°9°

7 0 0
                                    


(Laura)

****

Hayatımın sanki en güzel anını yaşıyorum. Yeşil bir bahçede, saatlerdir güneşin altında vucudumda acık yerleri kızarmadan salıncakta sallanıyorum. Sırtına değen eller, sanki bana güven vermek ve beni düşürmemek için çabalarcasına sallıyor. Her 'daha hızlı salla' dediğimde, 'düşüceksin, yeter bu hız' diyerek, daha yavaş sallıyor.

Salıncak beni durdurduğunda, arkamdan sarılan kollar ile kafamı arkamdaki bedenin omzuna yaslıyorum. 'seni çok özledim baba' saçlarıma kondurduğu öpücükle, salıncaktan kalkıp babamın kollarının arasına giriyorum. Değişmemiş olan ferah kokusunu içime çektiğim de, saçlarımı okşamaya başlıyor. 'yakında yanında olacağım, bende seni çok özledim Laura.'

****

"Laura, geldik artık uyanır mısın?" derin nefesler eşliğinde kalkıp etrafıma baktım. Arbadaydık hala, ama geldiğimiz yere varmış olacağız ki, araba durmuş ve Jimin beni kaldırmaya çalışıyordu.

Nefeslerimi dizginlemeye çalıştım. Ama benim nefeslerim daha hızlanırken, kapımı açıp bana bakan beden ise gözlerinde oluşmuş endişe ile bakıyordu.

Elime damlayan sıvı ile ağladığımı hissettim. Elimi istemsiz akan yaşlarımı silmek için çıkardığımda, ellerimin ve vücudumun titremesine şahit olmuştum.

Yüzüme kavrayan eller ile, elin sahibine baktım. Aynı benim gözümden akan yaşlar gibi, yüzündeki endişe azalmak yerine çoğalıyordu "Sen iyimisin? Kabusu mu gördün?" çatık kaşları ve endişe ile sorduğu soru, ağlamaları mı şidddetlendirmiş, üzelerine de yüksek iç çekişlerim ve hıçkırlarla süslenmişti.

"Hey hey sakin ol, ben burdayım." Beni kendine çekip sarıldığında, itiraz etmeden kollarımı bedenine sardım. Göğsünün üzerine denk gelmiş başım, gözümden akan yaşlar sayesinde tişörtünü ıslatırken, sanki hiç durmayacakcasına ağlamaya devam ettim.

Saçlarımı okşayan el, Beni kendine daha çok çekip sıkı sarıldığında ise, sesim yükselmiş, bulunduğumuz zifiri karanlık ormanı hıçkırık seslerim ile süslemişti.

"Şşş sakin ol Laura. Bak geçti, her şey düzeldi, uyandın artık lütfen sakinleş endişeleniyorum." saçlarımdaki eli okşamaya devam ederken, babamın okşayışlarını hatırlayıp daha sesli ağlamaya başladım.

Dayanacak gücümün olmadığını hissediyordum artık. Sanki, gül artık solmuş ve yapraklarını tutmakda zorlanıyor, kendini ılık güneşin altından serin toprağa gitmemek için çırpınıyorcasına, bende hayatta durmaya çalışıyordum.

"Sorun ne? Laura neden ağlıyor?" Bay Kim'in sesi kulaklarıma dolduğunda, Bacağımın altından geçen elleri hissetmiştim. "Hyung sanırım kabus gördü. Ben onunla ilgilenirim." Beni kucağına alan bedene daha çok sokulduğumda, bay Kim'in onayladığını belirten cümleler duymuştum.

"Laura lütfen sakinleş, korkutuyorsun beni" başımı gömdüğüm omzunda kokusu burnuma doldukca babamın kokusunu soluyormuşum gibi hissettirmişti. Kokusu babamın kokusunun aynısı gibiydi.

Bedenim yavaş bir şekilde koltuğa bırakıldığında, beni taşıyan beden benden ayrılmayıp yanıma oturdu. Kollarını ayırmadan daha sıkı bedenimi sardığında, babammış gibi daha sıkı sarılmak istiyordum. Babamın kokusuna benzeyen kokusunu solumak için daha çok yaklaşmak istiyordum. Sımsıkı sarılıp bırakmak istemiyordum. Sanki babam yanımdaymış gibiydi.

Etrafımda sesler yükseldiğinde, endişe içinde Jimin'e sorulan sorular kulaklarıma dolmaya başladı.

Kendime gelmek adına, o hasret olduğum kokudan ayrılıp, endişe dolu gözler ile birleştirdim.

𝑭𝒂𝒓 𝑭𝒐𝒖𝒓 𝑻𝒉𝒆 𝑺𝒖𝒏 ❦︎ 𝑷𝒂𝒓𝒌 𝑱𝒊𝒎𝒊𝒏 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin