışıklı bir çocuktu. Yani bana ilk günden sulanmalarını saymazsak tatlı çocuk. Onunlada aramız fena sayılmazdı.

Yu Jin'in dediğine göre Kai burada çalışan tüm kızlara karşı böyleymiş, ama niyeti asla kötü olmamış. Derdi sadece şamatalıkmış. Yani bende Yu jin'in yalancısıydım.

Her şeyden önce temkinli olmak en iyisiydi.

Kai'nin bu gün geç geliceğini bildiğim için, bar kısmındaki bardakları silmeye başladım. Yarım saat önce de benim işim bitmişti zaten.

"Bu gün hava çok güzel" Yu Jin'in neşeli sesi kulaklarıma ulaştığında bakışlarımı ona çevirdim. Yanıma gelirken istemsiz üzerini süzmüştüm. Üst kısmında; sıfır kollu beyaz bir atletin üzerine ekoseli desenli bir gömlek giymişti. Altında da çok kısa sayılmıyacak bir şort vardı. Ben en son dışarı da ne zaman şort giydiğimi bile hatırlamıyordum.
Acaba ben de bir gün böyle şeyler  giyebilecek miyim ?

"Nasılsın Laura?" etrafa yaydığı sevinç ile bende düşünceli halimden çıkıp onun gibi gülümsedim.

"Bu gün çok güzel görünüyorsun. Neye borçluyuz?" yanağımı hafiften sıkıp arkasını bar tezgahına yaslayıp, kendini yukarıya çekerek oturdu.

"üzerimde yine aynı kıyafet var Yu Jin. Asıl senin bu sevinçli halini neye borçluyuz?" dün giydiğim kıyafetlere benzer şeyler vardı. Kot pantolon üzerine beyaz tişört giymiştim. Şuanlık bar serin olduğu için gri bir kapşonlu vardı.

Gülümseyerek bana döndü. "Bu gün Seul'den abim geliyor. Bence bu beni mutlu etmeye yeter." eli ile ağzını kapatıp kıkırdadı.

"Zümrüt gözlü çiçeğim, bal petekli Böceğim. Sen benim işimi mi yapıyorsun?" Bar kısmının üzerinden atlayıp iki yanağımıda sıkmaya başlayan Kai'ye gözlerimi devirmiştim. Çok cilveliydi bu adam be. Ama azıcık seviyordum işte.

Yüzümdeki ellerini tutup çekmeye çalıştım. "Kai çek şu ellerini." ama pek işe yaramadı. Daha çok sıkmaya başladı.

Kollarını omuzuma yerleştirip yüzümle oynamaya geçtiğinde, kolu omzumdaki derinleşmiş kızarıklara denk geldiği için ufak sesle sızlanıp onu itekledim.

Canım yanmıştı. Acısını unuttum derken tazelenmişti. Bir gün önce yine bahçede uzanmıştım ama omzum çok açık olduğu için bu sefer daha çok kızarmıştı.

"Laura iyimisin? Be...ben bilerek yapmadım. Kremini getiriyim mi? Veya buz getireyim sana." bulunduğumuz kısımdan ayrılıcakken seslenip durdurdum.

"Gerek yok teşekkür ederim. Ama lütfen bir daha dikkatli ol. Omzum yara olmuştu"

Yüzündeki pişmanlığı göre biliyordum. Ama şuan sadece acımı düşünücek durumdaydım.

Üzerimdeki kapşonlu hırkayı çıkartıp yanından geçerken masaların birisinin üzerine koyup tuvalete doğru yöneldim. Umarım daha kötü olmamıştır.

Tuvalete girmemle üzerimdeki tişörtü çıkartıp temiz bir kenara koydum. Aynadan yansımama baktığımda, yaranın aynı şekilde kaldığını görmem içime su serpmişti.

"Laura iyi misin?" Yu Jin endişe ile tuvalete girdiğinde istemsiz üzülmüştüm. Benim için endişeleniyorlardı.

Koyduğum yerden tişörtümü alıp giydim. "Sorun yok. Geçen gün omzum çok açık kaldığından güneş fazla D vitamini enjekte etmiş bana" gülerek yüzüne baktığımda, biraz endişesi dinmiş gibi duruyordu. Onları asla üzmek istemezdim. Kim olursa olsun üzmek istemezdim.

𝑭𝒂𝒓 𝑭𝒐𝒖𝒓 𝑻𝒉𝒆 𝑺𝒖𝒏 ❦︎ 𝑷𝒂𝒓𝒌 𝑱𝒊𝒎𝒊𝒏 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin