°6°

9 1 0
                                    

(Laura)

"Anlaştık o zaman değilmi? Ben altta duracağım ve siniri geçene kadar çıkmayacağım" kafamla onaylayıp, elime başka bir bardak aldım. Taehyung da çıkardığı telefonla oyalanmaya başladı. Anladığım kadarıyla anlattığı arkadaşını çok sinirlendirmişti, ve sinirinin çabucak geçeceğini sanmıyordum.

"Bu namjoon ekip arkadaşın mı?" Bay Kim o gün dediğine göre polisti ve polisler ekipsiz olmazdı.

Kafasını sallıyıp telefonu masanın üzerine bıraktı. "Aslında küçüklüğümüz beraber geçti. Ben ekipte en son polis olanlardanım. Ama puanlarımız aynı düzeyde olunca aynı emniyette görev yapmaya başladık. Sonrada istek üzerine aynı ekibe geçtik. Sonrada, başarı üzerine başarı." anlaşılan ekip arkadaşlarına çok güveniyor ve değer veriyordu. Onlardan bahsederken gözleri ışıldamıştı çünkü.

Elimdeki bardağı yerine koyarken kafamı sallayarak onayladım. "Senin alanın ne?" yüzüne yerleştirdiği sinsi gülüş beni tedirgin etsede ne geleceğini merak etmiştim.

"Bebeğim, gördüğün bu yakışıklı ve karizmatik adam hacker. Kıramadığım bilgisiyar ağı daha olmadı." şaşkınca kafamı sallıyıp onayladım.

"Bay Kim o gece öyle diyince el altında boş dolaşan kişi sanmıştım seni. Meğersem gruptaki yerin önemliymiş." kendimi inandırmak edasıyla kafamı sallamaya devem ettim. Açıkcası asla böyle bir mevki beklemiyordum.
Bu şapşal çocuğun böyle bir yeteneği olmasını ise asla bekşenilecek bir şey değildi.

"Hah kıçımın kenarı. Böyle neşeli ve herkese bulaşıyor olabilirim, ama ayıptır söylemesi aralarındaki en zekiyimdir. Sadece kıskandıkları için kabul etmiyorlar o kadar." gülüp sadece kafamla onayladım. Pek sanmıyordum ama şimdilik bilmesine gerek yoktu.

"Ekipteki tüm üyelerle duygusal bir bağın var sanırım." yeni bir bardak alıp silmeye koyuldum.

Kafasıyla onayladı "Hepsinin yeri ayrı. Sürekli bana kızsalarda, Beni sevdiklerini biliyorum. Yani endişeleniyorlar en azından." Sanırım sevgilerini belli eden tipler değillerdi, endişelendiklerimde de Taehyung'un hoşuna gidiyordu.

Kapının gürültülü bir şekilde açılmasıyla, Taehyung çevik bir haraketler tezgahın üzerinden zıplayıp arkasına geçti. Sanrım Namjoon denen hyungu gelmişti.

"O şerefsiz hergergele nerede?" sinirinin gözlerinden okunduğunu gördüğümde, taehyung için endişelenmedim desem yalan olurdu.

Ben bile korkmuştum .

Böyle sinirden burnundan soluyan boğa gibiydi.

"Hangisinden bahsediyorsun?" Bay Kim'in söyledikleri ile ağzımdan küçük bir gülücük kaçtı. Kaç tane vardı ki taehyung gibisi? Merak etmiştim doğrusu. Şöyle bir düşününce, yanımda taehyung olunca bile bazen insan bunalıyordu. Taehyung gibi iki veya üç tane düşünemiyordum bile. Acımıştım ekibe doğrusu.

Namjoon'u karşılayıp sarıldığında, kısa bir yumuşama anı oldu, sonra tekrar kaşları çatılmıştı.

"Hangisinden bahsedeceğim? İşlerini yarım bırakıp kaçan maymundan bahsediyorum. Bu sefer o şempanze iyi bir dayağı haketti ." Bay Kim elini omzuna atıp küçük bir hakkaha patlattı. Bende alttan alttan gülmeye devam ettim.

"Şu benim gengesiz kardeşim mi?" kahkahalarının arasında konuştuğunda, istemsiz tekrar gülmüştüm.

"Aynen, nerede o? Elim kaşınıyordu dün, meğer bu gerizekalıyı dövecekmişim ondan kaşınıyormuş." elimdeki bardağı yerine koyarken, gülmelerimi durduramıyordum. Umarım bu kadar çok güldüğümü görmezlerdi.

𝑭𝒂𝒓 𝑭𝒐𝒖𝒓 𝑻𝒉𝒆 𝑺𝒖𝒏 ❦︎ 𝑷𝒂𝒓𝒌 𝑱𝒊𝒎𝒊𝒏 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin