Devam ediyoruz...

3.8K 100 11
                                    

Bölüm V


  İşte karşımdaydı. Tüm ihtişamıyla, 7 kız kardeşten en güzeli, en çekiçi olanı, Antik Yunan tanrısı Atlas'ın kızı. Omuzlarında cenneti taşıyan babalarının yükünü hafifletmek için her biri bir yıldıza dönüşmüş. Karşımda bir yıldız, bir güneş oturuyordu ve bana bakıyordu. Medusa gibi, bir o kadar çekici ama bakarsam da beni yok edicekti. Kendi sonumu hazırlıyordum. Sonum nefes kadar hızlı ve göz yaşının yere düşmesi kadar kısa olucaktı.

   Beni kendine bağlayan çekim gücü neydi? Saçları mı? Ya da saçlarından başlayıp çene uçuna kadar uzanan hatları mı? Ya uzay gibi kara ama içinde güneşi barındıran gözleri mi? Hiç sanmıyorum onlar sadece aracıydı. Karakter meselesi. Beni sevmek zorunda değildi haliyle. Ama ben çok severdim. Her zaman severdim. Hala da seviyorum. Seni seviyorum kelimesi ağızdan çıktığı kadar basitmiydi? Neremizle seviyorduk ki biz? Veya onlar bizi nereleriyle sevmiyordu? Sevmek hangi organa mahsus bir görev? Beyin? Kalp? İşte bu sorunun cevabını bulduğumuz zaman belki de duygularımızı kontrol altına alabiliriz.

 

   Ne kadar çok anlam yüklemişiz değil mi? İstediklerimizin olmaması durumuna. Kalbimi kırdı, Onurumu kırdı, beni geri çevirdi, beni red ederek küçük düşürdü ya da kısaca olmadı. Zaten beni sevmedi. Bu hayal kırıklığımıydı yoksa bir çok anlam mı yüklenmeliydi? Ama şuna emindim, ona kızamazdım. Hem insan nasıl kızabilirdiki sevdigine? Yüzlerce kez sırtımızdan vursada sevmeye devam edicektik. Ben kızamazdım. Ya siz?

***

   Sıcak olan havamıydı yoksa ben mi çok heycanlıydım? Susmuştuk. Utanıyordum, o kadar çok utanıyordum ki, kelimeler ağzımda düğümleniyor , düşmüyordu. Arap saçından daha kötüydü. Utanarak ağzımdan şu basit kelimeler dökülmüştü ki;

+Ee, anlatmak ister misin?

-Neyi?

+Geçmişini? Başka ne sorabilirdim bende bilmiyordum. O an ağzımdan eski aşklarını demek istiyordum ama geçmişini kelimesi çıkmıştı ve o da ürkek bir kaplan yavrusu gibi cevap verdi;

-Anlatıcak pek fazla şey yok. Geçmişim pişmanlıklarla dolu, acılarla ve haykırışlarla, dedi.

+Peki, diyebildim.

-Kalkalım istersen, dedi o yakut kırmızısı dudaklarıyla.

   Onu evine bırakmayı teklif ettim ama o tüm ısrarlarımı kibarca red etti. Bir taksiye bindi ve ufuk çizgisinden kayboldu.

Eve gitmek üzere bir taksi çevirdim ve ben de oradan uzaklaştım.

***

  Bişeyler oluyordu. Dünya hızlıydı ama günler tam tersi! Zaman geçmiyor, dakikaları sayıyordum. Artık birbirimizi ufak ufak kıskanmaya başlıyorduk ya da bana öyle geliyordu. Ben  her türlü kıskanıyordum. Bana cafede anlatmadıklarını anlatıyordu. Belkide o an utanmıştı. Kötü şeyler hatırlamıştı, üzülmüştü. Şimdi dünya yavaş ve günler tam tersi!

   O anlattıkça içimden küfürler savuruyordum erkeklere, o kadar küfür ettim ki bir ara kendimede sövmeye başlamıştım. Neden sordun o ki o soruyu? Birden bir isim dahil oldu konuya. Merve. En yakın arkadaşıymış anlattığına göre. Aynı okulda okumuşlar, şu an bile görüşüyorlarmış.  Hayatım boyunca bir isimden bu kadar çok nefret etmiyecektim. Bu nefret zamanla yerini öfkeye o da intikama bırakıcaktı!

Kanka Sevgilim Olur musun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin